Usûl-i Selâse kimdir?

Mu‘tezile kelâmcılarınca benimsenen “usûl-i hamse”ye karşılık Ehl-i sünnet kelâmcılarınca kullanılmıştır

Bunlar ulûhiyyet ve nübüvvetle âhiret merhalelerine dair esaslar olup akaid ve kelâm kitaplarının ana planını oluşturmuş, ilgili eserlerde ilâhiyyât, nübüvvât ve sem'iyyât başlıkları altında yer almıştır.

Ebû Hanîfe'nin el-Fıḳhü'l-ekber'inde inanç esasları ilâhiyyât, nübüvvât ve sem'iyyât başlıkları kullanılmadan bu konular etrafında işlenmiş, daha sonra Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Sünnîler'e ait günümüze ulaşan en hacimli kelâm kitabı olan Kitâbü't-Tevḥîd'in ana kuruluşunu bu plana göre düzenlemiş, Sünnî âlimlerince yazılan eserlerde bu plan geliştirilerek devam ettirilmiştir. Ancak Mâtürîdî eserinin başına, kelâmın bilgi problemi ve kozmolojisinin inşası olarak nitelendirilebilecek varlık türleri ve âlemin yaratılmışlık (hudûs) bahislerini eklemiş, ilâhiyyât ile nübüvvât konularını ayrıntılı biçimde işlemiş, sem'iyyât konularından sadece iman-İslâm, büyük günah gibi meseleleri öne çıkarmış, âhiret merhaleleri üzerinde neredeyse hiç durmamıştır (s. 11-33, 527-642). Ebü'l-Hasan el-Eş'arî el-Lümaʿda adı geçen bölüm başlıklarını kullanmadan ulûhiyyetin yanı sıra bazı sem'iyyât ve imâmet meselelerine yer vermiştir (s. 81-161). Görüşlerinin Mâtürîdiyye'den ayrı bir Sünnî ekolü haline gelmesinde önemli katkıları bulunan İbn Fûrek'in Eş'arî'nin zamanımıza intikal etmeyen otuz civarındaki eserinden derlediği Mücerredü'l-Maḳālât'tan (s. 361-362) onun, bilgi problemi ve kelâm kozmolojisiyle nübüvvât ve sem'iyyâtın hemen bütün konuları üzerinde durduğu anlaşılmaktadır (s. 10-40, 148-180). Eş'arî'nin ikinci önemli izleyicisi Ebû Bekir el-Bâkıllânî'nin et-Temhîd'inde İbn Fûrek'in sözü edilen kitabındaki muhteva, bölüm başlıkları konulmadan daha sistematik biçimde özetlenmiştir (s. 561-567).

Bilindiği kadarıyla eserlerinde usûl-i selâseyi ana başlıklar halinde kullanan ilk kişi İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî'dir. Cüveynî, el-ʿAḳīdetü'n-Niẓâmiyye'sinde ilâhiyyât bölümünde Allah'ın varlığı, sıfatları, fiilleri, kader ve insanın ihtiyarî fiilleri gibi konuları incelemiş; nübüvvât bölümünde nübüvvete yönelik itirazların reddini, mûcizeler ve kerametleri, Hz. Muhammed'in nübüvvetiyle mûcizelerini ele almış; sem'iyyât bölümünde kabir hayatı ve âhiret merhalelerini zikretmiş, kitabın sonuna imâmet bahsini eklemiştir (s. 132-134). Cüveynî'nin eş-Şâmil'inde de benzer bir plan görülmektedir. Gazzâlî'nin el-İḳtiṣâd fi'l-iʿtiḳād'ında aynı plan uygulanmakla birlikte sem'iyyât bahisleri müstakil bölüm yapılmayıp nübüvvât içinde yer almıştır (s. 163-166).

Müteahhirîn dönemi Mâtürîdî âlimlerinden Ebü'l-Muîn en-Nesefî'nin Tebṣıratü'l-edille'sinde kelâm kozmolojisi çerçevesinde atomcu nazariye esas alınarak âlemin hudûsu ve isbât-ı vâcib konusu işlenmiş, ulûhiyyet bölümünde vahdâniyyet üzerinde genişçe durulmuş, ilâhî sıfatlar açıklanırken Müşebbihe ile Mücessime'ye eleştiriler yöneltilmiş, tekvin sıfatı ayrıntılı biçimde anlatılmıştır. Nübüvvât bölümünde nübüvvet ve risâletin ispatı, risâletin imkânı, mûcizeler ve nübüvvetin diğer aklî delilleri, Hz. Muhammed'in risâletini ispat eden aklî deliller ortaya konmakta, bölüm keramet meselesiyle sona ermektedir. Söz konusu eserde ta'dîl ve tecvîr konuları müstakil bölüm yapılarak insanlara ait fiiller, istitâat, kesb, tevellüd, ecel ve rızık, kazâ ve kader, hidayet ve dalâlet tartışılmış; sem'iyyât bölümünde kabir azabı ve kabir nimetleri üzerinde durulmasına karşılık âhiret merhalelerine hiç değinilmemiş; "el-Esmâʾ ve'l-aḥkâm" başlığı altında iman-günah, iman-İslâm, imanda istisna gibi konular incelenmiş; eserin sonunda yer alan imâmet bahsinde Şîa'nın görüşleri reddedilmiştir (I, 539-541; II, 1009-1011). Mâtürîdî âlimi Nûreddin es-Sâbûnî'ye ait el-Kifâye'nin ilâhiyyât bölümünde âlemin yaratılmışlığına, Allah'ın varlığı ve sıfatlarına yer verilmiş, nübüvvât bölümünde nübüvvetin ispatı ve delillerinin yanı sıra yahudi ve hıristiyanlarca Hz. Muhammed'in nübüvvetine yapılan itirazlara cevap verilmiş, hilâfetle ilgili meseleler işlenip Şîa'nın iddiaları yine reddedilmiştir. Ta'dîl ve tecvîr bölümünde hikmet-sefeh, hidayet-dalâlet, hayır-şer, istitâat-kesb, tevlîd-tevellüd, eserin son bölümünde sem'iyyât konuları anlatılmış, el-esmâ' ve'l-ahkâm bahislerinin ardından âhiret merhalelerine genişçe yer verilmiştir.

Müteahhir dönemde kaleme alınan kelâma dair eserler İslâm felsefesinin kelâm ilmi alanına alınması neticesinde daha geniş bir muhteva kazanmış, daha sistematik hale gelmiştir. Sa'deddin et-Teftâzânî, Seyyid Şerîf el-Cürcânî ve Taşköprizâde'nin eserlerinde başlangıçta yer alan "Umûr-ı âmme" adlı bölümde vücûd-adem, vücûb, imkân, imtinâ, vahdet-kesret, arazlar, cevherler, cisimler, felekler, yerküre, madenler, nefis ve mahiyeti konuları; ilâhiyyât bölümünde Allah'ın varlığı, sıfatları, fiilleri, kader ve kullara ait fiiller, ecel ve rızık meseleleri; sem'iyyât bölümünde nübüvvet, mûcize, ismet, keramet, sihir, âhiret ve merhaleleri; "el-Esmâʾ ve'l-aḥkâm" başlığı altında toplanan iman, günah, küfür ve tekfir konuları incelenmiş, son olarak imâmete yer verilmiştir. Bu üç eserde mebâdî ve umûr-ı âmme bahisleri diğer üç bölüme nisbetle çok geniş tutulmuştur. Klasik tarzda yazılan son eserlerden biri olan Abdüllatif Harpûtî'nin Tenḳīḥu'l-kelâm'ında tekrar Cüveynî'nin planına dönülmüştür (s. 7, 155, 267, 318, 380).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA