GÜRCAN BİLGİÇ
Bir futbolcunun, teknik adamını desteksiz şekilde eleştirmesini kabul edemem. Kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar.
LEVENT TÜZEMEN
Belhanda'nın, 'Beni neden suçluyorsunuz? Yeterince çalışamadık' demesi doğru ve cesur bir eleştiridir
METİN TEKİN
Sahada alınan sonucu tamamen Tudor'a yüklemek mantıklı değil. Lider olan bir takımın antrenöründen bahsediyoruz.
MURAT ÖZBOSTAN: Sezon başından beri Tudor tartışılıyor... Son Başakşehir hezimeti Hırvat teknik adamı bir kez daha tartışmaya açtı. Kısa ve net sormak gerekirse Tudor hemen gönderilmeli mi? Belhanda da Tudor'a yüklendi ve "Hoca maça bizi iyi hazırlamadı" dedi.
LEVENT TÜZEMEN: Tarih: 14 Ağustos 2017. Galatasaray sezonun ilk maçında Kayserispor'u 4-1 yendi. Maç yorumumdaki 3 ayrıntıyı şöyle vurguladım:
1-Mücadele gücü ve kalitesi yüksek bir oyuncu grubu izledim. Tudor kadroyu yeni oyuncular üzerine kurmuş ve sorumluluğu onlara yüklemiş. Tudor'un yıldızlara yönelik oyun anlayışı, 'Top sizde, bildiğinizi yapın' şeklinde.
2-Galatasaray'ın belli bir oyun sistemi yok. Oyuncular kalitelerine ve kafalarına göre takılıyor.
3-Oyuncu grubunun zekası, yeteneği ve kalitesi Tudor'un bilgisinin çok çok önünde koşuyor.
KAVGACI, KÜSTAH VE SİNSİ BİRİ
Tudor yabancı oyuncuların oluşturduğu oyunla ilgili, 'hafıza kartı'na 8 hafta dokunmadı ve Galatasaray 7 galibiyet ve 1 beraberlik aldı. Fenerbahçe maçında Tudor, "Derbiyi ben kazanacağım" egosuna girip kadroyu ve 4-2-3-1 sistemini bozunca Galatasaray'ın hafıza kartı arızalandı. Galatasaray için Tudor, "Geliyorum" diyen bir kaza değildi. Hırvat hocanın her kötü maç sonrası söylemlerine bakarsanız, ne kadar çapsız, kavgacı, sinsi, küstah, yeteneksiz ve bilgisiz bir hoca olduğunu görürsünüz. Son iki örneği vereyim; Kaybedilen Trabzon maçı sonrası Tudor pişkince bakın ne diyor: "Biz buraya kendi futbolumuzu oynamaya gelmiştik. Ama onların odaklandıkları duran toplar ile uzun toplardı.." Son Başakşehir yenilgisi sonrası ise bakın Tudor ne diyor: "Kazanmayı hak eden bir Başakşehir yoktu. Adebayor sayesinde kazandılar." Bilgisizliğini ve çapsızlığını örtmek adına kendi egolarını öne çıkaran ihtiraslı Tudor, artık Galatasaray'ın başında kalmamalıdır. Tudor yüzünden Galatasaray sadece yıpranmıyor. Tudor'un, rakipleri hakkında söyledikleri Galatasaray'ı antipatik hale de getiriyor. Belhanda'nın Tudor hakkında söylediği, "Farklı oyun anlayışıyla sahaya çıktık ve kaybettik" ifadesi cesur bir söylemdir. Çünkü 8'de 7 yapan Galatasaray'ın en büyük özelliği kadro istikrarıydı. Tudor'un Fenerbahçe maçından sonra başlattığı sistem ve kadro değişikliği Galatasaray'ı çökertti. Belhanda'nın kendisini eleştirenlere karşı, "Beni neden suçluyorsunuz? Yeterince çalışamadık" demesi, Galatasaray yönetimine yaptığı doğru bir eleştiridir.
GÜRCAN BİLGİÇ: Sondan başlayayım; Belhanda ne yapmak istedi de Tudor bunu engelledi? İki hafta önce Gençlerbirliği'ne beş atarken, kendilerince sorun yoktu, şimdi mi var? Bir futbolcunun, teknik adamını böylesine desteksiz eleştirmesini kabul edemem. Kendilerini, başkalarını suçlayarak kurtarmaya çalışıyorlar. Bu hezimetin ilk sorumlusu oyunculardır. Tudor ve Galatasaraylılar'ın arasında bir türlü sıcaklık oluşmadı. Sekizde yedi yaptığında bile eleştiriliyordu. Ama karar ve görüşler denge taşımak zorunda. Yedi galibiyet alınırken, puan farkları sekizleri görürken, "Tudor değil, takım iyi" diyenlerin, Bu yenilgiyi Hırvat hocaya fatura etme şansları yok. Yine futbolcular üzerinden konuşacaklar. Bursaspor galibiyeti sonrasında, Tudor'un tribünlere oynadığını, gösteri yaptığını yazmıştım. Planı olmadığından bahsettim. Bekleri çıkarıp, forvetleri bek yaptığı ve sonra da goller geldiğinden dolayı öve öve bitiremeyenler, şimdi gitsin diyemezler. Ben ise bir hafta önce gönderilmeliydi diyorum. Çünkü "Sisteme inanmıyorum" açıklamasının ardından, bu kafa yapısındaki bir hoca ile hiçbir takımın işi olmamalıydı. Oyunu kaos ile yöneten ve önemli oyuncularının performanslarıyla kazanmayı düşünen bir teknik adam ile uzun yola çıkılmazdı.
TUDOR'U GÖNDERMEK HATA OLUR
METİN TEKİN: Kısa ve net cevap vermek gerekirse, Tudor gitmemeli. Zamanlaması şu an değil. Lider olan bir takımın antrenöründen bahsediyoruz. Sahada alınan sonucu tamamen teknik direktör Tudor'a yüklemek mantıklı değil. Ben Tudor'a şahane teknik direktör demiyorum ama bu kadar çabuk vazgeçilmesi için kamuoyu oluşturulmasını enteresan buluyorum. Acaba lider takımın başında onun yerinde başka bir teknik direktör olsaydı, bu yorumlar yapılır mıydı? Tamam, ben de Başakşehir maçına çift santrfor ile çıkmasını mantıklı bulmuyorum ama bir teknik adamı, daha 12'nci haftadan göndermek hangi kritere sığar, bunun açıklaması iyi yapılmalı.
HIRSI HİÇ EKSİLMEMİŞ
MURAT ÖZBOSTAN: Aykut Kocaman, "İlkelerimin dışına çıkarak hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Bana inananları yarı yolda bırakmama durumu ağırlık kazandı" dedi.. Bu sözlere bir yorum yapmak gerekirse ne dersiniz? İsteyerek mi dönmüş yani?
GÜRCAN BİLGİÇ: Aslında bu sorunun cevabını, Sabah Spor'un geçen haftaki manşetinde bulabilirsiniz. "Döndüm ama burada değilim" demişti Kocaman odasındakilere. Yani Aykut hocanın durduğu yer değişmedi, sadece kararını revize etti. "Bıraktım" dediği gün hem Fenerbahçe'nin hem de kendisine güvenenlerin önünü açmak istedi. Her şeyi doğru yaptığına inanıyor ama sonuç alamıyordu. Fakat başta Ali Yıldırım olmak üzere, Aziz Yıldırım ve diğer yöneticiler güvenlerini ortaya koydu. Kocaman'ın bu duruşu ve beklentiyi reddetme durumu olamazdı. Samandıra'daki havayı araştırdığımda ise çalışma motivasyonu veya kazanma hırsından bir şey eksilmediğini de öğrendim. Bir planın peşindeyseniz, Aykut Kocaman kaldığı yerden devam ediyor.
LEVENT TÜZEMEN: Aykut Kocaman Samandıra'ya dönmeden evvel verdiği röportajda 'Fenerbahçe'de yarım kalan işlerim var, onları yapmaya geliyorum" demişti. 3 Temmuz sürecinde Fenerbahçe camiasını ayakta tutan en önemli isim Aykut Kocaman'dı. Bu gövdeli duruşu sergileyen bir kişinin ilkelerini bahane ederek teslimiyetçi bir ruh hali sergilemesine şaşırıyorum. Fenerbahçe'de 65 maçın 60'ında görev yapan Aykut hocanın bilgi birikiminden hiçbir şey kaybetmediğine inanıyorum. Düşüncelerine ve yapmak istediklerine maalesef takımın kalitesi cevap veremiyor. Ama bunları değiştirmek için Fenerbahçe'de bulunuyor. Kendisine önerim, sakin olsun, ilkelerini bir kenara bıraksın çünkü Aykut hocanın tedavisi için en iyi ilaç Fenerbahçe'dir.
METİN TEKİN: Bunu ilkeler üzerinden değerlendirmemek lazım. Aykut hoca istifa edip geri dönerek bazı riskler aldı. Diyalog içinde olduğu, yalnız bırakmak istemediği ve hala kendisiyle yola devam etmek isteyen bir kulübün görüşü değerlidir. Bence en başta 'istifa ediyorum' söylemi yanlıştı. Tabii ki bundan sonra bir baskı oluşacak. Fenerbahçe'ye artık seri galibiyetler lazım. Tabii ki Sivasspor'u sahasında yenecek, bu çok doğal bir sonuç. Biz başarısız bir Fenerbahçe'yi eleştirirken, herkese yenilecek demiyoruz. O forma zaten yılda 15 maç kazanır. Burada eleştiri noktası, Fenerbahçe'nin etkili oyunlarla oynayan bir takım olabilmesidir.
AVCI'NIN KUSURSUZ BİR MAKİNESİ VAR
MURAT ÖZBOSTAN: Başakşehir'in tarihi başarısı için ne dersiniz?
METİN TEKİN: Başakşehir çok sansasyonel bir galibiyet aldı Galatasaray karşısında ve zirveye ortak oldu. Dikkat ederseniz, çok olağan bir durum olarak bahsediyoruz bundan. Takım gücü ve oynadığı oyun nedeniyle Başakşehir'in bulunduğu konumu yadırgamıyoruz. Ben sezon başında da Başakşehir'in gerek takım gücü gerekse teknik adamıyla şampiyonluğun çok ciddi adayı olduğunu söylemiştim.
GÜRCAN BİLGİÇ: Benim için sürpriz değil. Sezon başındaki soruları cevaplarken, şampiyon adayımdı, halen de öyle. Abdullah Avcı'nın dördüncü senesinde, kusursuz bir makinası var. Önemli oyuncuları eksilse de çalışıyor. Rakipleri iyi analiz ediyorlar, özellikle büyük takımlara karşı daha farklı ve özverili de oynuyorlar. Tudor'un aksine sisteme inanan bir teknik direktöre sahip Başakşehir. Bu nedenle, kendi içlerinde sistem değiştirerek de farklı olmaya çalışıyorlar. Nasıl ki, Altınordu'yu ve prensiplerini el üstünde tutuyorsak, Abdullah Avcı-Göksel Gümüşdağ ikilisinin sabrını, çalışma biçimlerini ve planları için yaptıkları kavgayı ile gelişimi de incelemeliyiz.
gövdeli bir galibiyet
LEVENT TÜZEMEN: Başakşehir, Galatasaray'a karşı gerçekten gövdeli bir galibiyet aldı. Bu başarı bir tesadüf değil. Çünkü Başakşehir, Abdullah Avcı'nın yarattığı, birbirini tamamlayan oyunculardan kurulu bir antrenör takımıdır. 4 yıldır da başarı basamaklarını haklı olarak tırmanıyorlar. Bu başarının bir başka yönü de medya ve taraftar baskısının olmamasıdır. Çünkü büyük takımlara karşı kaybedilecek bir maçtan sonra kimse Avcı ve öğrencilerine medya üzerinden 'neden kaybettiniz, nasıl kaybedersiniz?' gibi tepkiler yağdırmaz. Ancak 2000 yılında G.Saray'ın UEFA Kupası finalini izlemiş ve G.Saraylı olan başkan Göksel Gümüşdağ'ın galibiyeti kutlama şeklini yakıştıramadım. Eğer bir kupa ya da şampiyonluk yaşansaydı bu kadar abartılı bir sevinç gösterisi yapılabilirdi. Özellikle internet sitesinden yapılan alaycı paylaşıma da Platini'nin bir sözüyle cevap vereyim; Büyük takımlar kazandıkları kupalar ve şampiyonluklarla övünür, küçük takımlar büyük takımları yenmekle övünür.
O ÖPÜCÜK ÇOK ŞEY ANLATIYOR
MURAT ÖZBOSTAN: Naim Süleymanoğlu gibi bir efsanenin ölümü tüm ülkede büyük üzüntü yarattı. En büyük rakibi Leonidis'in tabutunun başındaki görüntüleri de büyük yankı buldu. Sizin yorumunuz nedir?
LEVENT TÜZEMEN: Naim Süleymanoğlu'nun Türk insanına ve bana yaşattığı gururu yaşadığım sürece unutmayacağım. O sadece Türkiye'nin değil dünyanın en büyük sporcusuydu. Eğer bu değerlere sahip çıkmak istiyorsak onun yaptıklarını sadece ölüm gününde hatırlamamamız gerekir. En büyük rakibi olan Yunan halterci Leonidis bile sporu bırakmasına rağmen rakibine duyduğu sevgi ve saygıyı kanıtlamak için Naim'i son yolculuğunda bile yalnız bırakmadı. Tabutuna kondurduğu öpücük, dünya yıldızlarının ve özellikle Naim'in bir efsane olarak hatırlanacağını bize anlattı.
GÜRCAN BİLGİÇ: Mesleğimin ilk yıllarında karşılaştığım ilk kahraman Naim'di. Sadece boynumuzdaki makinayla değil kalbimizle de onu takip ettik. Bir insanın birçok şeyi değiştirdiğini gördüm. Onun sayesinde sadece güreşle sınırlı olan olimpik kültürümüz genişlemeye başladı. Saygıyı ne kadar hak ettiğini en büyük rakibinin tabutuna sarıldığında gördük. Işıklarla uyusun, mekanı cennet olsun.
HINCAL ULUÇ: LEONİDİS DERS VERDİ
Gazetemize de röportaj veren efsanevi Yunan halterci Valerios Leonidis'in rakibi ve dostu Naim Süleymanoğlu'nun tabutu başında verdiği kare çok konuşuldu. Bu kare bize ne anlatıyor?
Leonidis'in o görüntüsünün iki anlamı var. Birincisi, sporun anlamı… Spor dostluktur, kardeşliktir. Biz bu sözün içine düşmanlığı koyduk. Türk-Yunan düşmanlığı da olabilir, tarihsel olarak baktığın zaman. Osmanlı'dan başlayarak Kurtuluş Savaşı'nda devam eden, Kıbrıs'la bir kez daha alevlenen tarihsel bir düşmanlık olabilir. Buna rağmen Leonidis sportmenlik ve spor dersi veriyor. Türkiye'de Süper Lig yüzünden spora düşman lafını sokan başkanlar var. Spor dersidir bu, sporun anlamıdır bu. İkincisi, her zaman iddia ediyorum ki Türkler ve Yunanlar bütün zevkleri aynı olan iki kardeş millettir. Aynı mezelerle, aynı içkiyle masada otururlar. Aynı müzikle, aynı dansları ederler. Bunları birbirine düşüren daima dışarıdaki siyasetçiler ve politikacılardır. Akdeniz'in bu köşesinde bir birlik, beraberlik onların işine gelmez. Böl ve hükmet. Türk ve Yunan, düşman olursa iki tarafı da etkileyebilirler. İki tarafla da pazarlıklar yapabilirler, silahlar satabilirler. Leonidis-Naim dostluğu, saf ve temiz bir Yunan ve Türk'ün dostluğudur.
İZAH ETSİNLER, KALEMİMİ BIRAKIRIM
Galatasaray'da teknik direktör İgor Tudor'un son maçlarda takım düzenini sürekli değiştirmesi çok eleştiriliyor. Siz Hırvat teknik adamın verdiği kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben Tudor'la ilgili hep, "Bu adam büyük takım hocası olamaz çünkü maçı okumayı bilmiyor" dedim. Bir takımı çalıştırmak başka bir şey, kağıt üzerinde bir sistem, taktik belirlemek başka bir şey. Onlara hiç itirazım yok. Hala tartışılıyor, çift santrfor mu, üçlü defans mı? Burada hocanın düşüncesine saygı duyuyoruz diyelim ama maçın 80'inci dakikasına kadar sanki her şey yolundaymış gibi, sanki bütün hesaplar tutmuş gibi bunu seyretmesini bana bir kişi izah etsin. Devreyi 2-0 geride kapatıyorsun, müdahale yok. 4 oluyor, yine müdahale yok. Bana birisi izah etsin, desin ki "Bu Tudor'un bu dakikaya kadar oyuna müdahale etmemesi şu sebepten haklıdır", ben kalemimi bırakacağım.