Rivayete göre, arkadaşlarından birkaçını sarhoş oldukları bir sırada öldürdüğü için Tâif'ten kaçmak zorunda kalmış ve Hudeybiye Antlaşması'ndan (6/628) bir süre önce Medine'ye gelerek İslâmiyet'i kabul etmiştir. Öldürdüğü kişilerin kan bedellerini Tâif'in önemli şahsiyetlerinden babasının amcası Urve b. Mes'ûd ödemiştir. Hudeybiye barış görüşmeleri sırasında Hz. Peygamber'in koruyuculuğunu yapan Mugīre daha sonraki bütün gazvelerde bulundu. 9 (630) yılında Medine'ye gelen Tâif heyetinde yer alan akrabalarını evinde ağırladı. Tâif halkının İslâm'ı kabulüyle sonuçlanan görüşmelerin ardından Ebû Süfyân ile birlikte Tâif'teki Lât putunu yıkmakla görevlendirildi.
Mugīre, Hz. Ebû Bekir döneminde Ridde savaşlarına katıldı ve Nüceyr üzerine gönderilen birliğin kumandanlığını yaptı. Ardından Müseylimetülkezzâb'a karşı düzenlenen Yemâme ve Suriye cephesindeki Yermük savaşlarında bulundu. Hz. Ömer zamanında Kādisiye Savaşı (15/636) öncesinde III. Yezdicerd'e gönderilen heyette yer aldı, ayrıca İran ordularının başkumandanı Rüstem ile çeşitli görüşmeler yaptı. 17 (638) yılında Basra valiliğine tayin edildi. Ancak bir süre sonra zina ettiği iddiası ile halife tarafından Medine'ye çağrıldı ve yapılan yargılama neticesinde iddia ispatlanamadığı için cezalandırılmadıysa da valilikten uzaklaştırıldı. Valiliği sırasında vilâyetin gelir ve giderlerini içeren bir defter tanzim etmişti. Hz. Ömer onun bu icraatını takdirle karşıladı ve divan teşkilâtının kurulmasında onu örnek aldı. Basra valiliğinin ardından tekrar Irak ve İran fetihlerine katılan Mugīre, Nihâvend Savaşı (21/642) öncesindeki barış görüşmelerini yürüten heyete başkanlık yaptı. Ayrıca kumandanın şehid düşmesi durumunda yerini alacak yedeklerin üçüncüsü idi. Büyük bir zaferin kazanıldığı bu savaşta kumandanlık sırası ona gelmedi; ancak savaşın ardından emrindeki birliklerle Hemedan bölgesini ele geçirmeyi başardı.
21 (642) yılında Kûfe valiliğine getirilen Mugīre, Medine'ye gitmesine izin verdiği hıristiyan kölesi Ebû Lü'lüe'nin ağır bir şekilde yaraladığı Hz. Ömer'in vefatına kadar görevinde kaldı ve bu esnada Azerbaycan'ı fethetti. Hz. Ömer, yerine seçilecek halifeye Sa'd b. Ebû Vakkās'ı Kûfe valiliğine getirmesi vasiyetinde bulunduğu için Hz. Osman tarafından önce Kûfe valiliğinden, bir süre sonra da uhdesine verilmiş olan Azerbaycan ve İrmîniye valiliğinden alındı. Emevî Devleti'nin kuruluşuna kadar resmî bir göreve getirilmeyen Mugīre'nin Hz. Osman'ı veya Hz. Ali'yi desteklediğini gösteren herhangi bir bilgi yoktur. Hz. Osman'ın şehid edildiği günlerde halife seçilen Hz. Ali'ye birtakım tavsiyelerde bulunmuş, fakat onun görüşlerini dikkate almaması üzerine muhaliflerine katılmak için Medine'den ayrılarak Mekke'ye gitmiştir.
Hakem Vak'ası'nda çağrılmadığı halde hakemlerin toplantısına katılan Mugīre, Hz. Ali'nin şehid edilmesinin ardından Muâviye'nin yanında yer aldı ve rivayete göre onun ağzından mektup yazmak suretiyle o yılın hac emirliği görevini üstlendi. Aynı zamanda kayınbiraderi olan Muâviye adına Hz. Hasan'a giden elçilik heyetinde bulundu; daha sonra da Kûfe valiliğine getirildi (41/661). Bu görevi sırasında, Hz. Ali tarafından vali tayin edildiği Fars'ta direnmeyi sürdüren kendi kabilesinden Ziyâd b. Ebîh'in Ebû Süfyân'ın nesebine katılıp Muâviye'nin kardeşi ilân edilmesinde ve ardından Basra valiliğine getirilmesinde büyük rol oynadı. Kûfe, o sıralarda Emevîler'in karşısında yer alan Hz. Ali taraftarlarının ve sürekli isyan halindeki Hâricîler'in en yoğun bulunduğu merkezdi, Mugīre bu karışık şehirde müsamahakâr bir politika izlemeye çalıştı. Suriyeli askerlerle yenemediği Hâricîler'in üzerine ekonomik ve siyasal baskılarla bunalttığı, önceden onlarla beraber savaşan Hz. Ali taraftarlarını gönderdi; böylece Müstevrid b. Ullefe liderliğindeki Hâricî isyanını kanlı bir şekilde bastırıp isyancıların tamamına yakınını ortadan kaldırdı (43/663).
Muhaliflere karşı ılımlı tutumu yüzünden tenkit ve şikâyetlere mâruz kalan Mugīre, görevden alınacağını anlayınca halifeye oğlu Yezîd'i veliaht yapmasını tavsiye ederek makamını korudu ve 50 (670) yılındaki veba salgınında ölünceye kadar görevinde kaldı. Kaynaklarda Mugīre'nin bir gözünün kör olduğu belirtilir. Mugīretürre'y lakabıyla anılan Mugīre hitâbetiyle ünlü kişiler arasında sayılır ve Araplar'ın dört dâhisinden biri kabul edilir. Mugīre b. Şu'be Hz. Peygamber'in kâtiplerindendi; ondan 130'un üzerinde hadis nakletmiştir. Bu hadislerden dokuzu Buhârî ve Müslim'de yer almakta, biri sadece Buhârî'de, ikisi de sadece Müslim'de bulunmaktadır.
Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ