Kendisinden Müsedded b. Müserhed, İbn Râhûye, Ahmed b. Hanbel, Ali b. Medînî, Ebû Hayseme Züheyr b. Harb, Ebû Bekir b. Ebû Şeybe, Osmân b. Ebû Şeybe ve Muhammed b. Eslem hadis nakletti. Yezîd b. Hârûn'dan en son hadis rivayet eden Ahmed b. Abdurrahman es-Sekatî onun önde gelen öğrencilerindendir. Vâsıt'ta yaşayan Yezîd b. Hârûn, Bağdat'a geldiğinde derslerinde büyük bir kalabalık toplanmış, âlî isnadı, şöhreti ve itibarı bölgedeki muhaddislerin ona olan ilgisini arttırmıştı. Onun çevresindeki büyük kalabalığı gören devrin halifesi, "İşte asıl mülk ve saltanat budur" demişti. Kur'an'ın mahlûk olduğu düşüncesini benimseyen Halife Me'mûn'un, Yezîd b. Hârûn'un halk üzerindeki nüfuzundan çekindiği ve onun tepkisinin toplum içinde karışıklıklara yol açacağından endişe ettiği için bu görüşünü Yezîd hayatta iken ifade etmediği yönündeki kayıtlar (Hatîb, XIV, 342) Yezîd'in ilmî ve siyasî otoritesini göstermesi bakımından önemlidir. Yezîd b. Hârûn'un vefatına kadar Kur'an'ın mahlûk olup olmadığı tartışması yüzünden kimse zarar görmedi. Onun, "Kur'an'ın mahlûk olduğunu iddia eden kimse kâfir olur. Allah bu görüşü ortaya atan Cehm b. Safvân'a lânet etsin" demesi bu görüş taraftarlarını sindirdi.
Rivayette kitaplarını değil hâfızasını esas aldığı zikredilen Yezîd b. Hârûn ömrünün sonlarında gözlerini kaybetti, hâfızası da eski gücünü yitirdi. Ebû Hayseme onun gözlerini kaybettikten sonra kendisine sorulan hadisleri bilemediğini, bu sebeple kitaplarını câriyesine kontrol ettirmesi yüzünden ayıplandığını kaydeder. Yahyâ b. Maîn de Yezîd b. Hârûn'un ashâb-ı hadîsten olmadığını, zira rivayette bulunduğu kimseleri ayırt edemediğini ve üstelik bunu umursamadığını belirtir (a.g.e., XIV, 338-339). Hatîb el-Bağdâdî ise Yezîd hakkındaki bu rivayetleri, gözlerini kaybedip yaşının ilerlemesiyle birlikte hâfızasının zayıflamasına bağlı olarak şüphe ettiği yerlerde rivayetlerini kaydettiği metinleri câriyesine okutup ezberini tekrarlaması şeklinde değerlendirir. Zehebî de bütün bunlara rağmen Yezîd'in tartışmasız hüccet olduğunu söyler (Aʿlâmü'n-nübelâʾ, IX, 363). Yezîd b. Hârûn Rebîülâhir 206'da (Eylül 821) Vâsıt'ta vefat etti. Rivayetleri başta kütüb-i tis'a olmak üzere birçok eserde yer almış, kaynaklarda kendisine Tefsîrü'l-Ḳurʾân (Sezgin, I, 67) ve Kitâbü'l-Ferâʾiż (İbn Hacer, el-Muʿcemü'l-müfehres, s. 71) adlı iki eser nisbet edilmiştir.
Ali b. Medînî ile Ebû Bekir b. Ebû Şeybe, "Yezîd b. Hârûn'dan daha titiz bir hadis hâfızı görmedik" derken Ahmed b. Hanbel onu, "zekâsı parlak, anlayış ve kavrayışı yüksek, itkān ve dirayet sahibi bir hâfız" diye tanıtmıştır. Ahmed b. Hanbel, Yezîd b. Hârûn'un hadislerin fıkhî ahkâmını anlamaya yönelik çabasını övgüyle anmıştır. Akaid sahasındaki bid'at fırkalarına karşı sert bir tutum takınmış, istivâ-yı te'vil eden Cehmiyye'ye karşı çıkmıştır. Onun, "Muavvizeteyn'in Kur'an'dan olmadığını iddia eden kimse kâfirdir"; "Vakti gelmeden yöneticilik yapan kimse vakti geldiğinde Allah kendisini ondan mahrum eder" gibi bazı tesbitleri vardır. Yezîd'in yedi kıraat imamından biri olan Hamza b. Habîb'in kıraatinin okutulmasına karşı çıktığı da bilinmektedir. Hakkında "rabbânî imam, zirve, sika, sebt, me'mûn, mütkın, hüccetülislâm" gibi sıfatlar kullanılan Yezîd b. Hârûn'un imlâ meclisinde Ahmed b. Hanbel'i yanına oturtması kendisine verdiği değeri göstermektedir. Esasen hadis rivayetinde Yezîd b. Hârûn ile Ahmed b. Hanbel birbirinden faydalanmıştır (Zehebî, XI, 194). Ahmed b. Hanbel'in, "Yezîd b. Hârûn'un Saîd b. Ebû Arûbe'den semâı zayıftır, muhtelif hadisleri rivayet ederken yanılmıştır" şeklindeki sözünü Zehebî zayıflığın aslında İbn Ebû Arûbe'den kaynaklandığı, zira Yezîd'in İbn Ebû Arûbe'nin zihnî melekeleri zayıflayıp kendisine ihtilât ârız olduktan sonra da ondan hadis dinlediği şeklinde açıklığa kavuşturur (a.g.e., IX, 362-363). Yezîd b. Hârûn, bazı zayıf râvilerden hadis almasının sebebini, öğrenmek ve gerektiğinde bu tür bilgilerden de yararlanmak maksadıyla herkesten hadis alınabileceği şeklinde açıklar (Râmhürmüzî, s. 417).
Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ