Yoğun bir idarî ve siyasî hayatı olan Ahmed Vefik Paşa, görevinden azledildiği 1873-1876 yılları arasında Lehce-i Osmânî'yi hazırlayarak yayımlamış, başvekillikten ayrıldığı 1882'den sonra da eserini geliştirip yeni bir tertiple ikinci basımını gerçekleştirmiştir. Lehce-i Osmânî'nin ilk baskısında (I-II, İstanbul 1293, 1293 sayfa) hiçbir ayırım yapmadan Türkçe, Arapça ve Farsça kelimeleri birlikte ele alan Ahmed Vefik Paşa, ikinci basımın (I-II, İstanbul 1306, 1455 sayfa) ilk cildine Türkçe kelimelerle Türkçeleşmiş kabul ettiği Arapça ve Farsça kelimeleri, ayrıca Batı dillerinden gelip günlük dile yerleşen kelimeleri almış, sadece yazı dilinde kullanılan Arapça ve Farsça kelimelere de II. ciltte yer vermiştir. Osmanlıca'yı Türk dilinin umumi kadrosu içinde ele alması ve Türk lehçeleri bahsi de dönemine göre yeni ve ileri bir görüş olarak yalnız ikinci basımın önsözünde bulunmaktadır. Bu önsözde Türk dilinin tarihî ve coğrafî yayılımı içinde bütün lehçelerine göre genel bir tablo çizilmiş, Osmanlı Türkçesi'nin, batıya uzanan Türkmen lehçesinin Anadolu'da oluşturduğu bir şekli olduğu ifade edilmiştir.
Lehce-i Osmânî'nin asıl sözlük bölümünün getirdiği başlıca yenilikler şunlardır: 1. Osmanlı Türkçesi'ndeki sözler mümkün olduğu kadar Doğu Türkçesi'ndeki asılları ve eski şekilleriyle gösterilmiştir. Türemiş şekillerinin yaşamasına karşılık unutulmuş veya kullanılmaz olmuş kök kelimelere götüren, Osmanlı Türkçesi'yle olan ilgiyi veya farkları göstermeye yönelen bu sistem, eseri Doğu Türkçesi'ne açtığı için Thory Jozsef ve Barbier de Meynard gibi Batılı Türkologlar'ca Türkçe'nin mukayeseli incelemesine kaynak bir çalışma olarak gösterilmiştir. Kullandığı kaynakları zikretmeyen Ahmed Vefik Paşa'nın sözlüğü hazırlarken Doğu Türkçesi'yle yazılmış eserlerden faydalandığı anlaşılmaktadır (Babinger onun bir Doğu Türkçesi sözlüğü için gerekli materyalleri topladığını, ancak böyle bir sözlüğü meydana getirmediğini belirtmektedir). 2. Türkçe kelimelerin izahını türedikleri kökten hareketle, birleşik sözlerle tamlama ve deyimlerdeki kelime kümelerinin etrafında toplandıkları taban söz veya mefhuma göre göstermeyi esas alan bir metot ortaya koyması dikkate değer bir yeniliktir. Bir kökten çıkma sözlerin ayrı madde başlarına dağılmadan bir arada bulunması Türkçe'nin kelime ve deyim teşkilindeki zenginliğini meydana çıkarmıştır. 3. Türkçe kelimelerde gittikçe artan imlâ kargaşasına ve Arap harflerinin Türkçe'nin bazı seslerini ifadede yetersizliğine çözüm getirmek için Türkçe'de bulunmayan seslere mahsus Arap harflerini kullanmayan Doğu Türkçesi'ndeki aslî şekillere göre düzenlenmiş bir imlâ sistemini teklif eder. Ahmed Vefik Paşa, Türkçe'nin tek harfte toplanmış ayrı ve farklı seslerinin belli olması için her birine özel işaret koydurduğu değişik hurufat döktürüp kullanmıştır. 4. Türk tarihi, etnolojisi, lehçeleri ve coğrafyasına dair maddeler sözlüğe küçük bir Türkoloji ansiklopedisinin taslağı mahiyetini kazandırmıştır. Bunlar arasında üç sütunluk yer işgal eden "Türk" maddesi Ahmed Vefik Paşa'nın Türkçü zihniyetini yansıtması bakımından zikre değer. Lehce-i Osmânî'de bazı kelimeler için Osmanlı ve Doğu Türkçesi'nden örnek beyitler zikredilmişse de bunların kimlere ait olduğu belirtilmemiştir.
Türk dilinin lugat sahasında temel eserlerinden sayılan Lehce-i Osmânî kendinden sonraki Şeyh Süleyman Efendi, Redhouse ve Radloff gibi birçok müellifin lugatlarına kaynak hizmetini görmüştür. Şemseddin Sâmi'nin Kāmûs-ı Türkî'sine ise başlıca temel teşkil etmiştir. Barbier de Meynard'ın hazırladığı Dictionnaire turc-français, Supplément aux dictionnaires publiés jusqu'à ce jour adlı büyük lugat (Paris 1881-1886) doğrudan doğruya Lehce-i Osmânî'den çıkmıştır. Daha önce Ahmed Vefik Paşa'nın eseri hakkında bir tahlil ve tanıtma yazısı kaleme almış olan Barbier de Meynard, kitabının önsözünde lugatını Ahmed Vefik Paşa'nın Lehce-i Osmânî'si sayesinde meydana getirdiğini açıkça ifade eder. Lehce-i Osmânî ilk basımının neşrinden az sonra, Batı ilim âleminde öteden beri esasen bilinmekte olan Ahmed Vefik Paşa'nın Petersburg'daki Müsteşrikler Kongresi'ne çağrılmasına da vesile olmuştu.
Lehce-i Osmânî'nin, aslında Redhouse'a ait iken müsveddelerini gören Ahmed Vefik Paşa'nın onu kendine mal etmiş olduğuna dair Şemseddin Sâmi tarafından nedense ortaya atılıp Veled Çelebi'nin daha ayrıntılı biçimde tekrarladığı asılsız bir iddia vardır. Redhouse'ın Lehce-i Osmânî'den önce neşredilen Lugāt-ı Osmâniyye'sinin Türkçe tek bir sözü madde başı almayıp sırf Arapça ve Farsça asıllı kelimelere yer vermiş bulunması itibariyle onunla hiçbir alâkası olmayacağının kesinliği yanında, asıl söz konusu edilmesi gereken Türkçe'den İngilizce'ye lugatının da Lehce-i Osmânî'den on yedi yıl önce 1859'da basılmış olması, hem de askerler, iş ve ticaret adamları için pratik bir gaye ile hazırlanmış bulunması dolayısıyla yer verdiği Türkçe sözlerin onun yanında pek cılız kalması, ayrıca lugatının asıl büyük ve en geniş şeklinin Ahmed Vefik Paşa'nın eserinin ilk baskısının çıkışından çok sonra 1890'da ortaya konulmuş olması gerçeği karşısında bu iddia kendiliğinden çöker. Lugatının 1890'da, yani Lehce-i Osmânî müellifi henüz hayatta iken yayımlanan bu baskısının önsözünde Redhouse'ın Ahmed Vefik Paşa'nın eserinden istifade ettiğini, onun kendisine rehberlik eden eserlerden biri olduğunu belirtmesi bu iddiayı büsbütün hükümsüz kılar.
Kendisinden sonra Türkçe için birçok lugat ortaya konmuş olmasına ve tenkit edilecek taraflarına, karışıklığına, çeşitli kusurlarına rağmen Lehce-i Osmânî, kolayca tüketilmez malzemesiyle bir müracaat kaynağı olma değerini bugün de korumaktadır. Ahmed Vefik Paşa Lehce-i Osmânî'ye koyduğu, o güne kadar yazı dilinde kullanılmamış pek çok kelimeyi kendi tiyatro tercümelerinde kullanmıştır (örnek için bk. Tansel, XXVIII/110 [1964], s. 265-280).
Lehce-i Osmânî, ikinci basımı esas alınarak Recep Toparlı tarafından Latin alfabetik sistemine göre yeni harflere çevrilmiş, her iki cildi için ayrıca Arap harflerine göre birer dizin ilâve edilerek yayımlanmıştır (Ankara 2000).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi