V. (XI.) yüzyılda Bâtınîler bir taraftan Fâtımî Devleti'nin siyasî gücü, diğer taraftan kurdukları terör teşkilâtlarının faaliyetleri sayesinde özellikle Abbâsî hilâfetinin sınırları içinde baskılarını hissedilir derecede arttırmışlardı. Halife el-Müstazhir-Billâh (1094-1118), bu tür bozguncu faaliyetlere karşı sürdürülen siyasî mücadeleleri ilmî bakımdan da desteklemek ve Abbâsî halifesinin meşrû olmadığı tarzındaki yoğun Bâtınî propagandasını tesirsiz hale getirmek için Gazzâlî'den konuyla ilgili bir eser yazmasını istedi. Halifenin isteğini kabul eden Gazzâlî eserinin adını bu sebeple Feḍâʾiḥu'l-Bâṭıniyye ve feżâʾilü'l-Müstaẓhiriyye olarak belirlediğini kitabının mukaddimesinde kaydeder (s. 3-5). Kitap bazı kaynaklarda el-Müstaẓhirî şeklinde de geçmektedir (Abdurrahman Bedevî, s. 82). Gazzâlî'nin bu eserini siyasî otoritenin baskıları sonucu telif ettiği yönünde Bâtınî yazarlarca ileri sürülen iddianın (Dâmiġu'l-bâṭıl, nâşirin mukaddimesi, I, 17) gerçekle ilgisi yoktur. Nitekim müellif, birçok âlim arasından bu iş için kendisinin seçilmesinden şeref duyduğunu belirtir (s. 4; ayrıca bk. Watt, s. 62).
Eser bir mukaddime ile on babdan meydana gelir. Birinci babda kitapta uygulayacağı metodu açıklayan Gazzâlî, ikinci babda fırka mensuplarının çeşitli zamanlarda Bâtıniyye, Karâmita, İsmâiliyye gibi on kadar isimle anılmalarının sebeplerini anlatır ve bir mezhep olarak kuruluş amaçlarının İslâm varlığını ortadan kaldırmaktan ibaret olduğunu açıklar. Bâtınîler'in, kendi ideolojilerini benimsetmek amacıyla kullandıkları taktikleri (hiyel) dokuz noktada özetleyen müellif, bu akımın bütün sakatlıklarına rağmen yayılma şansı bulmasının sebeplerini üçüncü babda inceler ve dördüncü babda fırkanın temel görüşlerine geçer. Gazzâlî burada Bâtınîler'in ilâhiyyât konusunda bazan akıl ve nefs adı da verilen "sâbık" ve "tâlî" diye iki ilâh kabul ettiklerini, peygamberi, kendisine tâlî vasıtasıyla sâbıktan saf kutsî kuvvet intikal eden kimse olarak nitelediklerini belirtir. Her asırda kendisine başvurulacak mâsum bir imamın gerekli olduğu şeklindeki Bâtınî imâmet düşüncesini anlatır. Ardından fırka mensuplarının kıyameti, peygamberden sonra onun şeriatını nesheden altıncı imamın zuhuru olarak te'vil edip bütün müslümanlarca benimsenen âhiret hallerini inkâr ettiklerini nakleder. İmamın belirttiklerinin dışında kalan dinî emir ve yasakların tamamen mânasız olduğuna inandıklarını açıkladıktan sonra Bâtınîler'in mutlak ibâha görüşünü benimsediklerini kaydeder. Beşinci bab, Bâtınîler'in nasların zâhirine getirdikleri te'villere dair örneklerle ve bunların reddiyle ilgilidir. Altıncı babda, bilgi edinmenin akıl yoluyla değil mâsum imamın öğretmesiyle mümkün olduğu şeklindeki Bâtınî iddiaları ele alınarak bunlar kesin delillerle iptal edilir. Kitabın yedinci babı imâmet konusuna ayrılmıştır. Burada imâmetin nasla sabit olduğu, imamların küçük büyük her türlü günahtan korundukları ve her şeyin bilgisine sahip bulundukları şeklindeki iddialar çürütülür. Sekizinci bab İslâm dininin Bâtınîler hakkındaki hükmüne dairdir. Müellif, Bâtınî düşüncelerin bir kısmının sapıklık ve bid'at çerçevesine girdiğini, bir kısmının ise tekfiri gerektirdiğini, küfrüne hükmedilenlerin mürted statüsünde bulunduğunu belirtir. Gazzâlî kitabının dokuzuncu babında, yaşadığı çağda herkesin itaat edeceği meşrû imamın Müstazhir-Billâh olduğunu ispata çalışır ve meşrû bir devlet başkanında bulunması gereken nitelikleri açıklar. Onuncu babda ise devlet başkanının, görevini meşruiyet içinde yürütebilmesi için yerine getirmesi gerekli olan ilmî ve amelî vazifelerini konu edinir.
Aralarında mevcut muhteva benzerliği sebebiyle Feḍâʾiḥu'l-Bâṭıniyye'nin önemli kaynaklarından birinin Abdülkāhir el-Bağdâdî'ye ait el-Farḳ beyne'l-fıraḳ olduğunu söylemek mümkündür. Bâtınî âlim ve dâîlerinden Ali b. Muhammed b. Velîd (ö. 612/1215) Gazzâlî'nin bu kitabına hacimli bir reddiye yazmış ve mukaddimeden kitabın sonuna kadar bütün görüşlerini tek tek cevaplandırmaya çalışmıştır. Ancak Mustafa Gālib tarafından iki cilt halinde yayımlanan eserden (Beyrut 1403/1982) anlaşıldığı üzere Bâtınî müellifi, hakaret dolu bir üslûpla kaleme aldığı kitabında ilmî ve tarafsız bir yöntem kullanmamış, büyük müslüman çoğunluğunun, hatta yer yer mutedil Şîa'nın bile kabul edemeyeceği görüşlerle Gazzâlî'yi eleştirmek istemiştir. Buna karşılık Muhyiddin İbnü'l-Arabî ile Şemseddin es-Sehâvî eserlerinde tasvipkâr ifadelerle Gazzâlî'nin kitabına atıfta bulunmuşlardır (el-Fütûḥât, V, 158-159; el-İʿlân bi't-tevbîḫ, s. 49-50).
Feḍâʾiḥu'l-Bâṭıniyye'nin bilinen iki yazma nüshasından biri British Museum'da (Or., nr. 7782), diğeri Fas Karaviyyîn Camii Kütüphanesi'ndedir (H. L., nr. 4428). Eserin ilk neşri, otuz beş sayfalık Almanca bir mukaddime, yetmiş yedi sayfalık bir muhteva tahlili ve seksen bir sayfa tutan metinle birlikte Streitschrift des Gazālī gegen die Bātınıjja-Sekte adıyla I. Goldziher tarafından gerçekleştirilmiştir (Leiden 1916). Goldziher bu çalışmasını, o sırada tek nüsha olarak bilinen ve asıl metnin üçte biri kadar olan British Museum nüshasına dayandırmıştır. Eserin iki nüshaya dayanan tam neşri ise on altı sayfalık bir değerlendirme ve 225 sayfalık metin halinde Abdurrahman Bedevî tarafından yapılmıştır (Kahire 1383/1964). Ali b. Muhammed b. Velîd'in reddiyesi yayımlandıktan sonra Bedevî neşrinin Feḍâʾiḥu'l-Bâṭıniyye'nin tamamını ihtiva ettiği ve eserin Gazzâlî'ye ait olduğu konusundaki bilgiler kesinlik kazanmıştır.
Feḍâʾiḥu'l-Bâṭıniyye'nin, bilginin kaynağını mâsum imamın oluşturduğu ve elde edilmesinin de onun öğretmesine bağlı bulunduğu yolundaki Bâtınî iddialarını çürüten altıncı babını Gazzâlî Kitâbü Ḳavâṣımi'l-Bâṭıniyye ismiyle yeniden kaleme almıştır. Bu risâle Ahmet Ateş tarafından Türkçe'ye çevrilerek yayımlanmıştır (AÜİFD, III/1-2 [1954], s. 23-44). Feḍâʾiḥu'l-Bâṭıniyye'nin bazı bölümleri Goldziher neşri esas alınarak Miguel Asin Palacios tarafından İspanyolca'ya tercüme edilmiştir (Algazel, El Justo en La Creencia, Compendio de teologia dogmatica, Madrid 1926). Avni İlhan, Abdurrahman Bedevî neşrini esas alıp eserin tamamını Bâtınîliğin İçyüzü adıyla Türkçe'ye çevirmiştir (Ankara 1993).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi