Şenol Güneş, çok önemli oyuncularını kaybetmesine rağmen sistemini ve tavrını korudu. İstikrar sağladığı ve onu zorlayacak rakipleri uzun süre ortalarda görünmeyeceği için üçüncü, hatta dördüncü şampiyonluk bile gelebilir
Beşiktaş şampiyonluğun en büyük adayı konumunda… Sizce Şenol Güneş, Gordon Milne'in üst üste 3 şampiyonluk rekoruna ulaşabilir mi?
METİN TEKİN: Bugün o rekor için bakmanın
hiçbir anlamı yok. Sonuçta 2 olmadan
3 olmaz!
Tabii ki hedef, Şenol Hoca'nın bakış açısı, tavrı daha başka… O
hep önündeki maça bakar. Doğrusu da
budur. Bu kadronun bunu başarma yeterliliği
var mı dersek, bence var. Rakiplerin
gelecek yıl alacağı şekil ve takım yapısı
da önemli ama oturmuş ve sürekliliği
olan Beşiktaş, bu tip başarılara imza atar ama
önce ikinci şampiyonluk.
Milne'in takımıyla, bu takımı kıyaslarsak ikisinin benzer yönleri, başarılı oluşları (gülüyor)... Farklı dönemlerin farklı takımları
bunlar.
Benzer özellik, oyuncu kalitesi. Türk ağırlıklı bir kadroyduk biz ama yeterlilik üst düzeydeydi. Bu
ekipte daha da güçlenme şansına sahip. Beşiktaş
bu başarıyı sürdürebilir.
GÜRCAN BİLGİÇ: Güneş, nasıl iyi
bir planlayıcı olduğunu gösterdi. Önemli
oyuncular kaybetmesine rağmen, sistemini
ve tavrını korudu.
Şampiyonlar Ligi performansı da önemli bir belgedir. Kulübün
mali yapısı belli. Kiralık oyuncuları
var.
Önümüzdeki sene hangi kadroyu kuracağını, kendisi de bilmiyordur. Fakat sistemde istikrar sağladığı için ve onu zorlayacak rakipleri uzun süre ortalarda görünmeyeceği için, üçüncü, hatta dördüncü şampiyonluk bile konuşulabilir Beşiktaş için.
MURAT ÖZBOSTAN: Beşiktaş yönetimi, kendisiyle
çalışmaya devam ederse, 3 de olur 4 de.. Neden olmasın?
Hocanın sözleşmesi bitiyor ama bildiğim kadarıyla
opsiyonu var bir yıl daha.
Ama Beşiktaş yönetimi bir hamle yapar ve der ki, "Hocam gel 5 senelik bir anlaşma yapalım" 10 numara iş olur. İki taraf da mutlu olur
bu işten. Beşiktaş'ın iyi kadrosu var, taraftarı
var, yeni stadı var, yıldızları var, parası var...
Şu an diğer rakipler yok.
Beşiktaş bunu iyi değerlendirip, 2-3 sezon şampiyonluğa ambargo koyabilir. Şenol Güneş, yeni bir
Gordon Milne efsanesi yaratabilir
AHMET ÇAKAR: Şenol Güneş, eğer
Allah sağlık verirse, değil Gordon Milne'in
Türkiye'de başka üst üste şampiyon
olma rekorlarını da kırabilir. Çünkü görünen
o ki bu sene yüzde 90 şampiyon olacaklar.
Şampiyon olmak demek büyük para kazanmak demek. Büyük para demek, yeni yatırımlar ve yeni transferler demek. Üstelik rakipleri borç batağı
içinde yüzüyor ve şampiyon olamadıklarında da yeterli
parasal kaynağı bulamayacaklar.
LEVENT TÜZEMEN: Sosa ve Gomez'i
kaybetmesine rağmen Beşiktaş'ın oyun
anlamında etkilenmemesi ve zirveye yerleşmesi,
Şenol Güneş'in eseridir.
Beşiktaş hoca-futbolcu- yönetici içinde takım oyununu sergileyecek bir birliktelik yakaladı. Milne döneminin sembolleri Metin-
Ali-Feyyaz kadar kaptan Rıza'ydı.
Güneş'in yönettiği Beşiktaş'ta ise Oğuzhan-Atiba-Quaresma- Cenk dörtlüsü, 'Sembol oyuncu' unvanını taşıyor. Yeni gelen oyuncunun
kendi düzenini kurmasına Şenol Hoca
fırsat tanımıyor.
Şenol Hoca, Milne'e göre daha zor şartlarda çalışıyor. Nasıl mı? Milne döneminde az yabancı çok yerli
vardı. Şimdi yabancıların yoğun olduğu
kadroyu 'antrenör takımı' olarak yönetmek
yerli-yabancı ortaklığının 'takım uyumu'
içinde hareket etmesini sağlamak, Güneş'in başarısıdır.
Ayrıca Milne'in yaşadığı 3 şampiyonluktan önce Şenol Hoca'nın Trabzon'da kaleciyken üst üste üç yıl şampiyonluk yaşadığını da hatırlatırım.
CENK TOSUN ARTIK USTALIK DÖNEMİNDE
Güneş bir golcünün daha kariyerini değiştirmek üzere… Şota, Fatih Tekke, Fernandao, Burak Yılmaz ve Mario Gomez'den sonra Cenk Tosun da krallığa koşuyor. Cenk'in gelişimini nasıl görüyorsunuz?
MURAT ÖZBOSTAN: Cenk geçen sezon Şenol Güneş ile pişti. Şimdi ustalık dönemine giriş yaptı. Son vuruşlardaki becerisi oldukça yükseldi. Biraz hakemlerle de uğraşmazsa, çok daha iyi olacaktır.
METİN TEKİN: Gomez'den sonra Cenk hangi sayıyı yakalar sorusu hepimizin kafasındaydı. 21'inci hafta itibariyle 16 gol yeterli bir rakam. Kalan 13 haftada da Gomez'in attığı 26'ya kadar gidebileceğini düşünüyorum. Cenk olası bir birinci santrforluğu Beşiktaş için yıllarca taşır.
GÜRCAN BİLGİÇ: Burak ile Cenk örneği örtüşüyor. İki oyuncuda da uzun süre ısrar etti ve onlara güvendiğini hissettirdi. Bir eşiği geçmeleri gerekiyordu, Burak bunu başardı. Şimdi sıra Cenk'te…
AHMET ÇAKAR: Cenk'in gelişimini görmek için Güneş'in daha önce performansını olumlu değiştirdiği diğer oyunculara bakmalı. Burak Yılmaz, Selçuk, Bursa'da oynarken Volkan Şen ve Ozan… Bu oyuncuların, Güneş'in tornasından geçtikten sonra nasıl zıplamalar yaptıklarını gördük. Cenk'i de böyle izliyoruz.
LEVENT TÜZEMEN: Cenk'in Beşiktaş kariyerine baktığımızda 101 maça çıktığını, 44 gol attığını ve 10 gole asist yaptığını görürüz. Bilic'in son sezonunda ve Demba Ba'nın olduğu ortamda Cenk sezon boyunca ligde 18 maç oynadı, 5 gol attı. Gomez'in gol kralı olduğu geçen sezon, Cenk ligde 29 maç oynadı, 8 gol atıp, 4 asist yaptı. Aboubakar'lı bu sezonda Cenk şimdilik ligde 21 maça çıktı, 16 gole imzasını koydu ve 3 asist yaptı. Şenol Hoca, Cenk'in sabrını izledi, destekledi ve oynattı. Cenk'in iş ahlakına ben de saygı duyuyor ve alkışlıyorum. Bir aksilik olmazsa bu sezon "gol kralı yetiştirme" koleksiyoncusu Güneş'in yeni kralı Cenk olacak.
ADVOCAAT KAFADA BİRÇOK ŞEYİ BİTİRMİŞ...
Fenerbahçe'de Dick Advocaat, Kasımpaşa maçı sonrası açık açık yönetimi hedef aldı, Emenike ve Van der Wiel'i oynatıp "Ben istediğim zaman gönderilmeliydiler" dedi. Fenerbahçe'deki bu sürtüşmeyi nasıl yorumlamak lazım? Ve Fenerbahçe, Krasnodar'ı geçebilir mi? Elenirse ne olur?
GÜRCAN BİLGİÇ: Kırılma noktası budur zaten.
Başka planlar, oyuncular peşindeyken, gelen bir telefonda, "Bu oyuncuları affettik" diyorlar. Bence o anda yeni sezona Fenerbahçe ile devam etmeyeceğinin kararını verdi. Advocaat,
Emenike'yi de Van der Wiel'i de oynatarak, yönetime,
"Bu takıma layık gördüğünüz oyuncular bunlarsa, siz düşünün,
ben değil" tavrını koydu. Bu ortam iddialı maçlar dışında
takımı da kötü etkileyecektir.
F.Bahçe'nin Krasnodar'a elenmesi halinde ne olacağına gelirsek… İki tarafın birbiriyle
devam etmeyeceği belliyken yeni
teknik adamı tartışmak da doğru
değil. Aziz Yıldırım'ın da Mayıs'a
olağanüstü kongre yapıp ayrılması
söz konusu.
Bu nedenle F.Bahçe camiası, 1 Haziran'a kadar mevcut statükoyu koruyup maksimum kazancı sağlamanın peşine düşmeli.
AHMET ÇAKAR: Advocaat
kafada birçok şeyi bitirmiş.
Yönetim kovsa kovacak da yerine kimi getireceğini bilemediği ve mahalle baskısından ötürü kovamıyor. Ama Aziz Yıldırım'ın
Fenerbahçesinde bu işlere
o kadar çok rastladık ki bizim
için sürpriz olmadı. Sen şampiyon
hoca Ersun'u kovup, İsmail
Kartal'ı getirirsen, sonra onu kovup
Pereira'yı getirirsen sonra da onu lig başlarken kovup
Advocaat'ı getirirsen hiçbir inandırıcılığın ve hiçbir yönetim
saygınlığın kalmaz.
MURAT ÖZBOSTAN: Advocaat sezon sonu yüzde 99 gider.
Adamın umrunda değil F.Bahçe. Yönetimin eli kolu
bağlı. Seneye de transfer yapamaz, öyle yüksek maliyetli bir
teknik adam da getiremez.
Advocaat, Fenerbahçe'deki sorunları biliyor. Bu nedenle de rahat rahat konuşuyor. Gelelim
maça. Fenerbahçe, Krasnodar'ı elemeli. Fenerbahçeli
oyuncular, çıkacaklar, oynayacaklar
ve eleyecekler.
Taraftar da stada gelecek takıma destek verecek. Fenerbahçe elenirse
bırakın teknik adamı yönetimin de işi zor.
LEVENT TÜZEMEN: Emenike ve
Van der Wiel'in, Advocaat'ın tercihi
olmadığı ve yönetim talebi olduğu
anlaşılıyor.
Bu iki oyuncunun affında yönetimden çok Advocaat hatalı. Hollandalı
hoca geldiği günden bu yana
adaletli davrandığı için takım
içinde saygı gördü.
Advocaat, yönetimin "Emenike'yi ve Van der Wiel'i affet" teklifine "Hayır" deseydi F.Bahçe'de bu çalkantılar yaşanmazdı. Advocaat'ın bu davranışı oyuncuların
kendisine karşı sevgi ve
güvenini zedeledi.
Ben Fenerbahçe'nin Krasnodar'ı eleyeceğini düşünüyorum. Ama ters
durum yaşanırsa yönetim, Advocat'ın
kellesini alır ve yerine
de camiayı iyi tanıyan
Aykut Kocaman'ı "Gel bizi kurtar" diye çağırır.
BAŞAKŞEHİR'DE DÜŞÜŞ YOK!
Medipol Başakşehir ikinci yarıda oynadığı 4 maçın 3'ünde gol atamadı, iki haftada yalnızca 1 puan toplayabildi. Başakşehir'deki bu düşüşün sebebi sizce ne olabilir?
LEVENT TÜZEMEN: Başakşehir'de bir düşüş olduğunu düşünmüyorum. Bu tamamen rakiplerin Başakşehir'i kendi oyun planıyla durdurmasıdır. Kasımpaşa ve Gaziantep "Rakibi önde durdur" planıyla oynadığı için Abdullah Avcı'nın öğrencileri, geniş alan bulamadı ve tıkandı. Adebayor geldiğinde kapanan takımların savunmalarında kesinlikle 'Matkap' görevi yapacaktır. Visca, Cengiz ve Mossoro eskisi gibi geniş alan bulamıyor. Başakşehir bu iki maçta da golü bulan takım olsaydı rakiplerinin puan alma şansı asla olmazdı. Abdullah Hoca'nın yarattığı bu sistem bu maçlarda Başakşehir'e bumerang gibi oldu.
GÜRCAN BİLGİÇ: Başakşehir, rakiplerin şampiyonluğa oynayan bir takıma karşı gösterdikleri direnç ile karşılaşmaya başladı. Artık mağlup edilecek takım değil; "Bir puan iyidir" yazılıyor karşısına. Eğer oyuna bakıyorsak, takımın mücadelesini ve isteğini değerlendiriyorsak, Başakşehir'de düşme yok. Fakat kaybettikleri beş puan ağır darbe oldu. Camiasız bir kulübün, sinerji yaratıp, her maça aynı istekle çıkması da çok mümkün değil. Tecrübeleri ve profesyonellikleri ile direniyorlar. Birbirlerine sarılarak, tekrar ayağa kalkmaları gerekiyor.
IGOR TUDOR GALATASARAY'A GEÇ GELDİ
Rize maçında ilk yarıdaki oyun, Hırvat teknik adamın oyun felsefesini gösterdi...
Tudor'un G.Saray'a koşu rekoru kırdırmasına rağmen ilk maçında puan kaybetmesi çok tartışıldı. G.Saray boşa mı koşuyor yoksa iyiye gidiş için bu gerekli mi?
LEVENT TÜZEMEN: Rize maçının ilk
yarısında çabuk alan değiştiren, ayağa etkili
pas yapan, çabuk karar veren, geriye çabuk
dönen, uyumlu, coşkulu, çok koşan, iyi mücadele
eden ve soyunma odasına galip giren
bir G.Saray izledik.
Bu güzellik Tudor'un oyun felsefesinin belgesiydi. Maalesef sezon başından beri dile getirdiğim fiziksel zafiyet G.Saray'ın başına ikinci yarı dert açtı. Rize'nin yoğun baskısına rağmen Galatasaray'ın
rakip kalede ciddi pozisyonlar bulduğunu
söyleyebilirim.
Ofsayt diye verilmeyen nizami golün yanı sıra Yasin, Rodrigues, Podolski ve Tolga ciddi gol pozisyonlarını harcadı. Tudor geç geldi. Hırvat hoca
devre arası
gelseydi hem
G.Saray'ın fizik
performansı
yükselir
hem de transfer
politikası da kesin
farklı olurdu.
Dilerim Sneijder de Tudor'un yöntemlerine ve isteklerine ayak bağı olmaz, ayak uydurur.
GÜRCAN BİLGİÇ: En azından oyuncuların
tavrını değiştirmeyi ve daha fedakar
oynatmayı başardı.
Esas sorun öne geçtikten sonra ikinci gol için isteklerini yitirmeleri ve maçı bitirmeye çalışmaları. Tudor'un
da kenardan bunu seyretmesi. Böylesine
bir teslimiyete izin vermemeliydi.
Aykut Kocaman'ın dediği gibi, "Futbolda çok önemli şeyler var ama birincisi koşmak…" Eğer rakip kadar koşuyorsanız, farklılığınızı
ortaya koyabiliyorsunuz. Sneijder'e endeksli
bir takımı, iddialı tutmak için mücadeleci
hale de getirmek şart.
METİN TEKİN: Koşu mesafelerini fizik
kalite olarak görmemek lazım... Oyun
o koşuyu talep ediyorsa bu sayılar anlamlıdır.
Barcelona'ya bakın mesela, çok koşuyorsa tam tersine yanlış oynuyor, kendi oyunuyla çelişiyor demektir. Tudor istediği mesafeyi koşturdu ama oyun tamam mıydı, kesinlikle hayır. Oyun için
koşarsınız, koşmak için değil… O yüzden
Galatasaray'ın Rize'deki maçta ikinci yarıdaki
oyunu tatmin edici değildi.
Defans orijinli bu oyun koşuyu da talep ediyor. "Bütün takım topun arkasındaydık" övgüsü bu yüzden dikkat çekiciydi.