Haç nedir ?

Haç kelimesi Türkçe'ye Ermenice'den geçmiştir. Batı dillerinde haç karşılığı olarak Latince crux köküne dayanan cross (İng.), croix (Fr.) ve kreuz (Alm.) kelimeleri kullanılır. Grekçe'si stavros olup Türkçe'ye istavroz biçiminde girmiştir. Grekçe'de stavros başlangıçta Homeros'un da kullandığı şekliyle "direk, sivri uçlu kazık, sırık" anlamına gelirken daha sonra haç karşılığında kullanılmıştır (Bauer, s. 764-765). Kelimenin İbrânîce'si talah, Arapça'sı salîb, Farsça'sı "dört çivi" anlamında çehâr mîhtır. Son terkip Türkçe'ye çarmıh olarak geçmiştir ki bu bir idam şeklidir (bk. ÇARMIH).

Tarih öncesi dönemlerden bugüne kadar başta Hıristiyanlık olmak üzere pek çok din ve öğretide geniş sembolik değeri bulunan haçın değişik şekilleri olup başlıcaları şunlardır: 1. Grek haçı (crux quadrata). Bu haçın kolları birbirine eşittir (+). 2. Latin haçı (crux immassa). Bu haçın alt kısmı uzundur (†). 3. Tau haçı (crux commissa). Bu haç "T" şeklinde olup buna "St. Antony haçı" da denilmektedir. 4. St. Andrew haçı (crux decussata). Birbirine çapraz iki koldan oluşmaktadır (×). 5. Kulplu haç (crux ansata). Bu haç Latin haçı şeklindedir, fakat üst kısım ovaldir (). 6. Gamalı haç (crux gammata). Grek haçı şeklinde olup kolları Grek alfabesindeki gama harfine benzemektedir (). 7. Malta haçı. Dört kolu eşit ve uçları çentiklidir (✠). 8. Lorraine haçı. Yatay iki veya üç kolu bulunan haçtır (). 9. Kelt haçı. Latin haçı biçimindedir, ancak kolların kesiştiği yer daire içinde bulunmaktadır (). 10. Peter haçı. Latin haçının ters şeklidir (). 11. Papalık haçı. Latin haçı biçiminde ise de üç adet yatay kolu vardır ().

Haç çeşitlerinin sembolize ettiği anlamlar şöyle özetlenebilir: Kolları birbirine eşit olan haç uzayın temel yönlerine doğru bir yayılımı veya açılımı ifade eder. Bu haç, Sumerler ve Asurlular'da göğü ve onun tanrısı Anu'yu sembolize etmekteydi. Grekler arasında Apollon'un asâsı zaman zaman haç şeklinde tasvir edilirdi. Bronz dönemine ait halklar arasında olduğu gibi Galyalılar'da da bu haça rastlanmaktadır. Ayrıca Orta Amerika, Meksika ve Peru'da rastlanan eşit kollu haç dört ana yönü göstermektedir. Çin'de ise eşit kollu haç yeryüzünü ifade eden bir kare içine çizilmektedir. Kulplu haç Mısır'da rastlanan haç şekli olup hiyeroglif yazısında ankh diye okunmakta ve "hayat" anlamına gelmektedir. Aynı zamanda "hayatın anahtarı" diye de adlandırılan bu haç motifi Eski Mısır'da tanrının, rahibin veya kralın eline tutuşturulmuş olarak tasvir edilmekte, hayatı ve yaşamayı sembolize etmektedir. "T" şeklindeki haç Grekçe'deki "T" harfine benzediği için "T (tau) haçı" olarak adlandırılır ve menşei Mısır'daki kulplu haça kadar çıkar. Gamalı haç, dört dik açı oluşturacak şekilde haç kollarına eklenen tâli hatlardan oluşmaktadır. Grekler arasında Kıbrıs, Rodos ve Atina'da, ayrıca İtalya'da rastlanmaktadır. Hindistan'da bu haç kollar sağa doğru ise swastika, sola doğru ise sauvastika adını alır. Budistler gamalı haçı Buda'nın ayak izleri üzerinde kullanırlar. Çin'e ve Japonya'ya Budizm ile birlikte girmiştir. Tang sülâlesinden İmparatoriçe Wu swastikanın güneş işareti olarak kullanılması için emir vermiştir. Hintliler'de swastika erkek prensibi ve tanrı Ganesa'yı, sauvastika ise dişi prensibi ve tanrıça Kâlî'yi temsil eder.

Haç motifi Mezopotamya'da milâttan önce 3000'lerden beri kullanılmıştır. Asurlular ve Sumerler'de dört eşit kollu haç Tanrı Anu'nun işareti, Mısır'da ise sonsuz hayatın sembolü idi. Asur Babilon kültür çevresinde hayat ağacını, Anadolu'da Hititler arasında sonsuzluğu sembolize etmek üzere kullanılıyordu. Bu haçın Bronz çağı Kafkasya'sından İrlanda'ya kadar yayıldığı bilinmektedir. Milâttan önce 4000'den beri Hindistan'da Mohenjo Daro'daki mühür ve kaplar üzerinde bol miktarda svastika motifi bulunmuştur. Bu motif Hinduizm'de her şeye hâkim olduğunu ifade etmek üzere Vişnu'nun sembolü olarak kullanılırdı. Budist gelenekte haç Buda'nın ayak izini sembolize eder. Haç Tibet'te prehistorik devirlerden beri ölümsüzlüğün sembolü olarak kullanılmış, Çin'de bolluk ve bereketin sembolü olmuştur. Grekler'de Dionysos ve Eleusis sır dinlerinin yeniden doğum ritlerinden sonra cemaate kabul edilen kişinin göğsüne bir haç konurdu; bu haç sonsuz mutluluğu, sevgiyi ve kudreti sembolize ederdi. Güney Amerika'da Peru'daki Chavin de Huanter Tapınağı'nın galerileri haç şeklinde inşa edilmiş, bu tapınağın duvarlarında, ayrıca Meksika'da Palenque'deki Maya kalıntılarında haç biçiminde şekiller bulunmuştur.

Hıristiyanlık'ta haç en önemli dinî-ikonografik şekil ve semboldür. Hıristiyan inancına göre çarmıha gerilmek suretiyle haçta can veren Hz. Îsâ, insanlığın aslî günahına kefâret olmak üzere kendini feda ettiği için haç onun kurban oluşunun sembolüdür. Bununla birlikte haçın bu sembolik yorumu Hıristiyanlığa yahudi zealotlardan geçmiş olmalıdır. Zira zealotlar arasında haç şehid oluşun sembolüydü. Îsâ, haçı kendisi ve İncil uğruna canını feda etmenin sembolü olarak değerlendirmiştir (Matta, 16/24-25; Markos, 8/34-35; Luka, 9/23-24). Bu fedakârlığın amacı insanlığın kurtuluşu olduğu için haç kurtuluşun da sembolüdür. Pavlus'a göre haç İncil'in özeti (Korintoslular'a I. Mektup, 1/17; Galatyalılar'a Mektup, 6/12), Tanrı ile insan arasında uzlaşma aracı (Koloseliler'e Mektup, 1/20) ve Îsâ ile birleşmenin mistik sembolüdür (Galatyalılar'a Mektup, 2/20; 5/24; Romalılar'a Mektup, 6/6).

Yeni Ahid içerisinde haç (stauros) kavramı sadece kullanılan materyale delâlet ederken Paul ile ortaya çıkmaya başlayan haç teolojisi kilise babaları tarafından geliştirildi. Irenaeus'a göre haç kozmik hakikatin gözle görünür halidir. Haç üzerinde idam edilmek suretiyle Îsâ kozmosu özetlemiştir. Lactantius'a göre Îsâ haç üzerinde kollarını açarak bu haliyle bütün insanları kucaklamıştır.

Tasvirî bir hıristiyan sembolü olarak haç motiflerine Roma katakomblarından itibaren rastlanır. Bu motif, İmparator I. Konstantinos tarafından bayraklar üzerine yerleştirilmiştir. Orta Bizans çağından itibaren bazı kiliseler haç biçiminde yapılmıştır. Haç üzerinde acı çeken Îsâ tasvirleri V. yüzyıldan önceye gitmez. Rönesans döneminde bu figür sanatçılar tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. Hıristiyan geleneğine göre Îsâ'nın üzerinde gerilip idam edildiği asıl haç, İmparator I. Konstantinos'un annesi Helena tarafından 326'da Filistin'e yaptığı hac yolculuğu sırasında keşfedilmiştir. Ortaçağ'lara ait bir efsane olan "haçın bulunuşu" hikâyesine göre Îsâ'nın haçı Şît tarafından Eden bahçesinden alınmış ve nesilden nesile aktarılmış, nihayet Helena bu haçı Kudüs'te toprak içerisinde bulmuş, haçın yanında Îsâ'nın başına konulan yazılı levha ile çiviler de ele geçirilmiştir. Helena çivileri oğluna göndermiş, haç ve yazılı levha ise kutsal mekânında bırakılmıştır. 614'te Sâsânîler Kudüs'ü zaptettiklerinde, içinde haçın da bulunduğu kutsal emanetler başşehir Ktesiphon'a (Medâin) taşınmıştır. Kutsal emanetlerin yeniden Kudüs'e getirilmesi için Herakleios'un 629 yılında başlattığı sefer başarıyla sonuçlanmış ve haç yerine konmuştur. Bundan dolayı Haçlılar Herakleios'u ilk haçlı sayarlar.

Avrupalılar'a göre Haçlı seferlerinin ortaya çıkışının temel sebeplerinden biri Îsâ'nın haçını ele geçirmektir. Bu arzu seferlerde o kadar etkili olmuştur ki bu seferlere "haçlı seferleri" (expeditio crucis), XII. yüzyıldan itibaren savaşlara katılan gruplara da "haç ile işaretlenen" (crucesignati) adı verilmiştir. Bugün Batı'da Haçlılar karşılığında kullanılan "crusaders" ve "croisades" kelimeleri bu ikinci kelimeden türemiştir. Savaşlara katılan herkesin omuzuna özel bir merasimle kırmızı haç motifi dikilirdi.

Haça ait bazı parçaların Haçlı seferleriyle Batı âlemine getirildiği şeklinde yaygın bir inanç vardır. Orta ve Yeni çağlarda bu parçaların sayısı o kadar artmıştı ki Katolik kilisesi bunların mûcizevî olarak çoğaldığı doktrinini ilân etmişti. Bu haça ait olduğuna inanılan bazı parçalar günümüzde Roma'daki Santa Croce Bazilikası'nda sergilenmektedir.

Haçla ilgili olarak kilisece kabul edilmiş pek çok merasim vardır. Dinî tören sırasında yürüyüş kortejinde "crux gestatoria" denilen haçın piskoposların önü sıra taşınması yaygın bir âdettir.

Hıristiyan ikonografyasında haç Îsâ'nın hem ölümünü hem de mevcudiyetini ifade etmektedir. Kilisece kullanılan haç türlerinden "T" şeklindeki haç bir kazığa bağlanmış yılanı, yani kurbanla galebe çalınan ölümü sembolize etmektedir. Tek çaprazlı haç İncil haçıdır. Bu haçın dört kolu insan tabiatındaki bozulmuş dört unsuru, dünyanın her tarafından Mesîh'in cazibesine kapılıp gelen insanları, insan ruhunun faziletlerini ifade etmektedir. İki kollu haçta üstteki kol Pilatus'un "Nâsıralı Îsâ, yahudilerin kralı" tabelasını, alttaki ise Mesîh'in kollarını göstermektedir. Üç kollu haç kilise hiyerarşisinde bir semboldür ve papalık tacına, kardinal külâhına ve piskopos âyin başlığına tekabül etmektedir. XV. yüzyıldan itibaren sadece papa üç kollu haç taşıyabilmektedir. İki kollu haç kardinale ve başpiskoposa, tek kollu haç ise piskoposa aittir.

VI. yüzyılda Büyük Gregory, haçın Helena tarafından bulunuşunu kutlamak üzere "haçın bulunuşu" bayramını tesis etmiştir. Roma Katolik Kilisesi'nce 3 Mayıs'ta kutlanan bu bayram IX. yüzyılda Katolik takvimine eklenmişse de 1960'ta Papa XXIII. Johannes tarafından kilise takviminden çıkarılmıştır. Bir diğer önemli haç bayramı, sihirbazların (Matta, 2) Îsâ'yı ziyarete gelmelerini kutlamak amacıyla 6 Ocak'ta yapılan "haçın suya atılması" veya Epiphani'dir. Doğu kiliselerinde aynı tarihte Mesîh'in vaftizi de kutlanmaktadır. Bu bayramın 325'ten beri kutlandığı bilinmektedir. Doğu kiliseleri için haçla ilgili bir başka önemli bayram Eylülün 14'ünde kutlanan "kutsal haç günü"dür. 335'ten itibaren kutlanmaya başlandığı anlaşılan bu bayram VII. yüzyılda Batı'ya geçmiştir.

Bayramların dışında Kudüs'te hac vaktinde Îsâ'nın çarmıha gerildiğine inanılan mekânlar dolaşılır. Ayrıca çeşitli kiliselerde haç parçalarına ait olduğu kabul edilen kutsal emanetleri ziyaret etme geleneği de oldukça yaygındır.

Duadan sonra haç çıkarma âdetinin ilk defa ne zaman başladığı kesin olarak bilinmemektedir. Haç çıkarma işlemi özellikle günahlara tövbe ritinden sonra yerine getirilir. Katolikler haç çıkarırken ellerini önce alın kısmına, ardından göğüs ve daha sonra da sol ve sağ omuzlar hizasına koyarken Ortodokslar önce alın kısmına, sonra sırayla sağ ve sol omuz üzerine getirirler. Protestanlar haç çıkarmaz; Lutherci Protestanlar ise yalnızca toplu kutlamalarda haç çıkarır.

Kur'ân-ı Kerîm'de salîb kelimesi geçmemekle birlikte "asmak, çarmıha germek suretiyle idam etmek" anlamındaki salb kökünden türemiş değişik sîgalar yer almaktadır (bk. en-Nisâ 4/157; el-Mâide 5/33; Yûsuf 12/41; el-A'râf 7/124; Tâhâ 20/71; eş-Şuarâ 26/49). Kur'an'ın bildirdiğine göre yahudiler Hz. Îsâ'yı ne öldürmüşler ne de asmışlardır (en-Nisâ 4/157). Salîb kelimesi hadislerde kıyamet tasvirlerinde geçmektedir. Ebû Saîd el-Hudrî'nin rivayetine göre kıyamet günü, "Herkes taptığının peşine düşsün" denilecek, salîb ehli de salîblerinin ardınca cehenneme gidecektir (Buhârî, "Tevḥîd", 24).

Hıristiyanların haça aşırı saygı göstermeleri, ibadetlerini bir haç önünde yapmaları, müslümanlar nazarında haçın hıristiyanlarca put telakki edildiği kanaatine yol açmış ve onların haça taptıkları düşünülmüştür.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi


BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA