Beşiktaş takımının taraftar grubu olan Çarşı'nın yaptığı açıklama altın harflerle yazılıp, tüm kulüplerin girişine çerçeve yaptırılıp asılmalı. Eğer biz bir yanlış yaptıysak düşelim ama şerefimizle yeniden çıkalım. Aynı duruşu Fenerbahçe taraftarı gösteremedi. Hapisteki başkanları için sürekli destek yürüyüşleri yapıyorlar. Onlar da bu duruşu göstermeliydi.
Temizlenme fırsatı tepildi
Futbol Federasyonu'nun şike soruşturması ile ilgili verdiği kararın ardından gazeteler, "Şikeye yeşil ışık", "Federasyon şikeye göz yumdu" gibi başlıklar atıyor. Gerçekten çok yazık oldu, futbolumuzun temizlenme fırsatı tepildi. Herkes şampiyon olacak diye bir şey yok. Birileri sevinecek, birileri üzülecek. Birini zorlayarak, teşvik vererek niye ligde kalayım, niye şerefsizlik yapıyım? Şerefinle düşersin, şerefinle çıkarsın, şerefinle de olacaksan şampiyon olursun.
Kimse düşürülmeyecek
İddia ediyorum, ligden düşürülme olmayacak, sadece şahıslar ceza alacak. Bu olayı da böylece kapatacaklar. Yani hırsızlar malımı çalacak ve bu yüzden ceza görecek ama çaldıkları mal evlerinde kalacak. Böyle bir hukuk ve vicdan olamaz!
Aydınlar'a üzülüyorum
Aydınlar'ın iş dünyasındaki başarısını, düzgünlüğünü biliyoruz. Bir şekilde hazırlanmış, önüne konulmuş bir raporu futbol dünyasına okudu. Böyle düzgün bir insanın böyle çelişkilerle dolu bir metni okumasına üzüldüm.
Maçlarımız incelensin
Fenerbahçe, Trabzonspor, Eskişehirspor ve Gaziantepspor maçlarımıza baksınlar. Sivas'ın bizimle, Buca ve B. Belediyespor'la olan maçlarına baksınlar. Söylediklerimi daha iyi anlarlar. Teknik takipten sonra kafamızda kalan şüpheler de tam olarak giderildi.
Düşmedik, düşürüldük
2010-2011 sezonunda Süper Lig'de yer alan bir kulübün başkanı olarak, şike olayları gündeme geldiğinde gördük ki biz kendimiz bu ligden düşmedik, düşürüldük. Burada mağdur olan kulüpler Kasınmpaşa, Konyaspor ve Bucaspor. Pek tabii ki bunun yanında mağdur olan başka kulüpler de var. Bir takımımız şampiyon olacaktı, olamadı, başkası oldu. "Elimizde yeterli delil olmadığı için hüküm veremedik" diyorsunuz, aynı konuşmanın devamında bir dünya insanı disiplin kuruluna sevk edebiliyorsunuz. Bunu anlamak çok zor.
Dürüst yönetici yok
Haksızlığa uğramış kulüp başkanı olarak Kasımpaşa'nın hakkını nasıl, nerede savunacağım! Dava açma ve FIFA'ya gitme hakkım yok. Bu konuşmalardan sonra da belki de bana ceza verecekler. 9 yıldır Kasımpaşa'yı yönetiyorum, hep bir şeyin altını çizdim. Türkiye'de dürüst yöneticiler olmadığı sürece Türk futbolu kalkınamaz. Bugün de geldiğimiz nokta bu.
TFF'nin karar verememesi cinayettir
Eğer 15 takımın şikeye karıştığı söyleniyorsa, TFF'nin elinde 26 klasör varsa ve siz hâlâ karar alamıyorsanız, Türk futbolu adına cinayet işliyorsunuz demektir. Savcı raporunu hazırladığı zaman ve mahkeme bunu kabul edince siz nasıl bir karar vereceksiniz? Ligin ortasında ya da sonunda mahkeme kararını verdi... Peki soruyorum, Kasımpaşa, Bucaspor ve Konyaspor'un hakkını nasıl iade edeceksiniz? Kasımpaşa Başkanı Hasan Hilmi Öksüz olarak şunu söylüyorum, verilen kararın anlamı şudur; "Bundan sonra savcının hazırlayacağı iddianame nasıl çıkarsa çıksın, mahkeme de bunu kabul ettiği takdirde, yine bu ligden düşürülme olmayacak, sadece şahıslar ceza alacaktır. Ben bunu iddialı bir şekilde söylüyorum. Futbol Federasyonu'nun yaptığı açıklama şuna benziyor; hırsızlar malımı çalacak ve bu yüzden ceza görecek ama çaldıkları mal evlerinde kalacak. Böyle bir hukuk ve vicdan olamaz!
Türk futbolunun geleceği çıkacak karara bağlı
Futbolun içinde olan bir çok kimse şikenin nasıl yapıldığını, teşvik primlerinin nasıl dağıtıldığını bilir. Dürüst yöneticilerden biri olduğum için böyle bir şeye muhatap kalmadım. Ancak bugün ne TFF ne de savcılar bizim gibi kulüp başkanlarını ifadeye çağırdı. Şu an neden 25 kişi cezaevinde yatıyor, merak ediyorum. Daha da yatmaya devam edecekler. Bunu tekrar söylüyorum, her kim bu suçu işlemişse, ben de buna dâhilsem, herkesin ceza görmesini istiyorum. Hiç kimse ayrım görmesin. Çünkü Türk futbolunun geleceği buna bağlı. Emeğimiz çalınmasın. Emeğimin nasıl çalındığını ben çok iyi biliyorum. Ama hiç bir yetkili, beni çağırıp da "Bu kadar feryat ediyorsunuz, derdiniz nedir?" diye sormuyor. Ligi tek tek taradığınız zaman Kasımpaşa'nın kaç maçının katledilip, puanlarının çalındığını görürsünüz.
Futbolda demokratik hak yok
Biz hangi maçlarda üzerimize oynandığını biliyoruz. Ama konuşamıyoruz, çünkü yasak. Marka değeri diye bir şey tutturulmuş gidiyor. Peki biz nasıl kendimizi savunacağız? Dünyada "daha çok demokrasi" denilirken, futbol dünyasında demokratik hak yok.
Belge yok demek mantıksız
Mehmet Ali Beyin kendi doğrularına yönelik bir açıklama yapmadığı için sorulara da uygun cevaplar veremediğini düşünüyorum. Başından sonuna kadar çelişkilerle dolu bir şey açıklandı, bu cevap da bu nedenle normaldi. Gerçekten çok üzücü bir olay. Ciddi belgeler, ses kayıtları, itiraflar var. Adam para verirken, çantalar, görüntüler varken, hâlâ "Elimizde yeterli belge yok" demek insan mantığıyla bağdaşan bir şey değil.
Maçlar ortaya çıktı şüphelerimiz giderildi
Fenerbahçe'ye 6-2 kaybettiğimiz, Trabzonspor ile Kocaeli'de 1-0 kaybettiğimiz maçlar. Kendi evimizde oynadığımız Eskişehir maçı, ikinci yarının ilk maçı olan Gaziantepspor karşılaşması. Bunlara en az 6 maç daha eklerim. Bu 4 maça herkes baktığı zaman ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır. Bu bir iddia değil, vakadır. Genelde Trabzonsporlu arkadaşlar haklarının yendiğini iddia eder. O maçın sonunda Sadri Başkana, "Hep maç sonrasında hakemlerden gördüğünüz zararı konuşuyorsunuz, şimdi çıkarken ne söyleyeceğinizi merak ediyorum?" dediğimde hiçbir şey söylemeden yürüyüp gitmiştir. 6-2'lik Fenerbahçe maçının da tam tersi bir sonuçla biteceğini herkes görebilir. Sivas'ın bizimle, Buca ve İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile olan maçlarına baksınlar. Söylediklerimi daha iyi anlarlar. Teknik takipten sonra kafamızda kalan şüpheler de tam olarak giderildi, artık eminiz.
Süha beyi de ifadeye çağırsınlar
Türkiye'de futbol tarihinde ilk defa yetkisiz menajerlerle ilgili beyanı da Süha Bey vermişti. Bu açıklaması içinde kendi futbolcularımızın adını da açıklamıştı ve biz bu isimlerle hemen yollarımızı ayırmıştık. 15 yıldır burada bu işi yapıyor, 9 yıldır birlikte çalışıyoruz ama hiç bir yetkili de "Kardeşim sen nereden biliyordun da bu açıklamayı yaptın?" deyip iki soru sormadı. Bir takım şeyleri kamuoyu ile paylaşamazsınız ama yargıyla paylaşabilirsiniz. Ben ve Süha Bey hâlâ yargıdan ifadeye çağırılmayı bekliyoruz. Çünkü benim yalnızca yargıda söyleyeceğim şeyler var. Beni ve Süha Bey'i ifadeye çağırsınlar.
Genç Fırat neden lekelendi ?
Fenerbahçe ile deplasmanda oynayacağımız maçta kalecimiz Tolga sakattı, Murat Şahin oynayacaktı. Son anda Murat Şahin'i kadrodan çıkarttık, Fırat'ı kaleye koyduk. Fırat ilk defa bir lig maçına çıktı. Teknik takipte Aziz Yıldırım'ın konuşmalarında geçen cümle ile alâkalı, "Kasımpaşa kalecisi o maçta kimdi?" diye baktılar, "Fırat"ı gördüler ve çocuk disiplin kuruluna gönderildi. Gencecik bir çocuğun adını lekeliyorlar. Biz o çocuğu böyle bir maçta niye riske ettik? Onun hesabını bize sorsunlar, söyleyelim, yalnızca hukukun karşısında ama. Fırat'la ilgili en ufak bir şüphemiz olsaydı kadro dışı bırakırdık. Murat Şahin ve Fatih Akyel'i neden kadro dışı bıraktık?
Herkes mertçe konuşsun
Bazı şeyleri biliyorsunuz ama burada söyleyemem. Sezon içinde bazı futbolcularımıza yapılan teklifler de var, onlar mertçe gelip yanımıza bunları söyledi. Süper Lig'de 3-5 yıldır yöneticilik yapan herkes bu olayların nasıl yapıldığını bilir. Teknik takibe takılan bir kişi de çıkıp da "Yakalandık, tespit edildik" demedi. Hâlâ inkara kalkan insanlara şaşırıyorum. Şöyle mertçe çıkıp söyleyin kardeşim. Sen benim alın terimi, emeğimi çalacaksın, 3. Lig'den, çamur deryasından Kasımpaşa'yı buraya taşıyacağım, sen benim yiyeceksin. Böyle bir şey var mı? Ayıptır, günahtır. Birilerinin parası var, sağa sola çantalar dolusu teşvik dağıtmış. Bir adam çıksın da "Şerefim üzerine yemin ediyorum" diyerek konuşsun. Hangi kulüp başkanı benim söylediklerimi söyleyebildi? Hep kıvırdılar.
Vural konusunda siz karar verin
İnsanlar çok enteresandır. Oğlunuzu bile tanımakta zaman zaman zorluk çekersiniz. Bu konuda çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Bir insan bir yere çağırılmışsa, alnı açık ve hiç bir sıkıntısı yoksa gider, vakur bir tavırla ifade verir ve o tavırla çıkar. Yılmaz Hocanın ifadeden sonraki çıkışını hatırlatıyım size ve ona göre kararı siz verin.