Vehrân nerede?

Cezayir’in kuzeybatısında Vehrân körfezinin bulunduğu bölgeyi çevreleyen aynı adlı vilâyetin merkezi olup Kuzey Afrika’nın Akdeniz sahilindeki en önemli liman şehirlerinden biri ve başşehir Cezayir’den sonra ülkenin ikinci büyük şehridir

Batı dillerinde Oran şeklinde geçer. Şehrin batı tarafındaki Murcâcû sıradağlarının bir uzantısı olan 375 m. yüksekliğe sahip Eydûr tepesi limanı batıdan esen rüzgârlardan korur. Eski şehir Re'sül'ayn vadisinin (Vâdî İbni'l-Hayr, Vâdirrahâ) iki yakasına kurulmuştu. Coğrafî yapısı şehri dış hücumlara karşı korunaklı ve stratejik bir konuma sahip kılmıştır.

Vehrân, Endülüs Emevî Hükümdarı Abdullah b. Muhammed'in hizmetindeki Mağrâve kabilesi mensupları tarafından 290 (903) yılında kuruldu. İlk dönemde şehre Nefze ve Mesğan kabileleriyle Endülüslüler yerleşti. Hem Fas'a hem İspanya'ya çok yakın bir noktada yer alan, surla çevrili olan şehir kısa zamanda Batı Akdeniz'deki deniz yolunu kontrol eden bir konuma yükselerek gelişti. Fâtımîler'in bütün Mağrib'e süratle yayılan hâkimiyetleri esnasında Endülüs Emevîleri ile Fâtımîler arasındaki mücadeleye sahne oldu. Bu mücadeleler sırasında 297 (910) ve 342 (954) yıllarında büyük ölçüde tahribata uğramakla birlikte daha sonra tekrar tesis edildi. 343'te (954-55) Fâtımîler'e tâbi Benî İfren'in eline geçti. Fâtımîler'e bağlı olarak Tunus'ta hüküm süren Zîrîler bir müddet Vehrân'da hâkimiyet kurdularsa da bu hâkimiyetleri uzun sürmedi. 473'te (1080) Murâbıt Hükümdarı Yûsuf b. Tâşfîn Vehrân'ı zaptetti. 539'da (1145) Muvahhidler'in egemenliği altına giren Vehrân'da bir donanma inşa ettiren Muvahhid hükümdarı şehri üs edinerek bütün Mağrib'i ve Endülüs'ü ele geçirmek için deniz seferlerine başladı. Yine pek çok tahribata uğramakla birlikte Muvahhidler döneminde büyük gelişme gösteren Vehrân'dan söz eden seyyahlar şehirdeki bolluktan, gelişmiş ticaretinden, çarşılarından ve korunaklı limanından övgüyle bahsederler. Muvahhidler'in halefleri Abdülvâdîler döneminde Vehrân Limanı'nın Endülüs'le ticaretteki rolü daha da arttı. Şehir önemli bir ticaret merkezi olan Tilimsân'ın limanı durumundaydı. Bu sebeple XIV. yüzyılda Abdülvâdîler'in başşehri Tilimsân'ı pek çok defa kuşatan Merînîler, Vehrân sahillerine de asker çıkardı ve buraya bir de hisar yaptırdı. Bu dönemde şehir ulemâ ve talebe için bir çekim merkezi haline geldi. Nasrîler'in merkezi Gırnata'nın 1492'de İspanyollar'ın eline geçmesiyle bazı Endülüslü müslümanlarla yahudiler Vehrân'a sığındı. Bu göçler şehrin fizikî ve ticarî bakımdan gelişmesine katkıda bulundu. Ancak XVI. yüzyıl başlarında bölgedeki sahil şehirlerini zapteden Kastilya Krallığı 17 Mayıs 1509'da Vehrân'ı işgal edip halkının büyük kısmını katletti, geri kalanları da esir aldı. Bu dönemde nüfusu azalan şehirde müslüman ve yahudi kalmadı. İspanyollar şehrin sur ve kalelerini genişlettiler.

Akdeniz'in güneybatı ucunda Osmanlılar'a bağlı olarak Cezayir'e hâkim olan Oruç Reis, Vehrân ve çevresini 1516 yılında ablukaya aldı. Ancak kendisinden yardım talep eden mahallî idarecilerin bölgede Osmanlı varlığından rahatsızlık duyması ve İspanyollar'la iş birliği yapması neticesinde 924'te (1518) Oruç Reis, kardeşi İshak Reis ve çok sayıda adamı öldürüldü. Barbaros Hayreddin Paşa bölgeyi kurtarma girişimlerini sürdürdüyse de Vehrân'ı İspanyollar'dan alamadı. 1556 yılında Cezayir Beylerbeyi Sâlih Paşa zamanında Piyâle Paşa tarafından Vehrân'ı yeniden fethetme girişimi de beylerbeyinin ölümü üzerine sonuçsuz kaldı. Cezayir Beylerbeyi Hasan Paşa, 1563'te şehri tekrar kuşattı, ancak İspanya'dan yardımcı kuvvetlerin gelmesiyle geri çekilmek zorunda kaldı. Aynı dönemde yaşanan büyük kolera salgını Vehrân'ı da etkiledi. 1708 yılına kadar Vehrân'ı hâkimiyetleri altında tutan İspanyollar, Berberî saldırılarının yanı sıra kıtlık ve veba gibi salgın hastalıklarla uğraşmak zorunda kaldılar. Cezayir Garp Beyliği'nin merkezi Muasker'i yeniden inşa eden ve halk arasında "Bûşelagam" (kocabıyık) lakabıyla tanınan Mustafa b. Yûsuf Bey'in kuvvetleri uzun bir kuşatmanın ardından 1708'de Vehrân'ı Osmanlılar adına teslim aldı. Vehrân'ın fethi Osmanlı başşehrinde büyük sevinç uyandırdı. Mustafa b. Yûsuf Bey merkezini bu şehre taşıdı. Stratejik açıdan büyük önem taşıyan şehir İspanyollar tarafından 1732'de geri alındı. Şehirde Osmanlı yönetimindeki yirmi dört yıllık sürede tekrar canlanan deniz ticareti İspanyol idaresiyle birlikte sona erdi. Bu dönemde şehrin nüfusu azaldı. Halk 1790 yılındaki depremde zarar gören kasabayı terkedip vadinin doğu yakasında yeni bir yerleşim birimi kurdu.

12 Eylül 1792 tarihinde Muasker'deki Osmanlı idarecisi Kuloğlu Mehmed b. Osman, Vehrân'ı İspanyollar'dan geri almayı başardı. Vehrân'ın bu fethi de İstanbul'da büyük memnuniyetle karşılandı. Mehmed Bey'e başarısından dolayı halk tarafından Mehmed (Muhammed) el-Kebîr unvanı verildi. Vehrân'ı Garp Beyliği'nin merkezi yapan Mehmed Bey şehri yeniden inşa ettirdiği gibi civardaki müslüman ve yahudi nüfusu şehre yerleştirdi. Bu dönemde tekrar önem kazanan Vehrân Limanı'nda deniz ticareti zamanla gelişmeye başladı. Kiliseye çevrilen camiler tekrar aslına döndürüldü. Bunun yanı sıra Mustafa Paşa ve Mehmed Bey (Câmiu'l-Bâşâ) camileri yapıldı; ayrıca bir saray inşa edildi. Ebû İsmâil Âgā b. Avde el-Mezârî, Osmanlılar döneminde Ṭulûʿu saʿdi's-suʿûd fî aḫbâri Vehrân ve'l-Cezâʾir ve İsbânyâ ve Fransâ adıyla bir eser kaleme aldı. Muhammed b. Yûsuf ez-Zeyyânî'nin de Delîlü'l-ḥayrân ve enîsü's-sehrân fî medîneti Vehrân adlı bir eseri vardır.

4 Ocak 1831'de Fransızlar tarafından işgal edilen Vehrân'da özellikle camiler tahrip edildi. Şehrin müslüman nüfusu iç bölgelere göç etmek zorunda kaldı. Göç edenlerin terkettiği evlere ve camilere Fransız askerleri yerleştirildi. Bazı camiler kiliseye çevrildi. Başta Fransa olmak üzere Avrupalı devletlerden on binlerce kişi Vehrân'a getirilip yerleştirildi. Yahudi nüfusu hemen Fransız tebaasına girdi. Müslümanlar 1841 yılından itibaren Vehrân'a dönme imkânına kavuştularsa da Cezayir'in 1962'de bağımsızlığına kavuşmasına kadar şehirde azınlık statüsünde kaldılar. Ağırlıklı olarak Fransa ve diğer Avrupa ülkelerine mensup halkıyla Vehrân bu dönemde Cezayir'de Avrupa ile ticaretin en önemli merkeziydi. Bu arada nüfusu artan şehir oldukça gelişti. Bugün Vehrân Limanı başşehir Cezayir'in limanıyla rekabet halindedir. Şehirde modern yapılarla bilim, kültür, ekonomi ve turizm alanında büyük bir gelişme gerçekleştirildi. Günümüzde ticarî ve içtimaî hayattaki refah düzeyi eğitim alanında da kendini göstermekte, Vehrân Üniversitesi ile Muhammed Bû Ziyâf Bilim ve Teknoloji Üniversitesi şehrin bilim ve kültür hayatına canlılık katmaktadır. 2009 yılına ait verilere göre şehrin nüfusu 852.000, aynı adı taşıyan idarî birimin nüfusu ise 1.453.158 idi.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA