1019'da (1610) Edirne Beyazıt Medresesi'ne tayin edildiyse de oraya gitmedi ve iki yıllık bir aradan sonra tekrar Sahn-ı Semân'da görevlendirildi. 1022 (1613) yılından itibaren Yenişehir, Halep, Şam, Kudüs, Kahire kadılıklarında bulundu ve Cemâziyelâhir 1034'te (Mart 1624) emekli edildi. Kulağı ağır işittiğinden "utrûş, esamm" lakaplarıyla anılan Riyâzî 29 Safer 1054 (7 Mayıs 1644) gecesi vefat etti. Riyâzî'nin ölüm yerini Belîğ, Bursalı Mehmed Tâhir ve Muhibbî İstanbul diye kaydederken Hammer'den naklen Franz Babinger Kahire, Şemseddin Sâmi, Üsküplü Riyâzî ile karıştırdığı için Tımışvar olarak gösterir. Mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Riyâzî'nin divanındaki bir mersiyesinden küçük yaşlarda öldüğü anlaşılan çocuklarından başka Riyâzîzâde lakabıyla bilinen, kadılık ve müderrisliklerde bulunmuş Mahmud Efendi, Lutfî mahlaslı, divan sahibi ve Mevżûʿâtü'l-ʿulûm müellifi Abdüllatif Efendi ve Kapıcıbaşı Nasûhî Bey isimli üç oğlu daha vardır. Riyâzî, kendinden önce yaşayan şairlerden etkilendiği gibi kendinden sonraki şairleri de etkilemiştir. Kendi döneminde edebiyat muhitlerinde etkili sayıldığı, Kafzâde Fâizî, Azmîzâde Mustafa Hâletî, Şeyhülislâm Yahyâ Efendi, Nev'îzâde Atâî gibi şairlerle dost olduğu, Nef'î ve Tıflî Ahmed Çelebi'nin husumetini üzerine çektiği bilinmektedir.
Eserleri. 1. Divan. Tevhid ve münâcâtın bulunmadığı eserde yirmi beş kaside, terkibibend tarzında bir sâkînâme, bütün harflerde 652'si tam, on yedisi tamamlanmamış 669 gazel, sekizi Türkçe, biri Farsça dokuz kıta, 171 rubâî, seksen dokuz matla', on bir miyâne beyit bulunmaktadır. Şiirlerinde Bâkî'den Nedîm'e uzanan çizgide zaman zaman tasavvufî izleri, az da olsa hikemî anlayışı yansıtırsa da daha çok zevkperest bir tavır göstermektedir. 2. Sâkīnâme. 1054 beyitlik bu mesnevide hânendeler, sâzendeler, sazlar, mûsiki terimleri ve eğlenme şekilleriyle eğlence meclisleri anlatılmaktadır. 3. Düstûrü'l-amel. Eserde 1050 civarında Farsça deyim, tabir, bazı kelimelerin Türkçe karşılıkları ve bunlarla ilgili Farsça şiirlerden örnekler yer almaktadır. Divan, Sâkīnâme ve Düstûrü'l-amel'in metinleri Namık Açıkgöz tarafından doktora çalışması olarak incelenmiştir (bk. bibl.). 4. Riyâzü'ş-şuarâ. 1607-1610 yılları arasında telif edilen ve Riyâzî'nin en önemli eseri olan tezkire Sultan I. Ahmed'e ithaf edilmiştir. Başlangıçtan yazıldığı tarihe kadar 424 Osmanlı şairini ihtiva eder. Tezkirede önce şair padişahlar kronolojik biçimde sıralanmış, ardından diğer şairler alfabetik sıraya göre kaydedilmiştir. Riyâzü'ş-şuarâ dîbâcesindeki şiir anlayışı ve şair değerlendirmesiyle de önemlidir. Şiirde anlam ve söz dengesinin iyi kurulması gerektiği belirtilen dîbâcede şairler dört gruba ayrılır: Mânada yaratıcı olanlar, önceki mânaya yeni mânalar katarak güzelleştirenler, önce söylenmiş bir mânayı güzel bir ifadeyle yeniden söyleyenler, önceki mânadan başka mânalar bulanlar. Tezkirenin bir başka özelliği de ele alınan şairlerle ilgili değerlendirmelerdir. Riyâzî tezkiresi, şairlerin ölümleri konusunda verilen dikkatli bilgiler ve düşürülen tarihlerin kaydedilmesiyle de dikkat çekmektedir. Ayrıca derkenarlarda başka şairlere atfedilen şiirlerin asıl sahiplerinin tesbiti hususunda kayıtlar düşülmüştür. Eser üzerinde Namık Açıkgöz tarafından bir yüksek lisans çalışması yapılmıştır (bk. bibl.). Riyâzü'ş-şuarâ'nın çeşitli kütüphanelerde nüshaları vardır (İÜ Ktp., TY, nr. 761; Nuruosmaniye Ktp., nr. 3724; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3871; TSMK, Hazine, nr. 1276; Kütahya İl Halk Ktp., nr. 1200; Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Ktp., nr. 203).
Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ