--> Yugoslavya'nın parçalanmasından önce Prizren, Balkanlar'ın üç dilinin konuşulduğu tek şehirdi. Arnavutça, Türkçe ve Sırpça şehir halkı tarafından konuşulabilmekte, bunun yanında gazetelerde, dergilerde ve hatta cadde isimlerinde birlikte kullanılmaktaydı. Prizren pek çok camisi, medresesi, hamamı ve derviş tekkesiyle birlikte Balkanlar'daki İslâm kültürünün en önemli merkezlerinden biridir. Bugün dahi bütün bölge büyük bir oranda kültür eserlerini koruma kanunu çerçevesinde Osmanlı karakterini muhafaza etmektedir. Prizren, Balkanlar'da Saraybosna ve Üsküp'ten sonra en çok tarihî caminin bulunduğu şehir olup bunlar bütün bölgenin en görkemli eserleridir.
Prizren verimli Metohija ovasının güneyinde yer alır. Kısmen sert Şar dağlarının eğiminde, kısmen de Beyaz Drim'in bir kolu olan küçük Bistritsa nehrinin düzlüğünde, Ortaçağ'dan kalma büyük bir Sırp ve Osmanlı kalesinin harabelerinin aşağısında bulunmaktadır. Prizren, Üsküp'ün (Skopje) 55 km. kuzeybatısında, Arnavutluk'un kuzeyinde ve açık denizle irtibatını sağlayan İskenderiye'nin (Shkoder) 125 km. doğusuna düşer.
Prizren, Roman şehri Theranda'nın devamı olarak kabul edilir. Ancak yoğun arkeolojik araştırmalarda Bizans döneminden daha eski bulgulara rastlanmamıştır. Şehir ilk defa 1019 yılında Ortodoks piskoposluk merkezi olarak zikredilse de bu statüsü en azından bundan yüzyıl daha eskiye gitmelidir. 1169-1190 yılları arasında Prizren'in Sırplar'ın eline geçtiği, ancak son tarihte yine Bizanslılar'a döndüğü görülmektedir. 1204'te II. Bulgar İmparatorluğu'na dahil olmakla birlikte bu imparatorluğun XIII. yüzyılın ortalarında çökmesinden sonra Sırp Krallığı'na dahil oldu ve 859'da (1455) Osmanlı fethine kadar Sırbistan'ın bir parçası olarak kaldı. Sırp idaresi altında Kral Milutin (1282-1321), Çar Duşan (1331-1355) ve 1355-1362 yılları arasında Kral Uroş'un ikametgâhı oldu. 1307'de Kral Milutin, Prizren'in Ortodoks katedralini restore ederek büyüttü. Bogoroditsa Ljeviška, onu görkemli fresko resimleriyle süsleyerek Bizans-Slav sanatının en önemli çalışmalarından birini gerçekleştirdi. 1348-1353 yıllarında Çar Duşan, Prizren'in hemen dışında büyük Arhangel Manastırı'nı inşa ettirdi. Duşan'ın ölümünden sonra Prizren'in önemi azalmaya başladı.
4 Receb 859'da (20 Haziran 1455) Fâtih Sultan Mehmed kumandasındaki Osmanlı ordusu Vılkoğlu ile (George Brankoviç) savaştan sonra Prizren'i ele geçirdi. Fetihten sonra bir sancağın merkezi yapıldı ve Kral Milutin'in büyük kilisesi, daha sonra Câmi-i Atîk olarak bilinen şehrin en önde gelen camisine dönüştürüldü. Şehre bir grup Türk nüfus yerleştirildi ve dış kesiminde Fâtih Sultan Mehmed bir namazgâh yaptırdı.
936 (1530) tarihli Tahrir Defteri (BA, TD, nr. 167) muhtemelen Prizren'in nüfus bilgilerini içeren en eski kayıttır. 1530'da şehir 270 müslüman ve 396 hıristiyan hânesini (toplam 666 hâne, yaklaşık 3300 kişi) içeren dört müslüman ve dokuz hıristiyan mahallesine ayrılmıştı. Kasabanın iktisadî önemini gösteren bir belge Evrenosoğlu Ahmed Bey (ö. 912/1506) vakfiyesinde bulunmaktadır. Bu belgeye göre Prizren'de söz konusu vakfa bağlı seksen dükkân vardır. 1537 tarihli Kukli Bey vakfiyesi bu zatın vakfı olarak 117 dükkândan söz eder. Kukli Bey, Prizren'de hâlâ ayakta olan kubbeli bir cami, altı su değirmeni ve bir kervansaray yaptırdı. Kukli Bey'in faaliyetleri içerisinde en önemlisi Prizren'i Arnavutluk kıyılarındaki Leş ve İşkodra limanlarına bağlayan dağ yoludur. Kukli Bey tarafından bu yol üzerinde en az on yedi kervansaray inşa edilmiştir. 1530 tarihli defter Sultan Mehmed Camii'nden başka Kâtib Sinan, Yâkub Bey ve Ayas Bey mescidlerinden söz eder, ancak 1513 tarihli Sûzî Çelebi Mektebi ve Camii hakkında bir kayda yer vermez. Sûzî Çelebi şair olup ünlü Gazavâtnâme-i Mihaloğlu Ali Bey'in yazarıdır. XVI. yüzyıldaki iç istikrar (1530 ve 1550 tarihli tahrirleri) Prizren Kalesi'nde sadece bir dizdar, kethüdâ ve bir imamla birlikte yirmi askere sahip olan garnizonun ölçüsünden anlaşılabilir.
XVI. yüzyılda şehir çok hızlı bir ilerleme göstermedi, ancak çok güçlü bir İslâmî karaktere büründü. 978 (1570) yılında (BA, TD, nr. 495) Prizren'in 428 müslüman ve 254 hıristiyan hâne halkı (toplam 682 hâne yaklaşık 3500 kişi) bulunmakta idi. Böylece müslümanların nisbeti 1530'da % 40 iken 1570'te % 63'e çıktı. Bu gelişme XVII. yüzyılda sürdü. 1573'te İşkodra'nın sancak beyi Gazi Mehmed Paşa, Prizren'de büyük ve muhteşem bir kubbeli cami, bir medrese, bir kütüphane, bir mektep, kendisi için bir türbe ve büyük bir çifte hamam inşa ettirdi. Bu binaların çoğu hâlâ ayaktadır. Medrese 1947 yılına kadar faaldi. Mehmed Paşa Kütüphanesi din, tıp, matematik ve tarih üzerine pek çok yazma içerir. Prizren bölgesinden bir Arnavut olan Vezir Sofu Sinan Paşa 1024'te (1615) şehirde büyük bir cami ve bir medrese yaptırdı. Cami kasabanın mimari özelliklerini taşıyan, Balkanlar'ın en âbidevî Osmanlı binalarından biridir.
XVI. yüzyılda Prizren, burada doğan tezkire yazarı Âşık Çelebi'nin deyişiyle "şairler kaynağı" durumundaydı. 1606 ve 1614 yıllarında Prizren, Katolik piskoposlar Mario Bizzi ve Pietro Masarechi'nin ziyaretleriyle renkli bir şekilde tasvir edilir. Mario Bizzi, Prizren'deki 8600 hâneden sadece otuzunun Roma Katolik olduğunu ve kendi kiliselerinin bulunduğunu zikreder. Ortodokslar'ın iki kilisesi vardı. Masarechi'ye göre Prizren'in 12.000 Türk (müslüman), 600 Ortodoks Sırp ve 200 Katolik nüfusu bulunmaktaydı. Osmanlı rakamları ile karşılaştırıldığında sadece iki hıristiyan cemaatinin sayıları bir yere kadar gerçekçi görünmektedir. Her iki piskoposun Sırbistan'ın bu bölgesinde yaşayan nüfusun Arnavutça konuştuğu şeklindeki beyanı çok dikkat çekicidir.
Prizren ve köyleri 1689-1690 kışında Piccolommini kumandasındaki Habsburg ordusunun işgalinden çok büyük hasar gördü. Bu esnada şehir yakılıp yağma edildi, müslüman nüfusunun büyük bir bölümü kılıçtan geçirildi. Dağlardaki müslüman Arnavut nüfusun yardımıyla Osmanlılar, Habsburg ordusuyla ona yardım eden hıristiyan Arnavut ve Sırplar'ın geri çekilmesini sağladı ve geride kalan hıristiyanlardan çok şiddetli biçimde öç alındı. Bu olay, Patrik III. Arsenije Crnojević önderliğindeki Kosova Sırpları'nın büyük göçüne sebep oldu. Osmanlı defterleri, Kosova'nın İslâmlaşması'nın tedrîcî bir süreç olmaktan daha öte bir şey olduğunu gösterir. 1737 yılındaki Habsburg işgali benzeri olayların tekrarına yol açtı. Bu sıkıntılardan sonra Prizren yakınlarındaki Nenkovac köyünden olan ve Habsburg ordusunun kovulmasında çok gayretleri bulunan Sâlih Ağa, Prizren'deki pek çok cami ve okulu tamir ettirdi ve bölgedeki hayatın normalleşmesini sağladı. Bu olağan üstü hizmetlerinden dolayı kendisine sultan tarafından paşa unvanı verildi. Sâlih Paşa, Prizren'de XIX. yüzyıla kadar hüküm süren Rotulla ailesine mensup Arnavut paşaları hânedanının kurucusudur. 1806'da Tâhir Paşa'nın oğlu Said Paşa isyancı Sırplar'a karşı savaşınca pek çok halk türküsünde anılır oldu.
1809-1836 yılları arasında Prizren, Rotulla ailesinin en önemli siması olan Mahmud Paşa tarafından idare edildi. 1809'da Mahmud Paşa, Niş yakınlarındaki isyancıları dağıttı ve ardından Semendire ile Belgrad'ı tekrar geri aldı. 1821'de Yunan ayaklanmasının bastırılmasında bulundu. Mahmud Paşa daha ziyade Prizren'de yaptırmış olduğu büyük cami, medrese ve mekteple bilinmektedir. 1836'da İşkodra'nın isyancı veziri olan Buşatlı Mustafa Paşa'nın tarafına geçince Anadolu'ya sürülerek burada idam edildi. Oğlu Emin Paşa yerine geçerek 1843 yılında ölümüne kadar idarede kaldı. Rotulla paşaların zamanında Prizren büyük gelişmeler kaydetti. 1798-1799'da Baron Felix Beaujour, Prizren'in 7-8000 nüfusa sahip olduğundan söz eder. 1836'da Ami Boué 26.000 ve 1844 yılında Joseph Müller 6000 ev ve 25.000 nüfus kaydeder. Bu yıllarda (1831) Emin Paşa Prizren'de yapılmış son önemli Osmanlı camisi ile bir medrese inşa ettirdi. Caminin iki yüzyıllık eski Sofu Sinan Camii'nden esinlendiği açıkça görülmektedir.
Emin Paşa'nın ölümünden sonra eyaletlerin yeniden düzenlenmesi çerçevesinde Prizren büyük bir idarî ünitenin merkezi oldu. Şehrin kalkınmasında bunun çok olumlu etkileri görüldü. Devam eden düzenlemelerden sonra büyük Prizren vilâyeti çeşitli küçük ünitelere ayrıldı, bu arada yeni Kosova vilâyetinin merkezi Üsküp'e taşındı. Bu gelişme ve 1880'li yıllardaki demiryollarının inşası neticesinde ticaret yollarının değişmesiyle birlikte Prizren de giderek önemini kaybetti.
1857'de Rus konsolosu ve bilim adamı Aleksandar Giljferding, Prizren'de 3000 müslüman, 900 Ortodoks Sırp ve 100 Katolik hânesinin bulunduğunu belirtir, bu durumda müslüman nüfusun oranı % 75'tir. 1861 yılında Frano Jukić, Prizren'in nüfusunu 4000 hâne ve 20.000 kişi olarak tahmin etmiştir. 1865'te Alman seyyahı ve bilim adamı Johann Georg von Hahn ise burada uzun süre ikamet eden Petelenz'in rakamlarına dayanarak Prizren'in nüfusunun 11.540 hâneden ibaret bulunup bunların 8400'ünün müslüman, 3000'inin Ortodoks ve 150'sinin Katolik hânesi olduğunu belirtir. Bu hânelerde 36.000'i müslüman olan (% 78) toplam 46.000 nüfus yaşıyordu.
Şemseddin Sâmi'nin Kāmûsü'l-a'lâm'ında 1895 yılında Prizren'de 38.000 nüfus, yirmi dört cami ve 1000 dükkânın olduğu kaydedilir. 1896 tarihli Kosova Vilâyeti Salnâmesi şehirde 7263 (erkek) müslüman nüfusun ve bunun yanında 2035 Ortodoks, 389 Katolik ve 489 müslüman Çingene'nin bulunduğunu belirtir ki müslümanların oranı bu rakamlara göre % 71'dir. Prizren kazasındaki 199 köyde ise 28.309 erkek sakiniyle 10.612 müslüman hânesi, erkek nüfus olarak 5112 Ortodoks, 170 Katolik ve 575 müslüman Çingene vardı. Bu rakamlara göre müslümanların oranı % 85'tir. Verilen rakamların hiçbiri kesin olmayıp sadece nüfusların büyüklük sırası hakkında bir fikir vermektedir. Georg von Hahn ve Şemseddin Sâmi Prizren'in Balkanlar'ın en büyük şehirlerinden biri olduğunda hemfikirdir. Osmanlı Devleti'nin son dönemine kadar Prizren, mükemmel gümüş işçiliği ve sahtiyan imali yanında her türlü tabanca, tüfek ve kılıç üretimiyle en zengin ticaret ve endüstri merkezlerinden biri olarak kaldı.
Prizren, 1878-1881 yılları arasında Osmanlı tarihinde "Arnavutluk isyanı" diye anılan olaya sahne oldu. 10 Haziran 1878'de Prizren Arnavut Cemiyeti kuruldu. Ocak 1881'de Ömer Prizreni başkanlığında geçici Arnavut hükümeti teşkil edildi. Bu dönemde Üsküp dahil Kosova'nın birçok bölgesi bu hükümetin idaresine geçti. Nisan 1881'de Derviş Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri Kosova'da Arnavut bağımsızlık yanlılarının eline geçen bölgeleri geri aldı. 3000 Arnavut Anadolu'ya sürgün edildi. Prizren Arnavut Cemiyeti dağıtılarak üyeleri çeşitli mahkemelere sevkedildi.
1912 yılındaki I. Balkan Savaşı esnasında Prizren, General Janković kumandasındaki Sırplar tarafından ele geçirildi. Gerçekleştirdiği korkunç katliamlar neticesinde Batılı basın kendisine "Modern Cengiz Han" unvanını verdi. Kale içi her şeyiyle havaya uçuruldu. Fâtih Sultan Mehmed Camii tekrar kilise yapıldı, Rotulla Mahmud Paşa'nın binaları tamamen yerle bir edildi. Ardından bazı tarihî camiler de yıkıldı. 1912 olaylarında ve savaşlar esnasında ortaya çıkan yıkım, demiryolu sisteminin kurulmasıyla bazı endüstri faaliyetlerinin başladığı 1960 yılına gelinceye kadar düzelmedi. Bununla birlikte yıkım ve fakirliğin Prizren'i çirkin modernleşmeden koruduğu söylenebilir. Tito yönetiminde geçen yıllarda Hıristiyanlığa ve Müslümanlığa ait tarihî eserlerde yoğun bir restorasyon çalışması gerçekleştirilmiştir.
Prizren geçmişte olduğu kadar bugün de hâlâ tasavvufî yaşamın aktif bir merkezi halindedir. Sinâniyye tarikatının geçmişi 1589 yılında Şeyh Mûsâ Efendi'nin Tabakhâne mahallesinde bir tekke kurmasına kadar gider. Kādiriyye tarikatı ise hâlâ ayakta olan mevcut tekkenin Şeyh Hasan tarafından 1066'da (1655-56) kurulmasına dayanır. Halvetiyye tarikatının bir kolu olan Karabaşiyye ise 1111 (1699-1700) yılında Şeyh Osman Efendi'nin Siroz'dan Prizren'e gelmesi ve mevcut tekkeyi kurmasıyla birlikte başlamıştır. Sinâniyye tarikatı 1118-1119'da (1706-1707) ikinci bir tekkeye sahip olmalıdır. Sa'diyye tarikatının Âciziyye kolu Prizren'e sûfî bir şair olan Süleyman Efendi (ö. 1738) tarafından getirilmiştir. Muhteşem ağaç kubbeli türbesi hâlâ ayakta olup büyük saygı görmektedir. Bektaşiyye tarikatının aktif olduğu ve bazı Melâmî gruplarının hâlâ Prizren'de var olduğu da söylenmektedir. Son zamanlarda ise 1972 yılında Şeyh Cemâlî Zukiç tarafından tekkesi tekrar inşa edilen Rifâiyye tarikatının çok aktif olduğu görülmektedir. Bu tekkedeki Nevruz kutlamaları eski Yugoslavya'nın bütünündeki tasavvufî yaşamın en eski olaylarından biridir.
1999-2000 yıllarında cereyan eden Kosova savaşları esnasında en önemli Osmanlı eserleri Sırplar'ın oluşturduğu özel "yıkım komandoları" tarafından havaya uçurulmak istendi. Birleşmiş Milletler'e bağlı Alman askerlerinin vaktinde gelişiyle şehir bu yıkımdan kurtulmuş oldu. Bu olayların kötü etkilerinden dolayı geride kalan Sırp nüfusu Prizren'den çıkartıldı ve kutsal saydıkları şeyler aşağılandı. XIV. yüzyılın ilk yıllarından kalma Bogoroditsa Ljeviška Katedrali iki defa intikam hisleriyle hareket eden Arnavutlar'ca tahribata uğratıldı. Çok değerli duvar resimleri karalandı ve imha edildi. Özellikle son yıllarda Prizren tekrar büyümeye ve genişlemeye başladı. Sahip olduğu Osmanlı havasını ve o döneme ait tarihî eserleri hâlâ muhafaza etmekte, ayrıca bu eserleri Türkiye Cumhuriyeti'nin etkin katılımıyla tekrar onarmakta ve yeniden inşa etmektedir.
Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ