Tatarpazarcığı Nerededir? Pazartatarcığı Hakkında Bilgiler

Bugün Pazardžik adıyla anılan şehir, kuzeyde Balkan dağlarından çıkan Topolnitsa (Topolniça) suyunun Meriç’e kavuştuğu düz ovada kurulmuştur

Burası aynı zamanda İstanbul'dan Belgrad'a ve Filibe'den Sofya'ya giden önemli bir yol üzerindedir. Yine Samakov ve Köstendil yoluyla Makedonya ve Arnavutluk'la bağlantılıdır. Bazı yerli ve yabancı tarihçilere göre şehir 1485'te Akkirman'ın fethinden sonra II. Bayezid tarafından kuruldu ve oradan Tatarlar getirilerek yerleştirildiği için bu adla anıldı. Bununla birlikte şehir hakkındaki en eski kayıtlar 877 (1472) yılına kadar iner. Sofya Millî Kütüphanesi'nde mevcut akıncı kayıtlarıyla ilgili defterde Tatarpazarcığı'nın hepsi müslüman olan 105 hâneden ibaret bir yerleşim yeri olduğu görülür (OAK, nr. 94/73, s. 32-33). Ancak bu kaydın eksik kalmış olması daha fazla nüfusun bulunması gerektiğini ortaya koyar.

XIII ve XIV. yüzyıllarda şehrin kurulduğu Yukarı Trakya'nın geniş düzlükleri, III. Haçlı Seferi sırasında Bizanslılar'a karşı Çar Kaloyan'ın mücadelesi ve XIV. yüzyılın ilk yarısındaki karışıklıklar dolayısıyla tamamen boşalmış durumdaydı. Bu kesimdeki hıristiyan Bulgar ahali, düzlükleri çeviren Balkan ve Rodop dağlarının eteklerindeki tepelerde doğal savunma yeri durumundaki bir dizi köyde ayakta kalmayı başarabilmişti. Yukarı Trakya'nın birçok yerinde yapılan arkeolojik kazılarda bölgedeki iskânın 1300'ler civarında sona erdiği tesbit edilmiştir. 1360'larda Osmanlı fütuhatı ve daha sonraki Türk iskânı bu büyük boşluğu doldurmuş olmalıdır. Trakya'nın Türkler tarafından iskânı Bizans kaynaklarında olduğu gibi ilk Osmanlı kroniklerinde de yer alır. Bu iskân kısmen devlet tarafından yönlendirilmiş, kısmen de kendiliğinden meydana gelmiş ve farklı biçimlerde sürmüştür. Tatarpazarcığı'nın kuruluşu bu sürecin bir sonucu olup buranın muhtemel kurucusu, 1398'de Timur'un baskısı yüzünden Kırım'dan kaçarak bölgeye gelen Aktav Tatarları'dır.

Tatarpazarcığı'nın durumu hakkında ayrıntılı bilgiler 922 (1516) tarihli defterde yer alır (BA, TD, nr. 77). Defterde aynı adla geçen şehir, Saruhanbeyli nahiyesine bağlıydı. Burada 197 hâne, otuz altı mücerret (bekâr) müslüman nüfusu mevcuttu. Sadece bir hıristiyan hânesi kaydedilmişti. Şehirdeki nüfus yedi mahallede ikamet ediyordu. Câmi-i Kebîr ve Kadı İshak Çelebi Camii olmak üzere iki cami, bir mescid, iki hamam ve 1492 yılından az önce Yenice-i Vardar uç beylerinden Evrenosoğlu Şemseddin Ahmed Bey tarafından inşa ettirilen bir imaret mevcuttur. Şehrin yakınında XV. yüzyılın sonunda Malkoçoğlu Bâlî Bey'in yaptırdığı Pîrzâde Zâviyesi vardı. Manastırlı Kadı İshak vakfiyesine göre bu caminin içerisinde seyyahların ve misafirlerin kaldığı birkaç oda bulunuyordu. Bu sebeple Zâviye Camii ya da T-Plan Camii diye adlandırılan cami örneğindeydi. 931 (1525) tarihli kayıt müslüman nüfusunun hemen hemen aynısını vermekte (195 hâne ve on sekiz bekâr: toplam 1000 kişi), ancak bunun yanında şehirde ilk defa hıristiyan bir grubun (on hâne ve iki bekâr) oluştuğunu ortaya koymaktadır. Bu sonuncular yeni kurulan bir mahallenin adı altında kayıtlıdır (BA, MAD, nr. 519). 936 (1530) tarihli Muhasebe Defteri burayı bir kaza merkezi diye gösterir. Ayrıca 1520'li yılların sonunda yapılan nüfus nakilleri neticesinde şehir müslüman nüfusunun % 9'unu kaybederek 178 hâneye ve on altı bekâra (yaklaşık 900 kişi) düştü; hıristiyan nüfusu bütünüyle ortadan kalktı ve şehir tamamen müslümanlarla meskûn hale geldi. 1499 yılında Arnold von Harff, Pazarcık olarak tanımladığı ve güzel bir şehir olduğunu söylediği Tatarpazarcığı'nı 1553'te Hans Dernschwam sefil bir Türk köyü olarak niteler. 1564'te İtalyan seyyahı Antonio Pigafetta adını Taatarpasarsich şeklinde verip güzel bir şehir diye anar. 1572'de Philippe de Frense-Canaye güzel, büyük ve çok hoş bir şehir, 1587'de Reinhold Lubenau önemli bir pazarın kurulduğu güzel yer olarak tanımlar.

978 (1570) tarihli Tahrir Defteri'nde şehrin 231 hânesi ve bir bekâr nüfusu kaydedilmiştir (tah. 1150 kişi). Ayrıca yirmi sekiz hâne hıristiyan mevcuttur. Bu kayıtlar müslüman nüfusun elli yıl öncesine göre arttığına, çoğu çiftçi ve esnaf, adlarından hareketle Bulgar asıllı olan bir hıristiyan grubun tekrar oluştuğuna işaret eder. Bunların içinde Çingeneler de vardır (BA, TD, nr. 494). 1578'de Alman din adamı Stephan Gerlach, kilisesi ve papazı bulunmayan otuz hânelik bu hıristiyan nüfusun mevcudiyetini ilk defa not eden Batılı seyyahtır. 1004 (1596) tarihli Tahrir Defteri'ne göre şehir gelişmesini sürdürdü. Bu tarihte nüfus 287 müslüman ve kırk dört hıristiyan hânesinden meydana gelen ve on beş mahallede toplanan 330 hâneye (yaklaşık 1600 kişi) ulaştı. Bu dönemde üç cami ve beş mescid mevcuttu. Şehir halkının çoğunun dinî ve idarî sınıfa mensup kişiler yanında esnaftan (derici, dokumacı, ayakkabıcı, çeltik tarlalarında çalışan yirmi sekiz işçi) meydana geldiği zikredilmektedir. Bu çevrede pirinç yetiştiriciliği Rumeli'nin ilk beylerbeyi olan Lala Şâhin Paşa (ö. 788/1386 [?]) tarafından tanıtılmıştı, ancak sadece Fâtih Sultan Mehmed zamanında artış gösterdi. XVI. yüzyılda Tatarpazarcığı tasavvufî yaşamın önemli bir merkezi haline geldi ve şehirde Halvetiyye tarikatı ağırlıktaydı. Sofyalı Bâlî Efendi burada çok faaldi. Müridi Nûreddinzâde Molla Çelebi şehirde bir Halvetî zâviyesi inşa ettirdi. İstanbul'a gitmesinden sonra onun kadar etkili olan ve yine burada doğan Kurd Mehmed Efendi onun yerine geçti. XVI. yüzyılın sonunda yerel nüfusun talebi üzerine Damad İbrâhim Paşa bir çifte kervansaray, imaret, han ve çeşme yaptırdı. Avlusu tamamen mermerle döşenen bu kervansarayın imareti her inançtan gelip geçen kişilere karşılıksız yiyecek vermekteydi. 1877 yılında Fransız seyyahı Dick de Lonlay resmini çizdiğinde kalıntıları hâlâ iyi bir görünümdeydi. Tatarpazarcığı'nı tasvir eden son tahrir 1023 (1614) tarihlidir. Burada 409'u müslüman, 105'i hıristiyan, otuz dördü Çingene ve yedisi yahudi olmak üzere toplam 555 hâne (yaklaşık 2700-2800 kişi) kaydedilmişti (BA, TD, nr. 729). Bu dönemde nüfusun % 23'ü gayri müslim olup bu oran gelecek yıllarda artış hızını sürdürecekti.

XVII. yüzyılda Tatarpazarcığı'nda nüfusta hissedilir bir dalgalanma oldu, giderek hızlı bir büyüme ve değişim gerçekleşti. Birkaç cizye defteri şehirde ve civar köylerdeki hıristiyan cemaatin gelişimini takip etmeyi sağlar. 1035 (1625-26) tarihli Cizye Defteri hepsi hıristiyan varoşlarında yaşayan elli yedi hıristiyan ve yedi yahudi hânesinin varlığını gösterir (BA, MAD, nr. 14716). 1043 (1633-34) yılı kaydı, daha önceki dönemlerde içlerinde gayri müslim bulunmayan müslüman mahallelerine yayılan 131 hıristiyan ve on yahudi hânesini ortaya koyar. Bu tarz büyümenin daha sonra da sürdüğü, özellikle 1051 (1641) yılında şehirde 156 hânenin varlığı tesbit edilir (BA, MAD, nr. 1396). Hıristiyanların sayısı Evliya Çelebi'nin şehri ilk defa ziyaret ettiği 1062'de (1652) 146 hâneye gerilemişti. Şehrin nüfusunun yavaş değişimi ovadaki Türk köy sakinlerinin durumunu tedrîcen değiştirdi. XVII. yüzyılda görülen soğuk kış şartlarından (Küçük buzul çağı) dolayı dağlarda yaşayan nüfus, nisbeten sıcak olan Trakya düzlüklerine inerek geniş pirinç tarlalarındaki durgun suyun yol açtığı sıtma hastalığı yüzünden nüfusunun bir bölümünü yitiren Türk köylerine yerleşti.

Tatarpazarcığı'na ilk defa 1652'de gelen Evliya Çelebi burayı 870 hâne içeren on altı mahallelik verimli ve temiz bir kasaba olarak anlatır. 1651 Cizye Defteri'ndeki 146 gayri müslim hânesi bu rakamdan çıkarıldığında geriye 720 müslüman hânesi kalır, bu da nüfusun % 83'ünü meydana getirir. Evliya Çelebi'ye göre müslümanların yayılımı cami ve mescidlerin sayısında da kendini gösterir. Evliya Çelebi çarşıdaki Hacı Câfer Ağa Camii kitâbesinin metnini verir (1034/1624-25). Gürcü Mehmed Paşa'nın haznedarı olan Nâzır Ağa'nın yaptırdığı caminin büyük kubbesini tasvir eder. Çok iyi muhafaza edilen kitâbeye göre cami 1076 (1665-66) yılında inşa edilmişti. Şehir ayrıca Abdurrahman Çelebi tarafından yaptırılan medrese, yedi sıbyan mektebi, üç hamam, 200 dükkân ve yedi derviş tekkesine sahipti. 1640'tan itibaren büyüyen ve kiliseleri bulunan hıristiyan cemaati de mevcuttu. Bu kilise 1837 yılında büyük tarzda yeniden inşa edilen Bogoroditsa Kilisesi'nin yerindeydi.

1105 (1694), 1108 (1696-97) ve 1109 (1697-98) tarihli üç cizye defteri şehirde İranlı bir grup tüccardan, daha doğrusu İranlı bir Ermeni grubundan söz etmektedir (BA, D.CMH, nr. 26668; MAD, nr. 1273, 3652). Bu durum Tatarpazarcığı'ndaki Ermeni cemaatinin oluşumuna şahitlik eder. Aynı kayıt Tatarpazarcığı'nın 1000 yetişkin erkekten fazla olan hıristiyan nüfusunun genelde otuz bir lonca halinde teşkilâtlandığını, bunların içinde abâ, ayakkabı ve kaftan yapımcılarının en büyük grubu meydana getirdiğini göstermektedir. XVIII. yüzyılda Tatarpazarcığı'nda Türkçe ve Farsça şiirler yazan ve bir divanı bulunan Mehmed Ferrî Efendi yetişmiştir.

1819'da Papa Konstantin, Tatarpazarcığı'nın 4000-5000 hâneden ibaret nüfusunun üçte ikisinin Türk olduğunu, buranın aynı adlı bölgenin en büyük şehri durumunda bulunduğunu zikreder. Nüfusun içinde küçük yahudi ve Ermeni grupları da vardır. Şehir tamamen tuğla ile inşa edilmiş duvarlarla çevriliydi. Surları, eşkıyalığın yaygın olduğu bir dönemde XVIII. yüzyılın sonlarında yapılan bir çalışmanın eseridir. Sadece müslüman nüfusu içine alan 1845 tarihli temettuât defterlerine göre şehirde otuz dokuzunu yalnız kadın, otuz ikisini öksüzlerin meydana getirdiği 1102 müslüman hânesi mevcuttur. En büyük mahalle 130 hânelik Câmi-i Atîk, ondan sonra 120 hânelik Ayasbey'dir. Belgelerde isimleriyle birlikte on altı cami, birkaç Ortodoks kilisesiyle bir Ermeni kilisesi zikredilmiştir. Şehirde ayrıca içerisinde pek çok esnafın çalıştığı, özellikle nalbant, derici, yük taşıyıcı ve berberlerin yer aldığı 734'ten fazla dükkân bulunmaktadır.

1291 (1874) tarihli salnâme, şehrin nüfusunda Bulgar unsurların XIX. yüzyılda müslümanları geçtiğine işaret eder. Bu dönemde şehirde 2658 hânede 2617'si müslüman ve 4642'si gayri müslim olmak üzere 7259 kişi (erkek) yaşamaktadır. Şehirde pek çok dükkân ve deponun yanında yirmi cami, dört Bulgar kilisesi, bir Ulah ve bir Ermeni kilisesi, bir sinagog ve üç hamam mevcuttur. Avusturyalı coğrafyacı Hochstätter, Tatarpazarcığı kazasında 1869'da 72.907 kişinin yaşadığı 111 köy bulunduğunu zikretmiştir. Bunların 28.826'sı müslüman, 41.531'i Bulgar, 2122'si Çingene, 230'u yahudi, 103'ü Kutsovlachs/Cincar ve doksan biri Ermeni'dir. Bu dönemde bütün kazanın % 42'si müslümandır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Rus ordusu Tatarpazarcığı'nı şiddetli bir savaştan ve yıkımdan sonra ele geçirdi. Rus işgali ve ardından kurulan Bulgar Devleti şehirde büyük değişikliklere yol açtı. 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'ndan sonra şehir ve kaza başlangıçta yarı bağımsız olan Rumeli-i Şarkî'ye bağlı idi, ancak 1885'te burası yeni Bulgar prensliğine ilhak edildi. 1887 Bulgar seçimleri müslümanların % 15'inin, 1926 seçimleri ise % 9'unun kaldığını gösterir. Camilerin sayısı âniden düştü. Güvenilir bir Bulgar yazarı olan Ivan Batakliev 1923'te sadece dört caminin ayakta olduğunu belirtmektedir (Eskicami, Kurşunlu Cami [Nâzır Ağa], Kâtib Yûnus Camii ve Hacı Sâlih Camii). Yine Batakliev'in anlattığına göre diğer bütün camiler 1878'den hemen sonra Bulgarlar tarafından yıkıldı. İbrâhim Paşa'nın büyük kervansarayı savaş esnasında ciddi biçimde hasar gördü ve kalıntıları daha sonraki inşaat ihtiyaçlarında kullanıldığı için ortadan kalktı. XX. yüzyılda şehir yeni bir plan çerçevesinde tekrar kuruldu. Biri dışında bütün camiler yıkıldı. Nâzır Ağa'nın büyük kubbeli Kurşunlu Camii günümüze kadar gelmiş olup ibadete açıktır. Bugünkü Tatarpazarcığı orta ölçekli, 70.000 dolayında nüfusa sahip bir sanayi (dokuma, kauçuk, mobilya, gıda) şehri durumundadır.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA