Ali İhsan Sâbis Kimdir?

İstanbul’da doğdu

--
--> Ardından Edirne Harp Okulu'na istihkâm muallimi yardımcısı olarak gönderildi (1907). Otuzbir Mart Olayı'nda İstanbul'a gelen Hareket Ordusu'na katılıp Beyoğlu merkez komutanlığı görevini yürüttü. Eğitim amacıyla Almanya'ya gönderildi (1909-1911). Yurda dönünce Harp Akademisi'nde öğretmen yardımcılığına getirildi. Balkan Savaşı'nda Çatalca muharebelerinde bulundu. Ardından Gelibolu'daki Redif Karahisar Tümeni kurmay başkanlığına tayin edildi (1913). Ordunun gençleştirilmesi çalışmaları sırasında Harbiye Nâzırı Enver Paşa tarafından Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Birinci Şube müdürlüğüne getirilen Ali İhsan Bey yarbaylığa terfi ettirilerek İkinci Ordu kurmay başkanlığına tayin edildi (1914). I. Dünya Savaşı başlayınca Kafkas Cephesi'nde Üçüncü Ordu Komutanlığı'na katıldı (1915). 11. Kolordu komutan vekilliği, Ruslar'a karşı oluşturulan Üçüncü Ordu Genel İhtiyat Kuvvetleri komutanlığı, 12. Kolordu komutan vekilliği ve 9. Kolordu komutanlığı görevlerinde bulundu (1915). Doğu cephesindeki başarılarından dolayı albay rütbesiyle, Bağdat'ta Goltz Paşa'nın kumandasında bulunan Altıncı Ordu'ya bağlı 13. Kolordu komutanlığına getirildi (30 Ocak 1916). Sâbis muharebesinde kazandığı zaferden dolayı kendisine bir gümüş liyakat ve imtiyaz madalyası ile bir altın liyakat madalyası verildi. Sâbis soyadını da bu zaferden dolayı almıştır. Irak Cephesi'ndeki savaşlar 13. Kolordu sayesinde Kûtül'amâre'nin düşmesi, İngiliz Generali Townshend dahil beş general, 481 subay ve 13.100 askerden oluşan İngiliz kuvvetlerinin teslim olmasıyla sonuçlandı. İran harekâtına girişip Rus birliklerinin geri çekilmesini sağlaması ve Hemedan'ı zaptetmesi üzerine mirlivâlığa terfi ettirildi (1917).

Ali İhsan Paşa, Kafkas Cephesi'nde bulunan 4. Kolordu komutanlığına tayin edildi (21 Ekim 1917). Ruslar'la Brest-Litowsk Antlaşması'nın imzalanmasının ardından Musul'daki Altıncı Ordu komutanlığına gönderildi (30 Haziran 1918). Savaşın sonuna kadar bu görevde kaldı, İngilizler'e karşı savunma savaşları yaptı ve Musul-Kerkük bölgesinin Osmanlılar'ın elinden çıkmaması için çalıştı. Mondros Mütarekesi imzalandığında (30 Ekim 1918) İngiliz kuvvetleri Musul'un 60 km. güneyinde bulunuyordu. Ali İhsan Paşa, Bağdat'taki İngiliz Generali Marshall'a bir mektup göndererek mütarekenin imzalanmasıyla düşmanlıkların sona erdiğini ve iki tarafın barışa kadar bulunduğu yerde kalması gerektiğini bildirdi ve iki taraf arasındaki arazinin tarafsız bölge sayılmasını teklif etti. İngilizler ise mütarekenin 7. maddesine göre lüzum gördükleri noktaları işgal hakkına sahip olduklarını açıkladılar. Ali İhsan Paşa'nın direnmesi üzerine İngilizler'in tahrikiyle harekete geçen Arap aşiretleri Musul'un batısındaki Telâfer erzak depolarını yağmaladılar. Altıncı Ordu birlikleri yağmacılara karşı gerekli tedbirleri almaya çalışırken İngilizler ahaliye zulüm yapıldığı iddiasıyla müdahale ettiler ve Ali İhsan Paşa'ya gönderdikleri mektupta mütarekenin 7. maddesi gereğince şehrin hemen teslim edilmesini istediler. Paşa teklifi kabul etmeyince General Cassel, İngiliz birliklerine Musul'u işgal etme emrini verdi (1 Kasım 1918). İngilizler'le uzlaşmanın mümkün olmadığını anlayan Ali İhsan Paşa durumu Sadrazam ve Harbiye Nâzırı Ahmed İzzet Paşa'ya bildirdi. İzzet Paşa, İngiliz işgal orduları başkumandanı Amiral Galthorpe'tan Türk ordusunun Musul'u boşaltıp kuzeye doğru çekilmesini isteyen bir ültimatom alınca Ali İhsan Paşa'ya Musul'u boşaltarak İngilizler'in göstereceği hatta kadar geri çekilmeleri emrini verdi. Ali İhsan Paşa da ordusunu Musul'dan Nusaybin'e çekti. Musul vilâyetinin güney sınırlarını işgal eden İngilizler, Musul vilâyet merkezini de ele geçirdiler. Ordunun terhis edilmesi emrini alan Ali İhsan Paşa, Bağdatlı ve Musullu 2142 erin terhis edildiğini Harbiye Nezâreti'ne bildirdi (15 Kasım).

İngilizler'in asıl maksadı Musul petrollerine sahip olmaktı. Bunun için Şeyh Mahmud adındaki Kürt aşiret reisine Kürt hâkimliği adıyla kendilerine bağlı bir hükümet kurdurdular (17 Kasım). Mücadelesini kuzeyde sürdüreceğini açıklayan Ali İhsan Paşa, Harbiye Nezâreti'ne gizli bir rapor göndererek (27 Aralık) böyle sunî bir yapılanmanın kesinlikle kabul edilmemesini istedi; Musul vilâyetindeki istiklâl heveslerinin kendi kontrolü altındaki bölgelere sıçramaması için mevcut kuvvetleriyle karşı koymaya çalıştığını bildirdi. Altıncı Ordu birliklerinin iâşe merkezi Carablus şehrini İngilizler'den geri alması gerginliği arttırdı. Osmanlı hükümeti İngilizler'in baskısıyla Ali İhsan Paşa'dan Carablus'u hemen terketmesini istedi. Bu emre uymak zorunda kalan paşanın Kürt ve Arap aşiretlerini kışkırtan İngiliz istihbarat kaymakamı Killing'i tutuklatması gerginliği yeniden tırmandırdı. İngilizler, büyük engel saydıkları Altıncı Ordu ile kumandanını ortadan kaldırmak için baskılarını arttırdılar. İstanbul'a giden (7 Şubat 1919) Mısır ve Suriye orduları başkumandanı General Allenby, Osmanlı hükümetine bir ültimatom vererek Ali İhsan Paşa'nın görevden alınmasını, Altıncı Ordu'nun lağvedilerek silâh ve cephanesinin kendilerine teslim edilmesini, bölgedeki Türk jandarmasının dağıtılmasını ve bölge halkının silâhtan arındırılmasını istedi. Baskılar karşısında Altıncı Ordu lağvedildi (9 Şubat). Harbiye Nâzırı Ömer Yâver Paşa, Ali İhsan Paşa'ya yerine bir vekil bırakarak İstanbul'a gelmesi gerektiğini bildirdi. Bu sırada İstanbul basınında Ali İhsan Paşa'nın Harbiye nâzırlığına getirileceğine dair haberler çıkmaktaydı. Ali İhsan Paşa ise nezârete gönderdiği telgrafta İngilizler'in kendisini İstanbul'da tutuklayabilecekleri ihtimalini dile getirmişti. Nitekim Haydarpaşa'da trenden iner inmez (2 Mart 1919) İngilizler tarafından yakalanarak Malta adasına gönderildi. O döneme ait bazı hâtıratta Ali İhsan Paşa'nın Irak Cephesi'nde başarılar kazandığı, ancak Mütareke'den sonra İngiliz generalinin isteğine uyarak Musul ve Kerkük'ü mukavemet etmeden boşalttığı ileri sürülmektedir. Mustafa Kemal Paşa da Nutuk'ta Musul ve Kerkük'ü mukavemetsiz tesliminden dolayı Ali İhsan Paşa'yı eleştirmektedir.

Ali İhsan Paşa, İttihatçı nâzırlardan Kara Kemal Bey'in hazırladığı bir plan sayesinde on altı arkadaşıyla birlikte Malta'dan kaçarak Kuşadası'na geldi (25 Eylül 1921). Söke'den Mustafa Kemal Paşa'ya telgraf çekerek görev isteyince Ankara'ya davet edildi. Ali İhsan Paşa, Garp Cephesi Komutanlığı emrinde yeni oluşturulan Birinci Ordu komutanlığına tayin edildi (7 Ekim). Kendisinden kıdemsiz olan İsmet Paşa'nın emrine verilmekten memnun olmamakla birlikte görevi kabul etti. Sivrihisar'da bulunan Batı Cephesi Komutanlığı'na giderek Birinci Ordu karargâhının teşkili ve Bolvadin'e sevki işlerini halletmeye çalışırken Birinci Ordu'ya verilecek subaylar konusunda İsmet Paşa ile anlaşmazlığa düştü. Oradan Bolvadin'e geçti ve kısa zamanda yeni orduyu kurmayı başardı. Birinci Ordu'yu teftiş eden Mustafa Kemal Paşa (28-31 Mart 1922), birliklerin altı ayda getirildiği safhadan ve gerçekleştirilen diğer faaliyetlerden dolayı memnuniyetini dile getirdi. Fakat Ali İhsan Paşa ile İsmet Paşa arasındaki anlaşmazlık devam ediyordu. İsmet Paşa'nın emrinde çalışmayı bir türlü hazmedemeyen Ali İhsan Paşa'nın askerlikle bağdaşmayan davranışlarda bulunması ve Batı Cephesi Komutanlığı'ndan ayrı başına buyruk hareketlere girişmesi, Büyük Taarruz'dan önce İsmet Paşa'nın talebi üzerine Mustafa Kemal Paşa tarafından Birinci Ordu kumandanlığından azledilmesine yol açtı ve henüz kırk bir yaşında iken emekliye sevkedildi (28 Haziran 1922).

Sivil hayata geçtikten sonra bir ara kömür ticaretiyle meşgul oldu. Soyadı kanunu çıkınca Irak Cephesi'nde İngilizler'e karşı kazandığı Sâbis muharebelerinden dolayı Sâbis soyadını aldı. II. Dünya Savaşı yıllarında gazetelerde askerlik konularıyla ilgili yazılar yazdı ve İsmet Paşa'nın uygulamalarını sert bir dille eleştirdi. Hatta Nazi ordularının ilerleyişi karşısında bunları destekler tarzda demeçler verdi. İmzasız yazılarla Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'yü ve hükümet erkânını eleştirmeye devam etti. Suçlamaları cumhurbaşkanlığı makamını rencide eder duruma gelince hükümetin emriyle tutuklandı (24 Şubat 1944) ve sıkıyönetim mahkemesinde yargılanarak on beş ay ağır hapse mahkûm edildi. Hapishaneden çıktıktan sonra Demokrat Parti'ye üye olan Ali İhsan Paşa 1950 seçimlerinde Afyonkarahisar milletvekili olarak meclise girdi. Bu arada hâtıralarını Harp Hatıralarım isimli beş ciltlik kitapta topladı. Eserinin I. cildini 1943'te, II ve V. ciltlerini 1951'de yayımladı; III ve IV. ciltleri yayımlayamadan 7 Aralık 1957'de vefat etti ve İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi. Hâtıraları daha sonra yeniden neşredilmiştir (I-VI, İstanbul 1990-1993).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA