Eski Yunan devletiyle ticarî münasebetler sırasında drahmi kelimesinden Farsça'ya, daha sonra oradan Arapça'ya geçmiştir. Gerek ağırlık gerekse para birimi olarak dirhemin kullanılışı çok eskidir.
Ağırlık Birimi Olarak Dirhem. Metrik sisteme geçilmeden önce insanlar çeşitli ölçü birimleri için yabani hardal tanesi, arpa veya buğday tanesi ve keçi boynuzu çekirdeği gibi tarım ürünleriyle insan vücudunun bazı organlardan (zirâ, kadem, kulaç...) faydalanmışlardır. Dirhem ve miskalin ilk çağlardaki tanımı Bâbil'in, iki avuç dolusunu ifade eden ölçü birimi mene (manah) kadar götürülebilir. Bu ölçü 505 gr. olup altmışta birine şekel deniyordu. Lidya, Atina, Kıbrıs ve Kapudağı'nın (Cyzique) ilk altın paraları bu ağırlıkta (8,44 gr.) basıldı. Gümüş para darbedildiğinde bir birim altına karşılık 13 1/3 birim gümüş veriliyordu. Bu gümüş şekel İran'da stater ve Yunan'da tetradrachm (4 drahmi) sayılıyordu. Attik, Korent ve Eğriboz'da stater 8,72 gramdı. Bunun üçte biri kadar olan drahmi 2,91 gr. ile İslâm şer'î dirheminin ağırlığına çok yakındı. Şekel veya stater, Yunan ile ticaret kolaylığı sağlaması için İranlılar tarafından kullanıldı, onlardan da Araplar'a geçti ve İslâm devletinin gümüş para birimi oldu. Dirhemin İslâm toplumlarında kullanıldığı bölge ve zamana göre ölçüsü değişmiştir. Geleneksel İslâm kaynakları şer'î dirhemi 14 kırat olarak nakleder. Dirhemin çeşitleri 20, 10 ve 12 kırat veya 8 ve 4 dânek* takdir edilirken bunların ortalaması olan 14 kırat veya 6 dânek zekât nisabının hesabı için esas alınmıştır. Arap yarımadasında tedavülün tartı esasına dayandığı anlaşılmaktadır. Miskal 20 ve dirhem 14 kırat kabul edilince aralarında daima 7/10 oranı mevcut olur. 7 miskal 140 ve 10 dirhem de yine 140 kırattır. Dirhemin üst katları olarak nevât (çekirdek) 5 dirhem (14,85 gr.), neş veya nısf ukıyye (kıyye) 20 dirhem (59,4 gr.), ukıyye 40 dirhem (118,8 gr.), 12 ukıyye bir rıtl 480 dirhemdir (1425,6 gr.).
Sûrî dinar üzerinden yaptığı hesaplardan, Haçlı seferleri sırasında yani XII veya XIII. yüzyılda yaşadığı anlaşılan Cemâleddin Ebü'l-Abbas b. Sebât dirhemi 6 dânek, 12 kırat, 24 tassûc, 48 habbe ve 60 aşîr 96 fels olarak kaydetmektedir.
Bu tartı birimleri şer'î değil örfî idi. Gāzân Han'ın "tevhîd-i evzân" politikası çerçevesinde yaymak istediği Tebriz miskali de örfî ağırlık birimiydi ve 2 dirhem sayılıyordu. Fakat bunun Osmanlılar'da 1,5 dirhem olduğu anlaşılmaktadır. Aslında Trabzon miskali olan bu tartı birimi İstanbul'da da kullanılırdı. Kanûnî Sultan Süleyman 1 Cemâziyelevvel 928 (29 Mart 1522) tarihinde bunun Mısır'da da kullanılmasını mecburi tutmuştur. Esnafın muhalefetine rağmen Rûmî dirhem adıyla kullanılan bu ağırlık birimi 1100 (1688-89) yılı civarında artık Mısrî dirhem olmuştur. O sıralarda hükümet, İstanbul'da darbedilen şerîfî altınlarla Kahire'de bastırılanların aynı ağırlıkta olması üzerinde ısrar ediyordu. Bunun için Mısır'da 3,072 gramlık 115 Mısrî dirhemden (352,28 gr.) 100 şerîfî darbedilebilecekti. İstanbul'da o tarihte bu miktar şerîfî, Rûmî dirhemle 110 dirheme tekabül ediyordu. Ancak Mısır bu dirhemi sonradan terketmiş olmalıdır. Zira 1845 yılında Mehmed Ali Paşa tarafından görevlendirilen bir Mısır komisyonu, "dirhemü'l-keyl" karşılığı olarak 3,0898 gr. değer koymuştur. Ayrıca 1953'te kuyumcuların kullandığı birer dirhemlik bronz tartı 3,1322 ve 3,1335 gr. gelmiştir.
Para Birimi Olarak Dirhem. Kendilerine mahsus paraları olmayan Hicaz Arapları, Bizans'ın altın dinarı ile İran'ın ve Yemen'in gümüş dirhemlerini kullanırlardı. Araplar'a İran'dan geçen dirhem kelimesinin çoğulu olan derâhim Kur'an'da geçmektedir (Yûsuf 12/20). Makrîzî'de "es-Sevdâü'l-vâfiye" ve "et-Taberiyyetü'l-utuk" şeklinde geçen dirhemin iki çeşidinin olduğu anlaşılmaktadır. Makrîzî bunlardan, "tartıda ağır çeken" anlamındaki vâfî dirhemlerin İran'ın Bağlî dirhemleri olduğunu belirtmektedir. Bunlardan başka Cûrâkî dirhemin de adı geçmektedir. İbn Haldûn ayrıca Mağribî ve Yemenî (Mâverdî'nin sözünü ettiği Himyerî olmalı) adlı dirhemlerden de söz etmektedir. Bağlî kelimesi Bâbil'de Ba'l veya Hille yakınlarında Bağliy denilen beldelerden birine nisbet edildiği gibi Re'sü'l-Bağl adlı bir darphâneciye de izâfe edilmektedir. Bu zatın kişiliği hakkında farklı rivayetler vardır.
Irak ve İran'ın fethine kadar Araplar Sâsânî dirhemlerini üzerlerinde hiçbir değişiklik yapmadan kullandılar. İran'ın fethi arefesinde III. Yezdicerd'in (632-651) sikkeleri kullanılıyordu. İslâmî devirde İran dirhemi ilk defa Hz. Ömer zamanında basıldı (Makrîzî, s. 4). Bunun ağırlığı 2,97 gramdı. Halife Abdülmelik b. Mervân bu miktarı gümüş sikke birimi itibar etmiştir. Sâsânî dirhemlerinin ön yüzünde hükümdarların resmi, arka yüzünde iki muhafız arasında ateş tapınağı bulunurdu. Bu sikkelerin üzerinde Pehlevîce darp yerinin simgesi veya tam adı, darp tarihi olarak da krallarının cülûsunun kaçıncı yılında darbedildiği yazılırdı. Sâsânî dirheminin oluşturduğu diskin alanı genişçe olup sikke ortada kalmaktaydı. Çevredeki boşluk dört ayyıldız ile dört eşit bölüme ayrılmıştı. Hilâlin uçları diskin çemberine dönük olurdu.
İslâm devletinde darbedilen Sâsânî dirhemleri üzerinde zamanla İslâmî unsurlar artmıştır. Ayyıldızlar arasındaki boşluklara "bismillâh, bismillâhi rabbi, ceyyid" gibi İslâmî ibareler ve kelime-i şehâdet yazılmıştır. Asıl sikkeyi oluşturan iç kısımda tarih hicrî takvime göre gösterilmiş, fakat darp yeri bir süre Pehlevîce olma özelliğini korumuştur. Valiler de bazan Pehlevîce, bazan Arapça olarak isimlerini sikkeye kazdırmışlardır. Dinarda olduğu gibi dirhemde de İslâmî olmayan şeyler zamanla kaldırılmıştır. Ateş tapınağı yerine ortasında mızrak bulunan bir mihrap kazınmış, mihrabın dışında solda "emîrü'l-mü'minîn", sağda ise "y" harfi eksik olarak "halifetullah", mihrabın içinde mızrağın solunda "nasr" ve sağında "Allah" yazılıdır. Bir sonraki merhalede kisrâ resmi yerine kılıç kuşanmış halife resmi konulmuştur. Sonuçta dirhem Arapça kûfî yazılı, resimsiz olmuş, şekil ve ağırlık bakımından Sâsânî sikkelerinden tamamen ayrılmıştır. Sâsânî Hükümdarı II. Hüsrev'in dirhemlerinin ağırlığı 4,11-4,15 gr. arasında değişmiştir. Araplar'ın bastırdığı Sâsânî dirhemleri ise daha hafif olup 3,95 gramdır. Taberistan'da darbedilenlerin ağırlığı 1,80-1,95 gr. arasında değiştiğine göre bunlar yarım dirhem olmalıdır. Diğer darphânelerde basılı dirhemlerin ağırlığı ise çok değişik olup Sâsânî-Arap dirhemlerinin ağırlığında istikrar sağlanamamıştır. Sikke ıslahından önce valiler gibi halifelerden de dirhemler üzerine adlarını yazdıranlar oldu. Bunlardan Muâviye zamanında (661-680) basılan dirhemlerin üzerinde Pehlevîce "mahaviya emîr-i vurvişnikan" (emîrü'l-mü'minîn) ifadesi bulunmaktadır. Daha sonra halifelik iddiasında bulunan Abdullah b. Zübeyr ve Hâricî Katarî b. Fücâe ile son olarak Abdülmelik b. Mervân da "emîr-i vurvişnikan"lı dirhemler darbettirmişlerdir.
Abdülmelik b. Mervân, 74-76 (693-695) yılları arasında İslâmî ibarelerle dirhem bastıran ilk halifedir. Nümismatların buldukları en eski halis İslâm dirheminin 78'de (697-98) Ermîniye'de darbedildiği görülmektedir (Uş, s. 277). Ayrıca 40 (660) tarihli bir dirhem bulunmuşsa da bu tarihin yanlış yazılmış olabileceği öne sürülmektedir.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi