Bazı kaynaklarda Târîh-i Sagīr (Şeyhî, I, 264), bazılarında Târîh-i Fezleke adıyla anılır. Giriş kısmında belirttiği gibi müellif, Arapça Feẕleketü't-tevârîḫ'in mufassal tercümesi ve zeyli olan bu eserini ana dili Türkçe olan Osmanlı halkının anlaması için, 1653 yılından itibaren gördüklerini de ilâve ederek tafsil ve icmal arası bir tarzda yazmıştır (Fezleke, Nuruosmaniye Ktp., nr. 3153, vr. 1a). 1000 (1592) yılından başlamak üzere klasik İslâm tarih yazıcılığı geleneğine uyularak hadiseler sene tertibine göre anlatılmış ve her yılın sonunda o sene içinde ölen vezir, âlim, şeyh, şair ve ünlü kişilerin kısa biyografileri verilmiştir. Eser 1065 (1654) yılı başlarında sona ermektedir. Günümüze birçok yazma nüshası ulaşan eserin (Babinger [Üçok] s. 221; TCYK, s. 161 vd.) müellif nüshası Âtıf Efendi Kütüphanesi'ndedir (nr. 1914). Bu nüsha müellifin yer yer tashih, ilâve ve iptalleriyle metni tamamlayıcı kenar notlarını da ihtiva etmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.
Son kısımları hariç orijinal bir kaynak olmaktan ziyade ciddi bir derleme olan Fezleke daha önce yazılmış eserlerden faydalanılarak meydana getirilmiştir. Kâtib Çelebi Türkçe Fezleke'yi kaleme alırken bazı kaynaklarını açıkça belirtmiş, bazılarını da ima etmiştir. Bu arada bir kısmının adını hiç vermemiştir. Adını verdiği tarihçiler Hasanbeyzâde Ahmed, Peçuylu İbrâhim, Mehmed Edirnevî, Topçular Kâtibi Abdülkadir Efendi, Cerrahzâde Mehmed, Hüseyin Tûgī ve Pîrîpaşazâde Hüseyin'dir. Buna karşılık I. Ahmed devri için faydalandığı Sâfî Mustafa Efendi'nin Zübdetü't-tevârîh'i ile biyografik kayıtlar için kullandığı Atâî'nin Zeyl-i Şekāik'ından bahsetmemektedir. Kâtib Çelebi yaşadığı devrin olaylarını anlatırken yer yer görüp işittiklerini tesbit ederek düşünce ve görüşlerini de ekleyip eserine orijinal bir nitelik kazandırmıştır. Bu kısımlar müellifin gençlik yıllarında katıldığı seferlere, muhasaralara ve savaşlara dairdir. Ayrıca kadınların Sultan İbrâhim üzerindeki nüfuzunu ağır bir dille tenkit etmesi Kâtib Çelebi'nin hadiseler karşısında takındığı tavrın tipik bir misalidir.
Fezleke sade bir üslûp ve külfetsiz bir dille yazılmıştır. Bu özelliğin, müellifinin gerçeği arama ve maksadını açık bir şekilde ifade etme meylinden kaynaklandığı söylenebilir. Kâtib Çelebi'nin, kaynaklarındaki edebî hünerleri ve hissî unsurları terkederken bazan ifrata kaçması az da olsa ifadesinin açıklığını kaybetmesine, hatta yer yer hatalara düşmesine sebep olmuştur.
Daha sonraki tarihçiler üzerinde önemli tesir bırakan Fezleke vak'anüvis Naîmâ tarafından büyük ölçüde aktarılmış, Nişancı Abdi Paşa tarafından da kaynak olarak kullanılmıştır. Fındıklılı Mehmed Ağa ise Kâtib Çelebi'nin bıraktığı yerden başladığı tarihine Zeyl-i Fezleke adını vermiştir (Silâhdar, I, 2).
Fezleke'nin 1286 ve 1287 yıllarında yapılan iki ciltlik baskısı, esere ve müellifine gölge düşürecek derecede hatalarla doludur. Bu neşirdeki atlamalar, özel isimlerin imlâsındaki yanlışlar mânayı bozduğu ve metni anlaşılmaz hale getirdiği gibi araştırmacıyı da hataya düşürebilecek mahiyettedir. Müellifin kenar ilâvelerini ihtiva etmeyen bu matbu nüshada bend başlıkları da çok defa metinle karışmaktadır (Kütükoğlu, s. 11 vd.).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi