İspence kelimesinin etimolojisi hakkında kaynaklarda kesin bilgi bulunmamaktadır. Bu hususta yapılan açıklamalar tatminkâr değildir. Hammer kelimenin pencikten, Truhelka ise spenzadan geldiğini belirtir. Paul Wittek ve Dušanka Bojanić-Lukač'ın, ispencenin Slavca "mahallî feodal bey" anlamına gelen župan ile (jupan) ilgili olarak županitsanın Türkçe'ye geçmiş şekli olduğu yolundaki izahları akla yatkın görünmektedir. XV. yüzyılın ilk yarısına ait defterlerde kelime "ispenc" ve "ispence" şeklinde kaydedilmiştir. Bu vergiye dair en eski kayıt I. Bayezid dönemine kadar (1389-1402) uzanır. 835 (1432) tarihli Arvanid timar defterine göre ispence, evli hâne sahibi gayri müslim erkeklerden 25 akçe olarak toplanmaktaydı. Dul kadınlar ise 6 akçe vermekteydiler. Bu miktarlar Fâtih Kanunnâmesi'ne göre de aynı idi. Buradaki kayıtta her evli gayri müslimden 25 akçe ispence alınacağı, ayrıca yanında bulunan yetişkin erkek evlâdından aynı miktarın talep edileceği, çiftliği olmayan dul kadınların ise 6 akçe vereceği belirtilmiştir. Söz konusu meblağ, XVI ve XVII. yüzyıllara ait kanunnâmelerde hemen hemen sabit kaldı. Miktarlar en az 20, en fazla 30 akçeydi. Bir gayri müslim İslâm'ı kabul ederse bu vergi yerine meblağı daha düşük olan "bennâk" resmi ödemekle yükümlü olurdu.
Örfî bir vergi olan ispence, çift resminin karşılığı bir çeşit baş vergisi özelliği taşımaktaydı. Hatta ispence ve çift resmi "kulluk" adıyla da anılmaktaydı. Reâyânın senyör veya sipahiye karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu kulluk adı verilen bazı hizmetlerin karşılığının nakde çevrilmesi gibi ispence de eski angaryaların para haline getirilmesiyle ortaya çıkmış olabilir. Muhtemelen Sırp çarı Stephan Duşan'ın imparatorluğu döneminden kalma bu gibi angaryalar veya buna benzer bir şahıs vergisi ispence adıyla Osmanlılar tarafından sürdürülmüştür. Macarlar'ın eski "kapu vergisi"nin Osmanlılar'ca ispence adıyla anılıp tahsil edildiği bilinmektedir. Hıristiyan veya yahudi, gayri müslim unsurlardan alınan ispence aslında ortaya çıkışı itibariyle Rumeli'ye mahsus bir vergi türüdür; fakat daha sonra Anadolu'da, özellikle XVI. yüzyılda Doğu Anadolu'nun ele geçirilmesinin ardından buradaki hıristiyan halka da uygulanmıştır. Orta ve Batı Anadolu'da ise ispenceye bir iki istisna dışında rastlanmamaktadır. Öte yandan "askerî" olarak nitelendirilen ve madenci, köprücü, derbendci, tuzcu gibi birtakım mükellefiyetleri olan gayri müslim köylüler bu vergiden tamamen veya kısmen muaf tutulabilirlerdi. Kısmen muaf olanlar 6 veya 12 akçe öderlerdi. Vergi genellikle timar sahibinin gelirleri arasında yer alıyordu; ancak bazı hallerde doğrudan devlet hazinesine de intikal edebiliyordu. XVII ve XVIII. yüzyıllarda devam ettiği anlaşılan ispence 1128 (1716) Mora Kanunnâmesi'ne göre hıristiyanlardan 25, yahudilerden 125 akçe olarak toplanmış, 1140'ta (1727) Gence'de 120 akçe olarak tahsil edilmiştir.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi