UĞUR KARAKULLUKÇU: Milli takımın mevcut sonuçlarını sadece teknik direktör Mircea Lucescu'nun hataları üzerinden yorumlamak doğru mu, yoksa kadrodaki değişimin payı var mı? Eleştiri toplayan milli takımın geldiği noktayı nasıl okumalıyız?
HINCAL ULUÇ: Dışarıya, dünya futbolunun düzeyine bakınca "Ben Avrupa Şampiyonu da olurum, Dünya Şampiyonu da olurum" diyorsun. 2001 yılı Kasım ayında SABAH'taki köşemde manşet, "Bu takım Dünya Şampiyonu olur" şeklindeydi. Bunu derken sadece Türk Milli Takımı'nı kastetmiyordum. Dünya futbolu öyle bir çöküşteydi ki tam sen de yükseliştesin, şampiyon olabilirsin. Ve Türkiye Dünya üçüncüsü olduğu zaman da gene sadece ben dedim ki, "Biz üçüncülüğü kazanmadık, Dünya şampiyonluğunu kaybettik." Şenol Hoca'nın korkaklığı yüzünden... İki Brezilya maçında da korktu. "Hezimete uğramayalım, 1-0 yenilelim, razıyım" diye oynattığı için finale çıkamadık.
Şimdi Dünya futbolu gene kötü durumda... Hollanda, Avrupa ve Dünya Şampiyonası'na gidemedi. Almanya'yı gelen giden yeniyor. İspanya, İngiltere nerede belli değil. Ne yazık ki bu Yıldırım Demirören ne gördüyse bu Lucescu denilen adamın ayağına kadar gitti. Adam lafını yanlış kullandım. Bu Lucescu denen herifin ayağına kadar gitti. Benim vatanıma söven herifin, ayağına ben gitmem arkadaş... Lucescu, "Bu ülke Çavuşesku'nun Romanya'sına döndü" diyen adamdır... Çavuşesku'nun Romanya'sını ben biliyorum, dünya da biliyor. Benzetmeye bak. Ben ülkemi eleştiririm fakat dışarıdan gelen bir herif beni böyle eleştiremez. Haddini bilecek. Türk medyası seneler senesi nasıl bir menajeri varsa 3 büyüklerden kim boşsa ona yazdı; "Lucescu Galatasaray'a geliyor, Lucescu Fenerbahçe'ye geliyor, Lucescu Beşiktaş'a geliyor" diye lanse etti. Bu gazetecilikte zarf atma haberidir. Milli Takım'ın başına Lucescu geliyor diye attılar. Kimse getirmedi. Ne diyor şimdi "Efendim ben yeni bir takım yaratıyorum gençlerden sabır lazım." Sabır dediğin 10 sene, gençlerden yaratıyorsan... Kaç yaşında bu herif? 80 yaşında mı biz takım olacağız? Ne yaptı? Bu kadar önemli bir adamdı da Shahktar Donetsk'in başındayken niye Avrupa'nın bir takımından bir teklif almadı. Niye Milanlar, Juventuslar, Arsenaller, Manchester Unitedlar, Parisler, Real Madridler biri demiyor, niye? Eskilerin bir lafı vardır, "Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?" Lucescu, sersem sanıyor diyemiyorum çünkü biz sersemiz. Onu kabullenerek sersemliğimizi gösterdik. Onu getiren de Demirören olunca, herif bildiği gibi sallıyor. Benim gazetem de onu manşet yapıyorlar, "Aslan Lucescu bak işte" Türkiye'de bu... O zaman müstahakız biz. Tekrar söylüyorum; bu ülke medyasının 4'de 3'ü "Padişahım çok yaşa..." O zaman bize de Lucescu çok bile...
Türkiye ne yazık ki böyle... Türkiye'de sporu bilen sporun üzerine giden bir Spor Bakanı olsa Yıldırım Demirören bir tek gün federasyon başkanı olarak kalamaz. Galatasaray'ın başı UEFA ile dertte, Fenerbahçe, Beşiktaş... Habire oraya kendilerini inandırmaya gidiyorlar. Adam şimdi bakıyor Galatasaray nerenin takımı, Türkiye. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı kim, Yıldırım Demirören. Beşiktaş Başkanı iken UEFA'ya sahte evrak gönderdiği için Beşiktaş'ın ceza almasına sebep olan adam. Beşiktaş'a ceza aldıran adam Federasyon Başkanı. Şimdi o UEFA, Türkiye'den gelen herhangi belgeye ya da ifadeye nasıl inanacak? Şimdi gazeteleri de var. O gazeteleri okuyor musun? Yazıları, milli maç eleştirenleri, bu Lucescu'dan bir halt olmaz çeksin gitsin, defolsun diyen değil, gitmesi lazım diyen bile var mı? Deseler kendileri giderler çünkü. Bu arada benim medyam gitme ihtimalinde de Aykut Kocaman'ı sokuşturmaya çalışıyor. Lucescu ile ilgili görüşlerimi söyledim. Fakat gazeteler Aykut Kocaman'ı Milli Takım'a yazıyor. Aykut gelecekse Lucescu kalsın. En azından Lucescu kalırsa yerine iyi bir hoca gelme ihtimali olur.
Benim adıma para etmez bir turnuva Uluslar Ligi. Dünya Şampiyonası var mı? Var. Avrupa Şampiyonası var mı? Var. Bu ne? UEFA biraz para kazansın diye… Yıllık takvimde hatırlarsın, UEFA'nın ayırdığı hafta sonları vardı. Milli maçlara hazırlık için, milli takımlar oynasın diye. Ve o haftada hiçbir ülkede lig maçı oynanmazdı. Brezilya'da da Türkiye'de de Avustralya'da da... Sonra baktılar ki maçlar hiç ilgi görmüyor, tribünler boş, televizyonda izleyen kimse yok, bu yüzden televizyonda yayınlamaya talip olan da yok. UEFA'nın gelirleri de bu gelirlere bağlı neticede. Ceferin ile Infantino fikir alışverişi yaparak dedi ki "Özel maç olmasın da bir turnuva yapalım, turnuva olsun, o zaman turnuva olunca televizyon yayını da olur tribünler de biraz şey yapar millete gelir olur." Türkiye Rusya ile özel maç oynamıyor şimdi, turnuva maçı oynamış gibi oluyor. Boşlukta kalmasın diye de böyle ucundan ucundan ucundan, efendim bilmemnenin bilmemnesinin bilmemnesi olursan Avrupa Şampiyonası'na gidiyorsun! Öyle de bir şey var. Ama görülüyor ne kadar ilgi topladığını. Yayıncı kuruluşa bile emir veriyorlar sen yayınla diye, TRT de yayınlıyor.
FENERBAHÇESEL DÖNÜŞÜME SABREDİN
KARAKULLUKÇU: Bazen teknik adamlar, takımı aşağıya çeker, değişikliğe gidince takım düzelir. Bazen ise takımlar hocalarını kötü gösterirler. Sizce Cocu ile Fenerbahçe takımı arasında nasıl bir ilişki var?
ULUÇ: Fenerbahçe'nin durumunda halledecek bir şey yok. Ben Fenerbahçe'yi yerin dibine sokanlara katılmıyorum. Ali Koç'un başkan adaylığında Fenerbahçe'nin genel sloganı neydi, "Yeni Fenerbahçe!" Peron'u iktidara getiren slogandır, "Yeni Arjantin" demsişti Peron. Başkan olduktan sonra Yeni Fenerbahçe'yi futbol takımıyla özdeşleştirdi. Şimdi sen 19 yıldır Aziz Yıldırım'ın başını yemiş, nefret edilmiş bir Fenerbahçe alıyorsun. Nasıl bir Fenerbahçe? Tribünleri boş... Fenerbahçe tribünlerinin boş olması ne demek? Bağdat Caddesi'nden gelerek insanlar orayı 3 kere doldurur. Yürüyüp gelmiyor herif. Cebinde kombinesi varken. Kombinesi olan 20 bin, statta olan 3 bin. O hale gelmiş bir Fenerbahçe'yi "Yeni Fenerbahçe" yapacak. Fenerbahçe, Çatladıkapıspor değil. Fenerbahçe Türkiye'nin en büyük kulüplerinden birisi, ayrıca Avrupa'nın en ünlü kulüplerinden biri... Bu kulübü yenilemek her şeyden evvel sabır gerektirir. Zamana ihtiyaç var. Bu süreçte güvenilir bir başkana sonuna kadar güvenmek var. Ali Koç geldi, eski Fenerbahçe'nin izlerini taşıyan her şeyi temizleyerek başladı. Temizlemek kolay. İstanbul'da kentsel dönüşüm var. Bir evi yıkmak ne kadar sürer? 24 saat, bilemedin 48 saat. Peki gecekondunun yerine çağdaş, modern bir ev yapmak ne kadar sürüyor? Bir takım inşa ediyorsun. Volkan sen git, Aykut sen git, tamam ama yerlerine getireceklerin önemli. Bunun bir fabrikası yok. Eve buzdolabı istersen markasını söylersin, alır gelirler. Hocanın bir markası yok. Dünyanın en iyi hocasının bile frekansı tutmayabilir. Yeniköy Kasabı diye kovduğumuz adam İspanya'yı Avrupa ve Dünya şampiyonu yaptı. Ali Koç'un fevkalade doğru yolda olduğuna inanıyorum. Tuttuğu yoldan dönmesin, sosyal medyaya ve tribünlere aldırmasın. Tribünlere gitmesini alkışlıyorum. Bu yürektir! Protesto eden tribünlerin içine girmek ve "Oynadığımız futboldan dolayı özür dileriz ama güvenin demek" yürek işidir. Comolli daha belli değil, Cocu da. Sabredeceğiz ama olmayacağı anlaşılırsa başka...
Yarın: Galatasaray