ÖMER ÜRÜNDÜL: Bu kadro ile zor
F.Bahçe ilk 45 dakikanın ortasındaki 10 dakikalık bölüm hariç, devre sonuna kadar oyunu sürekli domine edip, karşı alana yıktı. Ama bu tek taraflı oyunda üretkenlik sınırlıydı. Bunun da iki nedeni vardı: Birincisi; Hasan Ali-Aatif-Souza orta sahasının bu bölgeyi işletmek için sorunlu olması ve ilk defa mecburiyetten yan yana oynamalarıydı. İkincisi de bilhassa zorluk derecesi yüksek maçlarda yine kadro yapısı itibari ile organize olması mümkün olmayan Trabzonspor'un bunun bilincinde takım savunmasını disiplinli bir şekilde ilk planda tutmasıydı. İkinci yarıda Rıza Çalımbay çok doğru bir hamle yaptı. Sosa'yı oyuna alması gerekiyordu ama Yusuf Yazıcı'yı çıkarması çok yerinde bir karardı. Bu devre Trabzonspor ilk yarının aksine daha dengeli ve topla oynayabilen bir görüntüdeydi. Ve de takımın çok önemli golcüsü Burak Yılmaz birden sahne aldı ve takımına çok kritik anda skor avantajını getirdi.
Bundan sonra Fenerbahçe için işler çok zorlaşmıştı. Hem mecburi riskler alınıp, gole kadarki dengeli oyun kaybolacak hem de çok daha moralli bir Trabzonspor gündeme gelecekti. Nitekim de öyle oldu. Burak ikinci golü kaçırdı. Ama yine kontrol Trabzonspor'daydı. Hele Soldado da girip Fenerbahçe çift santrfora döndükten sonra ortam iyice elverişli hale geldi bordo-mavililer için. Ama bu ortamı Trabzonspor değerlendiremeyince Fenerbahçe bir duran top kazandı. Trabzonsporlu futbolcuların ilgi odakları Mehmet Topal, Soldado ve Fernandao idi. Ama sürpriz bir isim, Souza ile çok önemli beraberlik golünü buldu Fenerbahçe.
Fenerbahçe'nin dün eksik kadrosu ile çok zor bir deplasmandan puan alması kayıp değil ama bu kadar sakat oyuncuyla, Valbuena gibi bir oyuncudan da gerekli randıman alınamazken kısa süredeki Başakşehir ve Beşiktaş maçları ciddi bir soru işareti olarak kalacak. Trabzonspor ise ikinci yarıda fırsatı kullanamayarak şampiyonluk yarışında çok önemli bir yara aldı.
GÜRCAN BİLGİÇ: Maç içinde maç!
F.Bahçe'nin maça başlangıcı kimsenin beklemediği gibi oldu. Hem beklenen takım farklıydı, hem de oyun anlayışı. Klasik 4-4-2 ile oynamanın yanına önde agresif baskıyı da ekledi Aykut Kocaman... "Bizi çok iyi tanıyorlar" mantığına, ters ayaklı açıklardan vazgeçmiş kurgusunu da ekledi. Sağ ayaklı (Aatif) sağda, sol ayaklı (Hasan Ali) solda idi.
Taktiğin mantığında istediğini de aldı. Trabzonspor'un kendi oyunundan uzaklaşıp, sadece savunma ile ilgilendiği ilk 45 dakikayı seyrettik. Bu telaşlı oyunda pozisyonlar da elde ettiler ama skordan uzak kaldılar.
İkinci yarı başlarken Trabzon'da bu kadar dominant oynayan bir Fenerbahçe takımı olmamıştı. İpleri ellerine geçirip, kısıtlı kadronun sınırlarını zorlayarak istedikleri golü aradılar. Stoper olmayan iki stoperin dikkatinden kaçan Abdülkadir'in çalışılmış pasına kafasını uzatarak tabelayı değiştirdi Burak... Tek gol hamlesi vardı rakibin, gerçekleşti.
Yenik duruma düşmek Kocaman'ın hesaplarında yoktu. Valbuena hamlesini galibiyet golü için yapacaktı; beraberliğin peşine düşme kararı olarak geldi. Dripling özelliğine güvenerek de Eljif'e şans verdi. Bundan sonra başka bir maç başladı. Artık taktik oyunculara aitti. Baskıyı kuran ama bir türlü ceza alanına top sokamayan F.Bahçe, yine kornerden buldu golü. Orta sahada top kaptırıp pozisyona davetiye açan Valbuena, bu kez asistin sahibiydi. Trabzon'da Sosa yeterli görünmediği için yedek başlıyor ama girdikten sonra maçın aklı oluyor. Böylesine ikilemlerde yaptıkları seçimlerle de teknik adamları yargılıyoruz.
Kendine yakışan gerilim ve mücadele içinde, dişe diş geçen bir maç izledik. Aslında herkesin yetindiği ve üzülmediği bir sonuç çıktı ortaya. Yeni dizilişi ve görev anlayışıyla Aykut Kocaman bir ışık yaktı F.Bahçelilere... Ön liberosuz, iki forvetli, klasik dörtlü orta sahalı bu dizilişte ısrar etmeli.
İSKENDER GÜNEN: Fark yaratan tek isim Onur
Önemli eksiklerin olduğu bir maçtı... Gerek Fenerbahçe gerek Trabzonspor'da cezalar ve sakatlıklar nedeniyle farklı bir 11 sahadaydı. İlk yarıda Trabzonspor adına oynanan oyun büyük bir hayal kırıklığı. Çünkü kendi sahanızda oynadığınız bir maçta rakip Fenerbahçe de olsa deplasmanda olduğunu hissettirmelisiniz. Maça öyle bir başlangıç yaptılar ki akıl alır gibi değil. Savunmadan çıkarken rakibe kaptırılan toplar, orta alanda bir türlü organize olamama -ki burada orta alanda Okay-Kucka ikilisinden Kucka'nın yerine Onazi ile oyuna başlamak daha doğru bir tercih olurdu.- Onazi mücadele gücü yüksek, rakipten daha fazla top kapan, dirençli bir oyuncu. Oyunda kontrolü ele alan takım Trabzonspor olması gerekirken Fenerbahçe topa daha fazla sahip olan taraftı.
İlk yarıda kendi sahanızdaki maçta ilk atak girişiminde bulunduğunuz dakika 25... Fenerbahçe sahasına geldiği anda ise hücumda Yusuf-Burak birlikteliği dışında üretkenlikten uzak. Çünkü sol kenardaki Kamil Ahmet ve Olcay top kullanma becerileri kısıtlı iki isim. Abdülkadir ise topla çok az buluşan bir oyuncu. Yani iki kenar da üretkenlikten uzaktı. Top Yusuf'a geldiğinde ise Fenerbahçe ikili baskı ile top kullanmasını engelledi. İlk yarının son dakikalarında İsmail'le yüzde yüz gol pozisyonuna girdiler. İkinci yarı Yusuf'un yerine Sosa oyuna girdi. Trabzonspor'un bu maçta fark yaratan oyuncusu kaleci Onur. Çünkü serbest vuruşta gelen topta kurtardığı yüzde yüz bir gol var. Böylesi maçlarda pozisyonların çok daha az olduğunu düşündüğümüzde bazı anlar çok daha öne çıkar. Önce Onur'un kurtardığı top, ardından Abdülkadir'in mükemmel pasıyla Burak'ın Trabzonspor'u öne geçirdiği gol. Trabzonspor, topa daha fazla sahip olup, Fenerbahçe'nin risk aldığı bölümlerde rakip alanda daha fazla görülmesi gerektiği zamanlarda bunu bir türlü gerçekleştiremedi. Bu yüzden Fenerbahçe'nin golü geldi. Bu maçın Trabzonspor adına gösterdiği en büyük gerçek ise şampiyonluk için takım birlikteliği ve saha içi yeterliliği olarak ne yazık ki çok uzakta bir takım görüntüsü.
RIDVAN DİLMEN: İki Messi olsa birini oynatır!
Kadro derinliği Trabzonspor lehineydi. Fenerbahçe'de kimler yoktu? Bir takım düşünün; şampiyonluk adayısınız ve Trabzon gibi bir deplasmana gidiyorsunuz. 1- Şener (sakat), 2- Giuliano (sakat), 3- Janssen (sakat), 4- Neto (sakat), 5-Skrtel (sakat) 6- Soldado (yedek), 7- Valbuena (yedek) ve kadroda olmayan Ozan. Tam 8 tane ilk 11'de oynatabileceğin isim.
Trabzonspor maça 4-2-3-1 ile başladı ama mahkum kaldı. Ancak ikinci yarıda Sosa'yı alınca topa daha çok sahip olmaya başladı. Fenerbahçe ise Hasan Ali ve İsmail ile şaşırttı. Aykut hoca maçı saniye saniye kurdu taktiksel olarak. Valbuena zaten 1-0 geriye düşülmese girmeyecekti oyuna. Kocaman, Hasan Ali'yi Josef'in yanında oynattı ama bir çıkmaza girdi. Bir teknik adamsınız ve o bölgede 4 tane oyuncunuz yokken Aatif'ı tercih ediyorsunuz, Alper'i oynatıyorsunuz, "Valbuena'yı düşünmüyorum" diyorsunuz. Karşısına alıyor mu böylece? Alıyor... Geçen hafta 1-1'den sonra bir +2 daha geldi Valbuena'dan... Ve bu maçta da 0 puandan 1 puanı getirdi Valbuena. Ama puan getiren goller Aykut Kocaman tarzı ile gelmedi. Oyuna hükmettikleri, pozisyon vermedikleri dakikalarda değil. Valbuena ile geldi...
Beklemediği bir anda yedi golü Fenerbahçe. Burak Yılmaz 4 ofsaytın ardından 1 gol attı. Tabii ki Abdülkadir'in inanılmaz pası da vardı. Bundan sonra Kocaman, doğrusundan vazgeçip risk aldı. Ne yaptı? İki kişi birden aldı. Çok, çok, çok merak ettiğim Eljif'i aldı. Bayağı iyi bir oyuncu. Benim orta saha versiyonum. Olacak bir oyuncuya benziyor Eljif. Kocaman ya herro ye merro dedi gol bulmak için ama ikinciyi de yiyebilirdi. Burak kaçırdı. Orada kim kaybetti topu? Valbuena. İşte Kocaman bunu istemiyor. Takımda iki Messi olsa birini oynatır Aykut hoca... Ama riske girdi ve ardından 3 tane pozisyon buldu Fenerbahçe, birinde de golü buldu. Maçın en iyisi de Josef de Souza idi... Ben Trabzonspor'u beğenmedim. İlk yarıya korkak başladılar. İkinci yarıya 'Beraberlik bana yetmeyebilir' diye Sosa ile başladılar. Şu sonuçla şampiyonluk şansları da sekteye uğradı. Gollerinin yarısına yakınını Burak attı. Hücum planlarında değişikliğe gitmeli, alternatifler üretmeli Trabzonspor.
PALABIYIK ÇOK UĞRAŞTI!
Dikkat edin her hafta çarşamba, perşembe günleri gazeteler aynı şeyi yazıyor; "Eyvah Cüneyt Çakır, eyvah Ali Palabıyık, Ahmet, Mehmet. Ya bu MHK uyuyor mu? 4 kez üste üste maç verilir mi?" diye...
Ali Palabıyık çok yetenekli bir hakem. Ama Türkiye'deki şartlar hakemleri de tecrübelendikçe maçları yönetmeye değil idare etmeye çıkarıyor. Palabıyık 90+4'teki kornerde gol olmasın diye dua etti. Kafada var ya 1-1... Rahatladı Fenerbahçe golü atınca. Ama eve gidince 3 tane kırmızıyı atladığını görecek. İki tane Trabzonspor'a, bir de Fernandao'ya. 82'ye kadar Trabzonspor'da sarı kart yoktu; buraya kadar idare etti maçı Palabıyık. 5. dakikada gösterse "Bundan sonra bir faul daha yaparsa ne olur?" diye düşündü. İddia ediyorum maç 1-0 devam etse o kornere giden topu attıracaktı Fenerbahçe lehine. 0-0 gitse 4 değil 3 dakika uzatırdı. Özellikle derbilerde bayılıyorlar beraberliğe. Bunu yapmasınlar.
AHMET ÇAKAR: Pısırık Ali Palabıyık!..
Dün gece Trabzon'da iki takım da üzülmedi... Ama iki takım da sevinemedi. Aslında hangi takım daha çok hak etti dersek; herhalde en haklı sonuç beraberlikti.
İlk yarıda ev sahibi Trabzonspor belki de tarihinin en kötü 45 dakikasını oynadı. Fenerbahçe tek kaleydi. Kaleci Volkan'ı, görmedik bile. Trabzon iki pas yapamıyor, sürekli topu kaybediyorlar, Fenerbahçe ise sürekli hücum ediyordu. Aslında bu yarıda Fenerbahçe skoru pekala kazanabilirdi. Devrenin bitimine dakikalar kala Alper'in akıllı pasında İsmail Köybaşı eveleyip, gevelemeyip topa çabuk vursa, Fenerbahçe ilk yarıyı önde bitirirdi. İlk devre bittiğinde maçı seyreden herkes Kanarya herhalde kazanır, Trabzonspor'un kazanması mucize olur derken, ikinci yarıya Trabzonspor, Sosa'yı oyuna alarak başladı. Trabzonspor birden okumayı öğrenmiş talebe gibi sökülmeye başladı. Pas trafiği hızlandı ve bunlardan birinde de Abdülkadir'in mükemmel ortasını yine mükemmel bir kafa ile tamamlayan Burak Yılmaz Trabzonspor'u öne geçirdi. Aslında bu golden biraz sonra Burak yine Volkan'la karşı karşıya kaldı. Tereddüt edince golü kaçırdı. Aykut Kocaman'ı anlamıyorum... Soldado ve Valbuena'yı niye mağlupken oyuna alıp da onlarla başlamazsın be adam. Son 15 dakika Fenerbahçe müthiş bir baskı kurdu ve bir korner atışında da Josef de Souza beraberliği getirdi. Sonuca baktığımızda iki takıma da yaramadı. Ama iki takımı da çok üzdüğünü söyleyemeyiz. Beni üzen hakem Ali Palabıyık'ın eyyamcı, pısırık, korkak yönetimi oldu. Belki sonuca etki etmedi ama abuk sabuk düdükler çaldı. İlk yarıda Alper'e yapılan iki harekette de karar kırmızı olmalıydı. İlkinde Pereira bastı ikincisinde Kucka kasten bastı. Bırakın kırmızı, sarı kartı Palabıyık istifini bile bozmadı. İkinci yarıda Fernandao art arda tekmeler attı, net kırmızıydı sarı kartla geçiştirdi. Buna hakemlik denmez, buna ağır eyyamcılık ve korkaklık denir. Böyle bir maçı Avrupa'da yönetirsen sana hakem demezler.
ERMAN TOROĞLU: Sahada üç tane korkak vardı!
Maçlar iyi oyuncularla kazanılır. Bir tarafta Valbuena var, bir tarafta Sosa... İki hoca da bu oyuncuları oynatmadılar, koşanları tercih ettiler. Eğer futbol, sadece koşan adamlarla oynansaydı, herkes atletizm milli takımına gidip oyuncu alırdı. Bu maçın özeti şu; İki korkak teknik direktör, sonunda 1-1 beraberlik. Yani bir korkak teknik direktör eşittir bir korkak teknik direktör. Netice işte bu... Net!
İlk yarıda oynanan futbol rezalet. Ama Fenerbahçe iki kötünün biraz daha iyisi. İkinci yarı Trabzonspor, Sosa'yı oyuna alınca işin rengi biraz değişti. Rıza, baktı ki olmayacak, top tutacak, oyun kuracak adam lazım Sosa'yı oyuna aldı. Sosa girince de Trabzonspor kımıldadı.
Arjantinli oyuncunun ayağına top geldiği zaman, diğerleri de iyi top kullanmaya başladı. Rıza bunu yapınca, baktı ki Aykut takımı daha da kötüleşti, "Eh Sosa girdiyse, ben de Valbuena'yı alayım" dedi. İki korkaktan biri cesaretlenince diğeri de cesaretlendi. Valbuena girdi, bu sefer Fenerbahçe kımıldamaya başladı. Ve maç 1-1 oldu. Bu maçın özeti bu!
Peki Burak Yılmaz ikinciyi atsa... Tabii ki skor çok farklı olurdu. O zaman da şunu diyebilirdik, 'Halamın bıyıkları olsa amcam olurdu!' Açık ve net, Burak yoruldu. Kaçırdığı pozisyonu tamamlamaya gücü yetmedi.
Peki Rıza, Burak'ı oyundan alıp Rodallega'yı sokabilir miydi? Sokamazdı... Çünkü ona cesaret lazım. Ama işte bu riskleri almazsanız, buralarda kalırsınız! Sonra Aykut ne yaptı? Kenarda oturttuğu Soldado'yu oyuna soktu, karşılığını da aldı.
Herkes diyor ki, "İsmail Köybaşı, ilk yarıda karşı karşıya mutlak pozisyonu kaçırdı, top sağ ayağına geldi"... Hayır arkadaşlar! İlk top İsmail'in sol ayağına geldi. İsmail de "Çok iyi kullanıyorum" dediği sol ayağıyla topu stop edemedi, rakibe doğru ayağından açtı. Bu ilk yarıdaki en önemli pozisyondu. Bakınız: Bazı riskleri alamazsanız hayatta büyüyemez, yükselemezsiniz. Oralarda kalır, sürünürsünüz. Arada sırada başarı gelir o kadar.
"Hakem Ali Palabıyık maçta ne yaptı?" derseniz... İki takımın da en az 1'er kırmızı kartını 'es' geçti. Yani; o da korktu, o da cesaretli değildi. Bazılarını görmemezlikten geldi. Dün sahada üç korkak vardı. İkisi teknik direktör, biri hakem.