Eymir boyu... 24 Türk boyundan birisi...

Kâşgarlı Mahmud Oğuz boyları üstesinde Eymir (Eymür) boyunu on birinci sırada zikreder ve damgasının şeklini de verir. Fahreddin Mübarek Şah'ın 1206 yılında yazdığı tarihinde yer alan Türk toplulukları listesindeki "انحر" muhtemelen bu boyun yanlış yazılmış bir şekli olmalıdır. Reşîdüddin Fazlullah (XIV. yüzyılın başları) Eymir'in "çok iyi ve zengin" mânasına geldiğini, ülüşünün (koyunun etinden yediği kısım) ucayla ve onkununun da uc kuşu olduğunu belirtmiş ve damgasının şeklini vermiştir. Reşîdüddin'in eserini kaynak olarak kullanan Yazıcıoğlu Ali Efendi ise (XV. yüzyılın birinci yarısı) Eymir'i "hadsüz eyü ve bay" şeklinde tercüme etmiştir. Uç'un nasıl bir kuş olduğu hakkında bilgi bulunmamakla beraber Timur'un Uç Kara Bahadur adında bir kumandanı olduğu bilinmektedir.

Destanî eserlerde Eymir boyuna mensup herhangi bir beyin adı anılmamakta, fakat Câmiʿu't-tevâriḫ'te "Türkler'in Tarihi" bölümünde Oğuz yavkularını (yabgu/melik) çıkaran beş boydan birinin Eymir boyu olduğu ifade edilmektedir. Diğer taraftan XVI. yüzyılda Anadolu'da bu boyun ismini taşıyan yetmiş bir yer adına rastlanmıştır. Bu sayı ile Eymirler Oğuz boyları arasında dördüncü sırada yer almışlardır. Bu da Eymirler'in Anadolu'nun bir Türk yurdu haline gelmesinde birinci derecede rol oynayan büyük boylardan biri olduğunu göstermektedir. Öte yandan Rumeli'ye nakledilen oymaklar arasında Eymir boyuna mensup olanların da bulunduğu görülür. Nitekim XVI. yüzyılda Çirmen sancağının Hasköy kazasında elli hânelik Eymir-i Büzürk ve kırk dört hânelik Eymir-i Küçük adlarında iki köye rastlanmaktadır. Eymir tahrir defterlerinde şahıs ve oymak adı olarak da geçmektedir.

XVI. yüzyılda Eymirler'in en büyük kollarından biri Halep Türkmenleri arasında yaşamakta ve dört obaya ayrılmaktaydı. 978 (1570-71) yılında bu dört obanın 453 vergi nüfusu vardı. XVII. yüzyılda da Eymirler'in eski hayat tarzlarını sürdürdükleri görülmektedir. 1690'da Avusturya ile yapılan savaş dolayısıyla diğer Türkmen oymaklarından olduğu gibi Eymirler'den de 100 atlı istenmiştir. Eymirler bu tarihte Bunsuzlu Eymiri, Dündarlı Eymiri, Tosun Eymiri, Karagözlü Eymiri, Çarık Eymiri, Affân Eymiri, Sancaklı Eymiri, Yûsuf Eymiri, Hacı Bayram Eymiri, Afşarlı Eymiri olmak üzere on obaya ayrılmışlardı. Eymirler bu tarihlerde ve daha sonra diğer birçok Türkmen oymağı ile birlikte Suriye'deki Humus yöresinde yerleştirilmeye çalışılmıştır. Fakat seyyah Niebuhr'un listesi, Eymirler'den 500 çadırlık bir topluluğun XVIII. yüzyılın ikinci yarısında eski hayatını sürdürdüğünü göstermektedir. Bu Eymirler'in Sivas'ın güneyindeki Yeni İl'de bir kolu olup bu kol da birçok obaya ayrılmıştı. Nitekim bunlardan Kaçar Eymiri'ne bağlı olan bir topluluk Nevşehir'in kuruluşunda 1718'den sonra Kuşkayası ve Sakaldutan köylerine iskân edilmiştir. 1755'te elli hânelik bir Eymir obası da Karaman eyaletinde İsmil ile Karapınar arasında bulunan Belenliburun Derbendi'ne yerleştirilmiştir. Diyarbekir bölgesindeki Boz-ulus içinde de 148 vergi nüfuslu bir Eymir oymağı görülmektedir. Bu oymağın Yeni İl'deki gibi Halep Türkmenleri arasındaki Eymirler'in bir kolu olması kuvvetle muhtemeldir.

Eymir boyundan daha kalabalık bir küme ise Dulkadır-eli'nde yaşamaktaydı. 1525 yıllarında bu Eymir kümesi kırk sekiz obadan meydana gelmekte, Maraş, Pazarcık, Haruniye, Kuru Pınar yörelerinde kışlamakta, Ahır ve Sandık dağlarında yaylamaktaydı. Bu obalardan büyük bir kısmının kışlaklarında çiftçilik yaptıkları ve bazılarının çeltik ektikleri bilinmektedir.

Dulkadır-eli'ndeki Eymir kümesinin önemli bir kolu da Kars-ı Dulkadriyye'de (şimdi Kadirli ilçesi) on üç oba halinde yaşamaktaydı. Bu obalar Maraş bölgesindeki kardeşleri gibi bir hayat sürmekte ve bunlar arasında sipahi ve sipahizâde olarak Eymir'in (yahut İmir) oğulları da bulunmaktaydı. Dulkadır Eymirleri'nden bir kol ise Bozok'ta yurt tutmuştur. Bunlar Gündeşli'den bir oba ile Kara Yuvacılı oymağını meydana getirmişlerdi.

Safevî Devleti'nin kuruluşuna (1501) Dulkadır-eli'nden de bir kol katılmıştı. Bu kolu teşkil eden obalardan biri Eymir obası idi. Nitekim Şah I. Tahmasb devrindeki emîrlerden Şîr Hüseyin Beg, Kelb Ali Sultan ile oğlu Halil Sultan bu Eymir obasındandı.

Eymirler'den bir kol batıya göç etmeyerek Hazar Ötesi Türkmenleri arasında kalmıştır. Bunlar XVI. yüzyılın ikinci yarısında İran sınırında Etrek ve Gürgen çayları arasında yaşamaktaydılar. Kaynaklarda bunlardan bir kısmının çiftçilik yaptığı kaydedilmektedir. Şah Tahmasb'ın ölümü üzerine (1576) Safevîler arasında baş gösteren ihtilâf yüzünden Esterâbâd çevresi o sırada Eymirler'in beyi olan Ali Yar Beg'in idaresi altına girdi. Şah Abbas, Esterâbâd'ın Özbekler'in eline geçmesini önlemek için han unvanı ile Ali Yar'ı Esterâbâd valiliğine getirmekte tereddüt etmedi. Ali Yar Han 1005 (1596) yılında ölünce mevkii oğlu Muhammed Yar'a verildi. Fakat Etrek-Gürgen çayları arasında oturan kalabalık ve savaşçı Oḫlu (Oklu) Türkmeni Muhammed Yar'ı tanımadı ve meydana gelen bir çarpışmada daha yirmi yaşına basmamış olan bu genç Ohlu tarafından öldürüldü (1007/1598). Bunun üzerine Şah Abbas, Muhammed Yar'ın kardeşi Kılıç Beg'i Esterâbâd valisi tayin etti; Kılıç Beg de Ohlu'ya hâkim olamadı. Bu yüzden Şah Abbas Esterâbâd valiliğini Kaçarlar'dan Hüseyin Han'a vererek Eymir Kılıç Han'ı ailesi ve nökerleriyle birlikte İsfahan'a getirtti. Günümüzde 200 hânelik bir Eymir oymağının Gürgen boylarında yaşamakta olduğu bildirilmektedir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA