Galatasaray lige ikide sıfırla başladı. Taraftarın Bursa maçı sonrası büyük tepkisi vardı. Takımda, teknik heyette veya yönetimde bir kan değişikliğine ihtiyaç var mı?
Şunu söylemek çok kolay: Teknik direktör git, başka teknik direktör gel. Bunu söylersek, işin kolayına kaçmış oluruz. Dışarıdan ahkam kesmek kolay.
Ama gerçekleri de görmek lazım. 15-16 aydır Rijkaard bu takımın başında. Geçen sezon ilk 7 hafta müthiş bir Galatasaray vardı.
Her geçen hafta iyiye gidecekken o günden bugüne hızla düşüş yaşanıyor. Bu sezona da Rijkaard'la başlandı. Kendisi sezonun son Gençlerbirliği maçı bittikten sonra haklı olarak tatile çıktı.
Ama tatil çok uzun sürdü. Yurt dışındayken Mehmet Topal gitti, Keita gitti, Franco gitti. Bu arada Galatasaray son iki sezonda beşinci ve üçüncü oldu. Avrupa'da ciddi etiketi olan takım geçen yıl Avrupa'da da başarısızdı. Rijkaard, tatili kısa tutup, Florya'ya yerleşecek, Adnan Sezgin ve yöneticilerle oturacak, transferler başlayacaktı. Yapılmadı mı, yapıldı. Bonservisi elinde olan yerli genç oyunculara yatırım yapıldı. Ama sadece yatırım yapıldı. Zamanla tutarsa diye. Ligler başlamak üzereyken Cana alındı. Mehmet Topal'la üç aşağı beş yukarı aynı maliyette.
Ama aralarındaki kalite farkı üç aşağı beş yukarı değil. Son maça kadar Elano krizi yaşandı. Aynı başkan ve yönetici, aynı teknik direktörle yola devem ediyor. Avrupa Kupaları'nda 3 resmi maç yapılıyor. 2 tane de lig maçı oynanıyor. İkinci maça çıkan kadroda Sabri sağlıklı olsa hepsi geçen yılki kadroda olan oyuncular.
Demek ki, bugüne kadar -ciddi de zaman- varken görevlerini yapamamışlar.
KALECİLERİN İŞİ ZOR
Galatasaray'ın son Bursa maçında oyuncular kötü oynamadı, mücadele de etti... Ama önde oynayan oyuncular Arda, Kewell ve Baros günlerinde değildi. Kaleci konusuna gelirsek... Ufuk da, Aykut da yetenekli kaleciler. Ama kalecilerin yetenekleri yetmez. Çabuk olabilirsiniz, cepheden çok iyi olabilirsiniz...
Bu mevkide en çok ihtiyaç duyulan şey, psikolojik olarak hazır hissetmektir. Şu andaki kaosta Ufuk'un da Aykut'un da işleri çok zor. 3 maç iyi oynayıp 1 maç sallandıklarında tepki gelecek. Bunu oyuncular da biliyor. Ben Galatasaray konusunda birçok kişi gibi düşünmüyorum.
15-20 gün sonra şampiyonluğa oynayan favori bir takım görebiliriz. Şimdi şöyle bir kadro yapılanması yapıyorum: Yukarıdaki kadroya baktığımızda kaleci dahil 6 yabancı var. Rijkaard'ın 4-3-3'ten vazgeçip 4-2-3-1'e dönme ihtimali var mı? Var... Bu kadronun gerçekleşme ihtimali var mı? Var...
O zaman bu kadro şampiyonluğa oynar mı? Bence kesin oynar. Yukarıdaki kadrodan farklı olarak Elano'yu rakibe göre sağ önde ya da forvet arkası da kullanabilirsiniz.
O zaman daha ciddi takımlara karşı Mustafa Sarp-Ayhan yaparım. Tabii bu bölgede oynayacak Barış da var.
MARCO'YA HAYIR, MEHMET'E EVET
Sık sık Fink'in önemine dikkat çekiyorsunuz. Beşiktaş, İstanbul BŞB maçının ardından o bölgeye Aurelio'yu transfer etti. Sizce başka bölgelerde eksikler var mı?
Beşiktaş Robinho'yu alacak derken, Mehmet Aurelio transferi çıktı.
Marco Aurelio olsaydı, 'hayır' Mehmet Aurelio olduğu için 'evet'... Ha bu arada; Robinho'dan takım menfaati için daha önemli bir transfer. Mehmet Aurelio'nun gelme0si önlerinde oynayacakları 40-50 civarındaki maçı kurtardı. Nasıl mı? Türkiye liginde yabancı sınıra takılıyorsun, ama yine de çok alternatif üretebiliyorsun. Mesela İbrahim Toraman'ı, Zapo-Ferrari'den birini oynatmayıp stopere çekersin. Sağa Ekrem veya Erhan'ı kullanırsın. Haa derbi mi oynuyorum? Savunmam daha mı garanti olsun?
Yine stoperleri yabancı kullanıp, sağda Toraman'ı kullanırım. Bu kez sağ önde Nihat'la başlarım. Veya üçüncü ihtimalde Aurelio-Necip yaparak Ernst'i dinlendiririm. Çözümü sonsuz olan bir takım oldu Beşiktaş. Robinho'yu dünyanın her yerinde tanırlar. Mehmet Aurelio'yu Türkiye'de, İspanya'da ve Brezilya'daki şehrinde tanırlar sadece. Ama Robinho'yla problemlerin, çözülmesin ötesinde çoğalır.
Mehmet Aurelio'yla akşam Schuster rahat rahat uyur. Hem Avrupa maçlarında, hem derbilerde, hem de bütün lig boyunca. Üç tane iyi ön orta sahası oldu Beşiktaş'ın. İkisi yerli. Çevir çevir oynat.
BURSA AVRUPA'DA DA KOLAY LOKMA OLMAZ
Bursaspor, Ali Sami Yen'de bir kez daha rüştünü ispat etti. Sizce Şampiyonlar Ligi'nde başarılı olma ihtimalleri nedir?
Anadolu kulüplerini bekleyen en büyük tehlike, devamlılık problemi. Geçmişte gördük; şampiyonluk yarışında olan Kocaeli, Gaziantep, Sivas, Gençlerbirliği sadece 1 sezon kafaya oynayabildiler. Bursaspor takımı Ertuğrul Sağlam'ın ilk yılından itibaren çıkışına başladı. Hak ettiği bir şampiyonluk kazandı.
Ama hedefi daha da büyüttü Bursaspor camiası. Örneğin geçen yıl şampiyon kadronun savunmasının 4 oyuncusundan ikisi kenara çekildi. Mustafa Keçeli'nin yerine Vederson'u, İbrahim'in yerine de Stepanov'u aldılar. Yetmedi; öne de 3 Arjantinli alındı.
CİDDİYET AYNI
Lige başladılar. İçeride Konya maçını yine ciddi şekilde, geçen yılki gibi oynayarak kazandılar. Gelip İstanbul'da Ali Sami Yen'de, belki çok mükemmel oynamasalar da, doğru oynayıp kazandılar.
Yani Bursaspor'da daha önceki örneklerden farklı bir tablo gördük. İstanbul'da iki senede Üç Büyükler'den yenemedikleri tek takım Galatasaray'dı. Onu da yendiler. Özgüven artı mücadele devam ediyor.
Avrupa'da kolay lokma olmazlar. Dirençli bir Bursa izleriz gibi geliyor bana.
KOCAMAN'IN GİDİŞATI YANLIŞ DEĞİL
Fenerbahçe'de Aykut Kocaman'ın Trabzon maçındaki tercihleri tartışıldı. Kocaman değişim yapmak isterken, Avrupa Ligi hedefini de kaybederse, arkasında aynı desteği bulabilir mi?
Aykut Kocaman yoldan geçerken "gel" denilmiş biri değil. Camiadan yetişmiş, Türkiye'de birçok kulüpte teknik adamlık yapmış, Fenerbahçe'de de bir yıl sportif direktörlük yapmış. Dünya beyefendisi bir hoca. Bence gidişatı yanlış değil. Sekerek de olsa, sonuçlar çok iyi olmasa da, radikal kararlar alıyor. İki Daum, Aragones ve Zico, kendi dönemlerinde iz bırakmadılar.
Aykut Kocaman ciddi bir değişikliğe gidip uzun vadede kulübe katkı sağlamak istiyor. Öncelikle sezon başından bugüne kadar şans verdiği bazı oyuncularından verim alınamayacağını düşününce, 5-6 isimle yollarını ayırdı. Futbolcu için en önemli dönem olan hazırlık döneminde de, ideal 11'deki birçok oyuncu yer alamadı. Sezon sonu Özer, Gökhan Gönül, Dünya Kupası'nda Lugano, daha sonra Mehmet Topuz sakatlık yaşadı. Emre de ishal olduğu için kampın 15 günlük döneminde yer alamadı.
Bu oyuncuların böylesi iklim şartlarında arkadaşlarının gerisinde olmaması mümkün değil. Hepsine en az bir 4 hafta daha gerek. Eylül ortalarından itibaren mutlaka toparlayacaklardır. Trabzon Fenerbahçe'yi ne ilk kez, ne de son kez yeniyor. Fenerbahçe kadrosu açıklanınca şaşkınlık oldu. Tabloya baktığımızda ise "Genelde iyi kadro" dedik. Alex'in Trabzon'da oyuna başlamaması normal. Ama girişi bence geç. Çünkü Semih'in sakatlığından sonra 4-4-2 başlamışken tekrar 4-2-3-1'e, eski düzene döndü.
Bence burada Stoch değil de Alex'i sokması lazımdı.
YENİLGİLERE RAĞMEN NİANG'I BEĞENDİM
Stoch deplasmanda driblingle kat edebilen ve çabuk kateden tek oyuncusu Fenerbahçe'nin. Kocaman'ın düşünceleri bence de doğru. Ancak Stoch'la başlamasını bekliyordum. Çünkü Stoch PAOK maçında da oynamamıştı. Galatasaray örneğinde olduğu gibi, burada da karamsar tablo çizmek yanlış. Galatasaray'da yazdığımız kadronun olma ihtimali yüksek. Yani önü açık.
Fenerbahçe'de de ideal 11'deki 5 oyuncu fiziki kapasitesini artırdığında, takımın performansı da artacaktır. Aykut Kocaman'ın camiayı ikiye böldüğünü düşünmüyorum. Zaten bölmemeli. Çünkü en azından yeni bir yapılanmaya giden bir teknik adam geldi sonunda Fenerbahçe'ye. Bize göre olan hatalarını eleştireceğiz.
Ama Fenerbahçeli kimliğimle de Aykut Kocaman'a uzun süre sabredilirse, birkaç yıl içerisinde çok önemli izler bırakacağını düşünüyorum. Bir parantez de Niang'a açayım. Türkiye Avrupa'daki liglerden farklı sıkı ve sert bir lig. Bu demecini bekliyordum zaten. Formadan çekilme var, rakiplerin nefesi hep ensesinde. Oyuncular Türkiye'de birbirine çok yakın oynuyor. Buna adapte olması lazım. Ama şunu söyleyebilirim ki,
Selanik'teki 45 dakika ve Trabzon'daki 95 dakikada gördüğüm ve iki maçı da kaybeden takımın santrforu Niang'ı ÇOK BEĞENDİM.
TRABZON'DA SORUN DERİNLİK
Trabzonspor yıllar sonra oynadığı futbolla taraftarına umut aşılıyor. Önlerindeki Liverpool maçını da düşünürsek, bu sezon beklentileri nerede tutmalılar?
Şenol Güneş, yüzde 100 katkı sağladı takımına. Geldiği gün, takımın kapasitesini maksimuma çıkardı. Trabzon çok büyük bir kulüp ve camiadır. Şenol Güneş de bu camiayı çok iyi tanıyan bir teknik adamdır. Ünal Karaman'ı sportif direktörlükten yardımcılığa getirmesi, oyuncuların performansının artmasında çok ciddi emeğinin olması, takımı pozitif futbol oynatması ve özellikle orta sahada yetenekli oyuncuları tercih etmesi (Tabii kolay değil, fiziki kapasitelerini artırdı Selçuk, Alanzinho, Colman gibi) büyük başarı. Beklemediği bir kadroyla çıktı Fenerbahçe'nin karşısına. İlk yarıda 3 gol atan Trabzon'u takımını beğenmedim. İkinci yarıda gol atamayan, üç tane net pozisyon, bir tane de penaltı kaçıran Trabzon'u beğendim. Çok küçük gözükse de önemli bir değişiklikle bunu sağladı. Alanzinho'nun yerine Umut'u alarak Fenerbahçe savunmasının dengesini bozdu. Ben Trabzon'un şampiyonluk yarışında ciddi engel gördüğüm tek şey; iskelet kadrodaki oyuncuların sakatlanması. Yani kadro derinliği yok.
JAJA, BASKI TRANSFERİ
Jaja da Trabzonspor tarafarınınn baskısından alınan bir oyuncu gibi gözüküyor. Ben çok önemli bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum. En fazla faydalı olur ama alıp götürmez. Götürecek olsa zaten Şenol hoca, Teofilo'yu ilk 11'e koyup sonradan da oyuna Umut'u almaz. Hocanın da bu oyuncuyu çok beğendiğini düşünmüyorum açıkçası. Ama yanılıyor olabilirim.