Sabah gazetesinin usta kalemlerinden Hıncal Uluç, geçtiğimiz haftaya damgasını vuran spor olaylarını sabahspor.com okuyucuları için değerlendirdi.
Uluç;
Fatih'e yakıştıramadığım ikinci bir şey daha var. Bunu hem Fatih Terim'e hem de Futbol Federasyonu'na yakıştıramıyorum. Zamanında Schuster yapıyordu ve ben bununla çok uğraşıyordum. Şimdi Schuster'den kurtulduk ama Fatih Terim çıktı.
Koca kaput giyip, akreditasyon kartını onun içine soktuğunda kuralı yerine mi getirmiş oluyor Fatih Terim!.. Hayır. Futbol Federasyonu ile alay ediyor resmen; 'Sizin aldığınız kararla işte ben böyle oynarım!'
Federasyon ile Fatih Terim arasında böyle bir eğlencelik oyun beni fazla ilgilendirmez. Federasyon buna razı oluyorsa bilemem!.. Ama Fatih Terim, Türk gençlerinin idollerinden birisi... Türk gençlerine 'Bu ülkenin kurallarını, işinize gelirse uygularsınız, işinize gelmezse uygulamazsınız' mesajı mı veriyor!.. Anarşiyi mi teşvik ediyor, gençlere böyle mi örnek oluyor? Fatih Terim'in baştan beri en büyük yanlışlarından bir tanesi bu... Kendisinin ve takımının bir gençlik idolü olduğunu unutuyor. Emre gibi bir adamı milli takıma kaptan yapan o...
Akreditasyon kartı taşınmaması için bir mücadele yapacaksan yap. Ama bu kural durduğu sürece, Şenol Güneş nasıl takıyorsa, Carlos Carvalhal nasıl takıyorsa, Aykut Kocaman nasıl takıyorsa sen de takmak zorundasın. Ben Federasyon Başkanı olacağım da takmasın bakalım. Ertesi maç sahaya çıkabiliyor mu? Türkiye'de otorite yok. Fatih Terim de Türkiye'de otorite olmadığını biliyor. Dalgasını geçiyor.
Özge AYDIN /SABAHSPOR.COM
Ama ikinci yarıda Aykut Kocaman, korkunun ecele faydasının olmadığını anlayıp, takımını hücuma döndürünce, bu defa Galatasaray kontrollü oynamaya başladı. Kontrollü oynayınca da hakimiyeti Fenerbahçe'ye terk etti. Orada kader anı 54. dakika... Stoch'un direkten dönen şutu içeri girseydi maç ne olurdu bilemiyorum. Arkadan ikinci kader anı geldi. Melo, tamamen tesadüfi bir gol attı. İki Fenerli arka arkaya ıskalayınca, kalçasına çarpan topla Melo skoru üçleyince Fenerbahçe moralman koptu oyundan.
Yine de şunu söylemek gerekiyor; Fenerbahçe aynı durumda Galatasaray'ı yakaladığı zaman altılıyor, Galatasaray aynı durumda yakaladığı zaman son dakikada gol yiyor; 3-1 bitiyor maç...
Aynı Galatasaray, Trabzon'u da mağlup etmeyi başardı.
Trabzon maçının Fener maçıyla alakası yok. Trabzon maçında iki taraf da kötüydü. Seyrettiğim en tatsız, en çekilmez maçlardan birisiydi. Bizim takımlarımız bu kadar sık maçlar oynamaya alışık değil.
Fatih Terim'in çarşamba günü Fenerbahçe'yi yenmiş takımın aynısını çıkarması gerekmiyordu.
Barcelona 26 maç yapmış ve bu maçları 26 ayrı kadro ile oynamış. 'Kazanan takım' değişmez efsanesi sadece Türkiye'de var. 'Yenemiyorsan yenilme' palavrası Türkiye'de var. Fatih Terim'in bu efsanelerle, bu palavralarla uğraşmasına inanamıyorum. Fenerbahçe karşısında koşmuş, yorulmuş bir takımı, kenarda da oynatabilecek oyuncuların varken, aynen sahaya sürmesini Fatih'e yakıştıramadım.
Fatih'e yakıştıramadığım ikinci bir şey daha var. Bunu hem Fatih Terim'e hem de Futbol Federasyonu'na yakıştıramıyorum. Zamanında Schuster yapıyordu ve ben bununla çok uğraşıyordum. Şimdi Schuster'den kurtulduk ama Fatih Terim çıktı.
Koca kaput giyip, akreditasyon kartını onun içine soktuğunda kuralı yerine mi getirmiş oluyor Fatih Terim!.. Hayır. Futbol Federasyonu ile alay ediyor resmen; 'Sizin aldığınız kararla işte ben böyle oynarım!'
Federasyon ile Fatih Terim arasında böyle bir eğlencelik oyun beni fazla ilgilendirmez. Federasyon buna razı oluyorsa bilemem!.. Ama Fatih Terim, Türk gençlerinin idollerinden birisi... Türk gençlerine 'Bu ülkenin kurallarını, işinize gelirse uygularsınız, işinize gelmezse uygulamazsınız' mesajı mı veriyor!.. Anarşiyi mi teşvik ediyor, gençlere böyle mi örnek oluyor? Fatih Terim'in baştan beri en büyük yanlışlarından bir tanesi bu... Kendisinin ve takımının bir gençlik idolü olduğunu unutuyor. Emre gibi bir adamı milli takıma kaptan yapan o...
Akreditasyon kartı taşınmaması için bir mücadele yapacaksan yap. Ama bu kural durduğu sürece, Şenol Güneş nasıl takıyorsa, Carlos Carvalhal nasıl takıyorsa, Aykut Kocaman nasıl takıyorsa sen de takmak zorundasın. Ben Federasyon Başkanı olacağım da takmasın bakalım. Ertesi maç sahaya çıkabiliyor mu? Türkiye'de otorite yok. Fatih Terim de Türkiye'de otorite olmadığını biliyor. Dalgasını geçiyor.
Akreditasyon Kartının gözükecek şekilde takılması gerekiyor.
Yoksa niye takılsın! Yazın da tişörtünün içine koysun. Böyle bir şey olur mu? Fatih Terim'in şunu aklından hiç çıkarmaması gerekiyor: 'Ben bu gençlerin idolüyüm. Rol modeliyim. Bunlar bana benzeyecekler.' Böyle mi istiyor?
O zaman kırmızı da geçene nasıl kızacaksın, karısını dövene nasıl kızacaksın, ırza geçene nasıl kızacaksın? Herkesin kuralı, yasayı ihlal etmek için kendine göre bir sebebi vardır. Hız yapanın da makul sebebi vardır, emniyet şeridinden gidenin de bir sebebi vardır. Sorduğun zaman göreceksin. Öyle bir anlatır ki karşısındakini ikna bile eder.
Deplasmanda başarılı sonuçlara imza atan Galatasaray, kalesini de gole kapattı. Dış sahada oynadığı son 6 maçta gol yemedi ve Avrupa'nın bu istatistiğe sahip tek takımı.
Bu yüzden de Galatasaray savunması, oynaması gerektiği gibi oynamıyor. Keşke yese de kurtulsa Galatasaray. Ujfalusi gibi adam stoperde, Eboue gibi bir orta saha ve hücum adamı da sağ bekte oynamaktan kurtulsa...
Bana sorarsan Semih'in yanında oynayacak adam Gökhan. Gökhan'ı kadroya bile almıyor, Servet'i alıyor. Hâlbuki yan yana oynadıkları maçta Gökhan süperdi.
Servet daha önce kadroya alınmıyordu.
Kadroya alırsa 'Niye Gökhan kenarda oturuyor?' diye sorarlar şeklinde düşünüyor herhalde... Çünkü Galatasaray'da 'Servet niye kenarda oturdu?' diye kimse sormaz.
Bence Gökhan-Semih-Servet üçlüsünden ikisi stoper oynar, Ujfalusi sağ bek oynar, Eboue onun önünde, yani 4-4-2 sisteminde orta sahanın sağ kanadında oynar ve de çok da iyi olur. Galatasaray 4-4-2 için müthiş bir sağ kanat kazanır. Harika bir sağ kanat kazanır ve kimse durduramaz o kanadı.
Şimdi Ujfalusi'yi ziyan ediyor, veriminin yüzde 50'si ile oynuyor Ujfalusi. Stoper oynamak verimli bir iş değil. Eboue de sağ kanatta hücumcu bek olarak çok iyi ama savunmacı bek olarak çok açık veriyor. Ama işte gol yemeyince 'Vay yemiyorum' diye yanlışta ısrar ediyor.
Tabii böyle oynamasının bir sebebi de var; Kazım'a yer açmak. Kazım evladı manevisi olduğu için Fatih Terim'in, Ujfalusi'yi stopere kaydırıyor ki Eboue'yi geri alsın, Kazım'ı oraya koysun.
Şimdi Digiturk bir uygulamaya başladı. Utanç verici bir para yolma makinesi. 'Kim girsin, kim çıksın' SMS atıyorsun ve de bunun reklamını da hiç utanmadan, sıkılmadan maçı anlatan sunucu yapıyor. Maçı anlatan sunucuların reklam yapması yasak Türkiye'de! RTÜK de farkında değil işin. Utanmadan yazıyorlar işte 'Şu GSM şirketinden atarsan 40 kuruş, şu şirketten atarsan 50 kuruş' diye reklam olduğunu da ilan ediyorlar. Adam maçı anlatmayı bırakıp bunun reklamını yapıyor!
Ben orada top oynanırken aşağıda ekranın yarısını kaplayan bir şey görüyorum; 'SMS yollayın da...' Utanç verici bir şey! 'Bu milleti nasıl yolarım' diye Digiturk, her gün yeni bir usul buluyor.
Bunu paralı hale getirmeden adabınla, bu kadar ekran işgal etmeden yaparsın. Half-time'da da anlatırsın, 'İlk yarı boyunca gelen SMS'lerde, e-maillerde taraftarlar, Galatasaray'da şu değişiklikler, Trabzon'da da bu değişiklikler yapılmasını istiyor' dersin. İkinci yarı takımlar sahaya çıkarken bakarsın 'Seyirci ile aynı düşünüyormuş Fatih Terim' ya da 'Seyirci umurunda değilmiş Fatih Terim'in' dersin. Hoşluk olur. Ama maç boyu devamlı bunu ekranda tutup milleti SMS yollamaya, para ödemeye çağırırsan bu çok ayıp bir şey! Para tuzağı bu... Bana sorarsan oraya SMS gönderenler enayi. Bu tuzağa düşüyorlar.
Başından beri bakın bu tuzağa düşenlerin bir numaralı dışarı çıkma adayı hep Kazım. Neden; çünkü kötü, ruhsuz, koşar gibi yapıyor koşmuyor. Eli belinde yürüyerek oynuyor.
Fatih Terim bana desin ki 'Hıncal haksız.' Ben de '15 hafta olmuş. Oynanan maçlardan kura ile bir tanesini çekelim. O maçı beraber seyredelim. Ben o maçta göstereceğim Kazım'ın ne yaptığını' derim.
Bundan daha açık meydan okuma olabilir mi? Bu maçtan itibaren Galatasaray izin alsın ya da Digiturk'ten rica etsin, 90 dakika boyunca bir kamera sadece Kazım'ı izlesin. Görelim bakalım.
Kazım'ı izlerken koşmak ile koşar gibi yapmak, hamle yapmak ile sahte hamle yapmanın farkını gayet iyi görüyorsun. Ama diyorum ya Kazım evladı manevisi. Niye? Birinin Galatasaray'a gelip kapılanması için Fenerbahçe'nin kovduğu adam olması yeterli mi?