Ahmet ÇAKAR: Siyah-beyaz!..
Başlığa bakınca Beşiktaş'ın forma renklerini yazdığımı düşünmeyin sakın. Bu başlık dün geceki maçın birinci ve ikinci yarılarını kast ediyor.
İlk devre tel tel dökülen bir Beşiktaş vardı sahada... Hiçbir oyuncu vasatı bile bulamadı. Sözüm ona kontrollü oynayayım deyip topu sağdan alıp sola vermek, sonra öne vermek, tekrar yana vermek gibi şeyler yaptılar.
İlk devre sonunda top hakimiyeti yüzde 65'e 35 Beşiktaş lehine olmasına rağmen sahada Beşiktaş'ın ortaya koyduğu futbol kendi kapasitesinin yüzde 10'u bile değildi. Babel dökülüyor, Talisca ile Quaresma bir şeyler yapmaya çalışıyor, Aboubakar istediği topları bir türlü alamıyor, Tolgay ise kendini attırmak için uğraşıyordu.
Olympiakos çok iyi konsantre olmuş, çok da iyi kapanıyordu ki beklemedikleri anda golü attılar. Beşiktaş çıkarken topu kaptırdı, Tosic topu taca atacağına kısa vurdu, orta geldi, yılların Cambiasso'su da o ufacık boyuyla kafa golünü yapıverdi. İkinci yarı Beşiktaş golü buldu. Bu gol hem moral getirdi, hem de Beşiktaş'ın daha iyi oynamasına neden oldu. İlk yarıda arkadaşlarından bir türlü istediği topu alamayan Aboubakar, gol pasını rakip takım kalecisi Leali'den aldı. Kalecinin vuruşu kısa düştü, Aboubakar baktı, düzgün bir vuruşla Beşiktaş'ı umutlandıran adam oldu.
Bu dakikadan sonra maçın mutlak hakimi Beşiktaş'tı. Adriano çok iyi oynamaya başladı. Oğuzhan da öyle...
Quaresma sol kanadı iyi kullandı ama son paslar çok kötüydü. Ona kızalım mı, yoksa övelim mi, anlayamadık. Büyük meziyetleri var ama zaman zaman manasız işler yapıyor. Aslında Quaresma, Oğuzhan'dan aldığı harika pası gol yapsa ya da dönen topu Babel tamamlayabilse Beşiktaş turu Atina'da garantilemişti ama 1-1'lik sonuç tur için fevkalade iyi. Üstelik kalite olarak Olympiakos, Beşiktaş'ın çok altında.
Beşiktaş yüzde 80 tura yakın ama yine de dikkat etmek lazım. Futbol aynı zamanda çok da fırıldak bir spordur.
Maç öncesi Hollandalı hakeme tuhaf bir reaksiyon vardı ama Danny Makkelie bence mükemmele yakın bir yönetim gösterdi.