Erman TOROĞLU
Kasımpaşa'da 0 puanlık futbol!
Dokuz puanlık maça çıkıyorsun sıfır puanlık futbol oynuyorsun. Hasbelkader futbol oynamadığın maçta 2-1 öne geçiyorsun futbolcuların bazıları 60-65'ten sonra sahada yürüyor ve sen teknik direktör olarak oyuncu değişikliğini 85'ten sonra yapıyorsun.
Hani sahada tıkır tıkır bir takım olur da "Yahu kardeşim şimdi kimi çıkarayım da yerine kimi sokayım, tempoyu bozayım" dersin. Kimi dışarı alsan kimse
"Niye aldın?" demez. Muslera hariç. Zaten yine maçı o kurtardı.
İnsan istiyor ki "Şunu çok güzel yaptılar, bunu çok güzel yaptılar" desin. Ben de şöyle yağlandıra ballandıra biraz pompa yapayım malı köpürteyim. Maçta Galatasaray'ın attığı iki tane güzel gol var. Yapılışı ve atılışı güzel. Biri Podolski- Sneijder verkaçı. Diğeri Carole'ün Bruma'ya verdiği süper bir asist.
Yalnız şunu söyleyebilirim Bruma'nın bu pozisyonda attığı gol kolay kolay atılacak bir gol değil. Bu kadar çabuk stop ve vuruş ve de topun gittiği yer. Galatasaray bir gol yiyor, evlere şenlik. Serdar rahat kafa vuracağı topa zamanlaması yanlış çıkınca kaybediyor. Arka tarafına Sabri giriyor, o da saçma sapan bir iş yapıyor. Bakın arkadaşlar şunu iyi bilin defans bu, adı üstünde... Defans dediğin zaman bunun karşılığı ve tehlike olacak topu defetmekten geliyor.
Ama önce Serdar inceliyor sonra Sabri dikiş iğnesi olmak istiyor incelmekten. Sonra da yorgan iğnesi gibi golü yiyorlar. Zemin güzel, hava da güzel. Peki koca bir 90 dakikada akılda ne kaldı?
Galatasaray'ın attığı 2 güzel gol. Başka? Hata derseniz tonla. Bazı pozisyonlar var tekrara girmedi.
Yönetmen herhalde kendisi karar veriyor. Mesela ilk yarı ceza alanı içerisinde Serdar'ın sol eline vuran bir top var mı bacağının arasından geçip. Ceza alanı dışında Yasin topu elle taşıyor hakemin gözü önünde. Üst üste 2 pozisyon.
İkisinde de Mete Kalkavan "Devam" diyor. O sırada onun da gözlerine perde iniyor herhalde. Yani arkadaşlar neresinden bakarsanız kötü.
Allah maça gidenlere de sabır versin, televizyon başından seyredenlere de ve biz yorumculara da. Hakemlerin tutumuna baktığımda benim aklım biraz karışıyor.
Herhalde Üç Büyük takım bu şampiyonluk potasından uzaklaştırılmayacaklar gibi geliyor bana. Aralarına bir de mavi boncuk Medipol Başakşehir'i sokacaklar. Bu böyle gidecek. Futbol oynanmayan bir ülkede hiç olmazsa heyecan olsun diyorlar mı? Acabaaaaaa.
Artık Türkiye'de bazı şeyler bana sürpriz gelmiyor.
Levent TÜZEMEN
Manken Riekerink!
Balık baştan kokarmış; Riekerink başta olmak üzere Galatasaraylı oyuncular Kasımpaşa'ya karşı
"9 puanlık maça çıkıyoruz. Kazanmak için Bursa maçındaki gibi mücadele etmeliyiz" ciddiyetinde değildi. Oyuna golle başlamak çok önemlidir. Galatasaray, Podolski ile golü erken bulduktan sonra anlamsızca
"1-0'ın üzerine yatalım" moduna girdi.
Galatasaraylı oyuncular o kadar ciddiyetsizdi ki; tribündekiler dahil evlerinde tv başındaki Galatasaraylılar herhalde maçı öfkeyle tırnaklarını yiyerek izlemişlerdir. Başkan Dursun Özbek, Alp Yalman ve Levent Nazifoğlu bu takıma transfer yapmadan önce kaybolan Galatasaray ruhunu geri getirsinler.
Kazanılan üç puan Allah'ın Galatasaray'a "Yürü ya kulum" hediyesidir. Podolski'nin yorulduğu, Sneijder'in koşmaktan dilinin çıktığı, savunmanın ve göbeğin delindiği anlarda oyuna müdahale etmeyip, son 5 dakikada Linnes, Eren ve Josue'yi oyuna almanın nedenini yönetim Riekerink'e mutlaka sormalıdır. Ne yazık ki; Riekerink kenarda
"manken çelinç" gibi duruyor.
Yasin pas vermiyor, top kaptırıyor, gol yedirtiyor, Riekerink bırak oyundan almayı ikaz bile etmiyor. Oyuncuların isyanlarından sonra Riekerink dağılmış ve otoritesini yitirmiş. Galatasaray mucizesinde yine Bruma ile Muslera'nın imzası vardı. Bruma, Carole'ün estetik pasını inanılmaz bir makas vuruşla gol yaptı. Bruma'nın topu kontrolü ve çabuk vurması mükemmeldi.
Adem Büyük'ün penaltısını Muslera kurtarmadan önce gözlerini kapatıp tam konsantre oldu ve doğru köşeye yattı.
Galatasaray, mucizevi üç puanı almasaydı ben yönetim olarak tüm faturayı öncelikle Yasin'e keserdim. Neden mi?
Yasin'de bir Bruma kıskançlığı var. Bunun izlerini Dersimspor maçı sonrası,
"Ben solda daha iyi oynuyorum. Ne var, Bruma da sağda oynasın" yorumuyla göstermişti. O Yasin ilk yarı gördüğü halde ayağındaki topu Bruma'nın koşu yoluna bırakmadı. Yine Yasin ikinci yarı sağdan bindirdi, Bruma arka direğe boş koşu yaptı ama o şut attı, pas vermedi. Üstelik penaltı öncesinde Kasımpaşa hücumuna dönen topu da Yasin fantezi yapmak isterken rakibe kaptırdı.. Ama yine o Yasin, Bruma'nın attığı golden sonra fotoğrafa girmek için koşup sevince katıldı.
Beni şaşırtan takım içinde kimsenin Yasin'e hatalarından dolayı tek laf etmemesidir.
Rıdvan DİLMEN
Galatasaray'ın forması şampiyonluk yarışında
Süper Lig'in 13 haftası geride kaldı. Hiç maçları izlemeyen biri puan durumunu alsa, bir de Rıdvan Dilmen adlı yazarın 3 hafta önceki yazısını açıp okusa,
"Bu adam ne anlatmış böyle" der. "Riekerink'in yeterliliği yok" diyorum. Bir bakıyorum, yeterliliği üst düzey Şenol Güneş'e karşı ikinci devredeki derbide, hem de TT Arena'da kazanırsa ikili averajla geçebilecek konumda. Yalnızca 3 puan fark var.
Kazanan hep haklıdır. Son iki haftada Galatasaray, 15 puanlık maçlar oynadı. Başakşehir-Beşiktaş, Fenerbahçe-Beşiktaş beraberlikleri mesafe kapattı. Galatasaray kalan maçlarda minimum 7'yle kapatıp zirve yarışında olur, birkaç takviye yapma şansları da olur. Bugün öyle bir fırsat var ki bayıltır rakibini diyorsun. Hedef ne, 3 puan? Aldı mı, aldı. Fenerbahçe'yi geçti. Sonuç bu... Oynanan oyuna bakarsak ise artı ve eksilerine bakarak konuşmak lazım... Müthiş bir artısı var, bir o kadar da yarın bir gün ortaya çıkabilecek zafiyetleri var. Temassız oynuyorlar.
Ben forvet oyuncusuydum, bu Galatasaray'a karşı oynamayı çok isterdim. Her rakip oyuncu ile en az 1 metre mesafesi var Galatasaraylı oyuncuların... Alır dönersin. Pas yapıyor deniyor. Pas bir silahtır ama öndeki ve arkadaki oyuncular ayrıldığı zaman git-gelli olur. Kasımpaşa lehine de olabilirdi. Artılarından başlayalım: Galatasaray aynı sistemde oynuyor.
Omurgada Serdar, De Jong, Podolski'nin gelişi hareketliliği artırdı. Geçen haftaki Bursaspor maçı da böyleydi, ikinci golde Carole'ün birinci sınıf orta saha oyuncusunun bile zorlanacağı incelikte bir pas çıkarması önemliydi. Bireysel yetenekleri yüksek...
Podolski oyunun içinde görmeseniz de şutör bir oyuncu. Galatasaray ikinci bölgede pas yapıyor, güzel ama ön taraftaki oyuncularla kopuk. Önde baskılı olduğu zaman baskı yapıyorlar, golü buluyorlar. Maçın başında da böyleydi ama mesafe bir açılıyor, orta alan neredeyse bomboş. Selçuk ve De Jong'la birlikte 7 oyuncu geride, Bruma-Sneijder-Yasin-Podolski dörtlüsü önde... Aradaki boşluk öyle ki Adem alıyor topu, dönüyor. Bir bakıyor,
"Aa bir sürü seçenek var" diyor. Türkiye'nin en çok pas yapan takımı ama az pozisyona giriyor. Rakibi de oynatıyor. Bu nasıl olacak? Top sende kalırken üretemiyorsun, kolay da pozisyon veriyorsun. Temassız oynatıyorsun çünkü, çok rahat rakipler. Örneğin Bursaspor karşısında iki farklı geriye düşebilirlerdi