Muhammed Ahmed Halefullah kimdir? Muhammed Ahmed Halefullah biyografisi

Sudan asıllı bir ailenin çocuğu olarak Mısır’ın Şarkıye vilâyetine bağlı Münyelkamh’ın Benedf köyünde doğdu

Cedelü'l-Ḳurʾâni'l-Kerîm adlı yüksek lisans tezini 1942'de tamamlayıp aynı hocanın danışmanlığında doktora çalışmasına başladı. Hûlî tarafından geliştirilen edebî tefsir teorisinin uygulamasını yaptığı el-Fennü'l-ḳaṣaṣî fi'l-Ḳurʾân adlı tezini 1947 Mayısında bitirdi. Eserde Kur'an kıssalarını edebî metin olarak ele alıp modern tarih ve edebiyat eleştirisi yöntemleriyle değerlendirdi. Kur'an'ın hidayet rehberi oluşuna vurgu yapan Muhammed Abduh ile Kur'an kıssalarının güvenilirliğini sorgulayan Tâhâ Hüseyin'e ait fikirlerin sentezi niteliğindeki çalışmasında Kur'an'daki kıssalarla tarihî gerçekleri ortaya koymanın değil özendirme, sakındırma, öğüt ve ders verme, doğru yolu gösterme gibi yollarla Hz. Peygamber'in tebliğinin güçlendirilmesinin hedeflendiğini, bu sebeple kıssalardaki olayların ne zaman, nerede gerçekleştiğini, hatta gerçekleşip gerçekleşmediğini sormanın anlamsız olduğunu dile getirdi. Ahkâm âyetlerinde görüldüğü gibi kıssalarda da nesih ve tedrîcîliğin söz konusu olabileceği, vahyin ilk muhataplarının kıssalar hakkında bilgi sahibi oldukları, kıssaların haber değerinin Kur'an'ın i'câzına katkıda bulunmadığı ve Kur'an'da mitolojik anlatımın bulunduğu gibi tezler ileri sürdü. Özellikle kıssaların tarihsel verilere uygunluğunu sorgulaması sert eleştirilere yol açmıştı. Enver el-Cündî bu tartışmayı, I. Dünya Savaşı'nın ardından müslüman Araplar arasında ortaya çıkan önemli tartışmalardan biri olarak zikreder (el-Müsâcelât, s. 3; ayrıca tezin etkileri için bk. Karataş, s. 187-197).

Halefullah'ın doktora tezi için Emîn el-Hûlî, Ahmed Emîn ve Ahmed eş-Şâyib'den meydana gelen bir ön değerlendirme heyeti kuruldu. Bunlardan Hûlî tezin jüriye sunulabilecek yeterlilikte olduğunu savunurken diğer iki üye aksi yönde görüş bildirdi. Ahmed eş-Şâyib sert bir dille tezi eleştirdi, Ahmed Emîn de Halefullah'ın görüşlerinin Ali Abdürrâzık'ın el-İslâm ve uṣûlü'l-ḥükm ile Tâhâ Hüseyin'in Fi'ş-şiʿri'l-Câhilî adlı eserleri etrafında ortaya çıkan benzer bir soruna yol açabileceğini belirtti ve tezin jüri üyelerine gönderilmeden üniversitedeki yetkililerce incelenmesini teklif etti (bu önerinin perde arkasındaki sebeplerine dair Halefullah'ın iddiaları için bk. el-Fennü'l-ḳaṣaṣî, s. 18-19). Bunun üzerine bir inceleme heyeti oluşturuldu, ayrıca Edebiyat Fakültesi profesörlerinden Şevkī Dayf'tan çalışmanın bilimsel yönüyle ilgili bir rapor yazması talep edildi. Gerek komisyonun gerekse Dayf'ın raporlarında Ahmed eş-Şâyib'in eleştirileri yerinde bulundu (Halefullah'a göre Şâyib ve Dayf'ın eleştirilerinin gerçek sebebi, daha önce Zekî el-Mehâsinî'nin Şâyib'in danışmanlığında hazırladığı doktora tezinin Hûlî tarafından reddedilmesiyle kendisinin Dayf'ın eserlerine yönelttiği eleştirilerin doğurduğu kişisel intikam duygusudur) (a.g.e., s. 19). Tartışmanın er-Risâle dergisinin 15 Eylül 1947 tarihli sayısıyla duyulmasından sonra İhvân-ı Müslimîn başta olmak üzere Mısır'daki İslâmcı grupların oluşturduğu el-İttihâdü'l-âm li'l-hey'âti'l-İslâmiyye 11 Ekim 1947 tarihinde aldığı kararla Kral Fârûk, başbakan, eğitim bakanı, üniversite ve fakülte yönetimiyle Ezher meşihatına Halefullah ve Hûlî'nin yargılanması çağrısında bulundu. 13 Ekim'de tezin jüri önünde savunulabilecek yeterliliğe sahip olmadığı gerekçesiyle yine reddedilmesi tartışmanın büyümesine sebep oldu. 16 Ekim'de dinî konularda denetleme yetkisi bulunan Ezher Üniversitesi ve Din Enstitüleri genel sekreteri Mahmûd Ebü'l-Uyûn, Edebiyat Fakültesi Dekanı Abdülvehhâb Azzâm'dan tartışmayla ilgili resmî açıklama yaparak kamuoyunu aydınlatmasını talep etti. Azzâm'ın 20 Ekim'de Mahmûd Ebü'l-Uyûn'a gönderdiği cevabî mektup da tepkileri yatıştıramadı; aksine 2 Kasım'da Ezher Ulemâ Cephesi tez hakkında Mısır başmüftüsünün dinî bir hüküm vermesi, Hûlî'nin akademik konumunu ele almak üzere Yüksek Âlimler Topluluğu'nun bir araya gelmesi, durumları açıklık kazanıncaya kadar Halefullah ile Hûlî'nin görevlerinden uzaklaştırılmaları çağrısında bulundu. Ayrıca Ezher hocalarından Muhammed eş-Şirbînî, Şeriat Fakültesi Dekanı Abdullah Âmir, Usûlüddin Fakültesi Dekanı Abdülazîz Hattâb ve Arap Dili Fakültesi Dekanı Muhammed Ebü'n-Necâ'dan oluşan bir kurul tezin küfre götüren iddialar taşıdığını, Halefullah ile Hûlî'nin Kur'an'a dair ders vermelerinin engellenmesi ve yargılanması gerektiğini belirten bir fetva çıkardı. İyice şiddetlenen tartışma parlamentoya intikal etti. Tezin dinî açıdan incelenmesi amacıyla biri Eğitim Bakanı Senhûrî Paşa başkanlığında parlamentoda, diğeri üniversitede iki komisyon kuruldu. Abdülvehhâb Hallâf, Zekî Hasan ve Muhammed Abdülmün'im eş-Şerkāvî'den oluşan ikinci komisyonun raporunda tezin Kehf sûresinin 13, Yûsuf sûresinin 111. âyetlerinin zâhirine aykırı olduğu ifade edildi. Senhûrî Paşa tarafından görüşüne başvurulan Ezher Şeyhi Mahmûd Şeltût da 20 Kasım 1947 tarihli mektubunda tezin dinî açıdan yıkıcı fikirler içerdiğini söyleyerek bakandan bu tür araştırmaların engellenmesine öncülük etmesini istedi. Parlamenter Abdülazîz Sûfânî'nin girişimiyle başlayan süreçte Halefullah'ın üniversiteye bağlı Kur'an Araştırmaları Merkezi'ndeki araştırma görevliliği kadrosu Eğitim Bakanlığı'na bağlı Dârü'l-muallimîn'e alındı, Hûlî'nin de Kur'an'la ilgili tez yönetmesi ve ders vermesi yasaklandı. Ardından Halefullah, yine Hûlî'nin yönetiminde hazırladığı Ṣâḥibü'l-Eġānî Ebü'l-Ferec el-İṣfahânî adlı yeni doktora teziyle 1953'te doktor unvanını aldı.

Dârü'l-muallimîn'den sonra Ma'hedü'd-dirâsâti'l-Arabiyye'de görevlendirilen Halefullah, Mısır Kültür Bakanlığı müsteşarlığından emekliye ayrıldıktan sonra Arap Sosyalist Birliği mensubu Marksist-milliyetçi, sosyal demokrat ve aydınlanmacı İslâmcılar'la birlikte Ulusal İlerici Birlik Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı. İki defa genel başkan yardımcılığını yaptığı parti adına propaganda amaçlı konferanslar verdi, siyaset ve programının oluşmasında aktif rol oynadı. Partiyle organik bağı bulunan el-Ahâlî yayınevinin editörlüğü ile el-Yaḳaẓatü'l-ʿArabiyye dergisinin yazı işleri müdürlüğünü üstlendi. Ayrıca merkezi Rabat'ta bulunan Arap Kültürü Millî Meclisi'nin başkan yardımcılığını ve bu teşkilât tarafından çıkarılan aylık el-Vaḥde dergisinin editörlüğünü yaptı. Fikirleri sebebiyle 1981'de yaklaşık dört ay hapis yattı, ayrıca bir süre dergi ve gazetelerde yazı yazması yasaklandı. 1956'da Mısır Yüksek Öğretim Kurumu'nda çalışan Sâmiye Muhammed Zekî ile evlenen Halefullah 6 Haziran 1997'de Kahire'de öldü ve Salâh Sâlim Mezarlığı'na defnedildi. Vasiyeti uyarınca kütüphanesi Zekāzîk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne bağışlanmıştır.

Halefullah yazılarında dinî bir söylem kullanmış ve muhtemelen dönemin Mısır'ında dinsizlik olarak algılanan laiklik kavramına yer vermemişse de fikirleri laik tezlerle uyumludur. Hatta laikliğin dinî esaslarını oluşturmaya çalıştığı (Karataş, s. 72), materyalizmi reddettiğini açıkça belirtmesine rağmen (a.g.e., s. 63) son derece maddeci bir bakış açısına sahip olup İslâm'ı Marksizm başta olmak üzere Batılı ölçülere göre değerlendirdiği öne sürülmektedir. Halefullah'a göre İslâmiyet'in geldiği dönemde insanlık henüz belirli bir fikrî olgunluğa ulaşmadığından Kur'an genel prensipler getirmekle yetinmiş, dinî alanın dışında topluma tam yetki vermiş, aynı sebeple peygamberliğin Hz. Muhammed'le birlikte son bulduğunu ilân etmiştir. Buna göre kanunların kaynağı toplumdur. Akaid, ibadetler, helâller ve haramların dışında kalan, zamana ve mekâna bağlı olarak değişen siyasî, idarî, askerî, iktisadî vb. dünyevî konular din adamları tarafından değil halkın temsilcilerinin yanı sıra meslek mensuplarını ve bilimsel toplulukların temsilcilerini de kapsayan ülü'l-emr tarafından adalet, eşitlik ve maslahat prensipleri çerçevesinde karara bağlanmalıdır. Halefullah, ülü'l-emrin kanun koyma yetkisinin Kitap ve Sünnet'te açıkça düzenlenmeyen alanlarla ilgili olduğunu sıkça vurgulasa da maslahat prensibi çerçevesinde ülü'l-emr tarafından yapılan düzenlemelerin Kitap ve Sünnet'in açık hükümlerine aykırı olması halinde, -Tûfî'nin maslahat görüşüne de atıfta bulunarak- nasların koyduğu hükümlerin terkedilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Medine site devletine başkanlık yapan Hz. Peygamber'in devleti yönetme yetkisini Allah'tan değil toplumdan aldığını ve İslâm'ın belirli bir devlet sistemi öngörmediğini düşünen Halefullah hilâfet müessesesinin dinî mahiyetinin olmadığını, sahâbenin siyasî istikrar arayışı sonucu ortaya çıktığını, dolayısıyla modern dönemde yaşayan müslümanların da sahâbe nesli gibi kendi şartlarına en uygun devlet sistemini belirleme yetkilerinin bulunduğunu, bu yeni sistemde devlet başkanlığı için eski dönemde arananlardan farklı özelliklerin şart koşulabileceğini ileri sürmüştür.

Sosyalizmi eleştiren hocası Hûlî'nin aksine Halefullah, mal ve mülkiyetle ilgili âyetlerle sosyalizmin ilkeleri arasında paralellikler kurarak sosyalizmin Kur'an'a aykırı olmadığını, Kur'an'ın Arap sosyalizminin fikrî zeminini teşkil edecek âyetler içerdiğini ve Hz. Peygamber döneminde sosyalist ilkelerin tedrîcî bir şekilde hayata geçirildiğini ileri sürer. Kur'an açısından bakıldığında üretim araçları üzerindeki mülkiyetin fertlere değil topluma ait olduğunu, fertlerin bu araçları toplum yararını gözeterek işletme hakkı bulunduğunu, bu şartın yerine getirilmemesi halinde toplumun üretim araçlarına el koyup işletme yetkisinin başkalarına verilebileceğini ifade eder. Sosyalist ilkelerin uygulanması açısından Hz. Peygamber dönemini dört aşamada değerlendirir. Kapitalist yapıların güçlü olduğu Mekke döneminde zorunlu ihtiyaçların karşılanmasıyla sınırlı iktisadî adaletin vaaz ve nasihatle gerçekleştirilmeye çalışıldığını, sosyalist kavramların belirginleştiği hicreti takip eden yıllarda gönüllülük esası devam etmekle beraber ensar ve muhacirler arasında mallarla sınırlı olmayan kapsamlı ortaklık ilkesinin hayata geçirildiğini, üçüncü aşamada bu ortaklığın üretim araçlarını da kapsayacak şekilde genişletilerek en önemli üretim aracı olan yeryüzünün/toprağın mülkiyetinin topluma ait olduğu ilkesinin ilân edildiğini, İslâm devletinin kurulduğu son aşamada ise gönüllülük esası terkedilerek devlet ve zenginlerin fertlerin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamakla mükellef tutulduğunu iddia eder.

Öğrencilik yıllarında Arap Milliyetçileri Birliği'ne katılan, Baas hareketinin kurucularından ve Arap milliyetçiliğinin teorisyenlerinden Mişel Eflâk'ın yakın dostu olan Halefullah, Arap milliyetçiliğinin referans aldığı bazı kişilerle ilgili biyografi çalışmaları yapmış, Arap birliği fikrinin ve bunun bir parçası olarak Mısır ile Libya'nın birleşmesi projesinin hayata geçirilmesi için yoğun çaba sarf etmiştir. Milliyetçilik eğilimi sosyalizm ve laiklik eğilimlerine nisbetle daha baskın görülen Halefullah Hz. Peygamber'in Arap olduğunu, Kur'an'ın Araplar'ın diliyle indirilip onların Tanrı tasavvurunu değiştirdiğini, onlara ait zaman ve mekânlardan, onlar tarafından bilinen peygamberlerden bahsettiğini, âyetlerin önemli bir kısmının Arap muhataplarının yaşadığı olaylarla ilgili olduğunu, Arap olmayan müslüman toplulukların da İslâm'ın şartlarını Arap uygulamasıyla yerine getirdiklerini savunmuş, İslâm'ın Arap karakterine ve bunun İslâm'ın evrenselliğiyle ilişkisine vurgu yapmış, daha da ileri giderek Arap milliyetçiliğiyle İslâm arasında organik bir bağ bulunduğu tezini ileri sürmüştür. Araplar arasındaki siyasî bölünmüşlüğün sömürgeci güçlerin politikaları sonucunda ve onların çıkarlarının korunması amacıyla ortaya çıktığını düşünen Halefullah, bu bölünmüşlüğün giderilip Arap birliği düşüncesinin hayata geçirilmesini bir zorunluluk olarak görmüş, ayrıca bunun tevhid inancının da gereği olduğunu ifade etmiştir.

Eserleri. Din ve Toplum. 1. el-Fennü'l-ḳaṣaṣî fi'l-Ḳurʾâni'l-Kerîm (Kahire 1950-1951, 1957, 1965, 1972, 1999). Halefullah'ın reddedilen doktora tezinin temel iddiaları korunarak yeniden düzenlenmiş şekli olup Şaban Karataş tarafından Türkçe'ye çevrilmiş (Kur'ân'da Anlatım Sanatı: el-Fennü'l-Kasasî, Ankara 2002), ayrıca Karataş, Halefullah'ın eserde ileri sürdüğü görüşlerle ilgili doktora tezi hazırlamıştır (bk. bibl.). 2. Hâkeẕâ yebni'l-İslâm (Kahire 1970). İslâm ve beşerî sistemler arasındaki farklılıkların incelendiği eserde İslâm'ın hayat şartlarında, kültür ve dillerdeki farklılığa rağmen bütün zaman ve mekânlarda uygulanabilecek bir esneklik taşıdığına dikkat çekilerek bu özelliğiyle İslâm'ın beşerî sistemlerden ayrıldığı vurgulanmaktadır. 3. Muḥammed ve'l-ḳuva'l-mużâdde (Kahire 1973). 1942'de kabul edilen Cedelü'l-Ḳurʾân isimli yüksek lisans tezinin ad değişikliğiyle yayımlanmış şekli olan ve İbrahim Aydın tarafından Türkçe'ye çevrilen eserde (Hz. Muhammed ve Karşıt Güçler, İstanbul 1992) Hz. Muhammed'in peygamberliğini ilân ettiği ortamın sosyolojik analizinin ardından müşrikler, münafıklar ve yahudilerin teşkil ettiği cephenin Hz. Muhammed'in peygamberliğine karşı çıkmasının altında yatan sebeplerle bu mücadelede gerek Hz. Peygamber gerekse adı geçen gruplar tarafından kullanılan cedel yöntemleri incelenmektedir. 4. el-Ḳurʾân ve'd-devle (Kahire 1973). Arap milliyetçilerinin Batı (Amerika ve Avrupa) ile Doğu (Rusya ve Çin) blokları arasında nasıl davranacaklarını bilmediklerini, önemli sorunlardan biri olan bu durumun bazı müslüman devlet adamlarının Selefîliğe kayıp siyasî, idarî, ekonomik ve sosyal düzenlemelerde ihtiyaç duydukları ilkeleri şeriat içerisinde aramalarına yol açtığını ileri süren Halefullah, Kur'an'da devlet problemine odaklandığı ve bu çerçevede Câhiliye toplumundaki güç merkezlerinin, İslâm toplumunun oluşumunun, siyasî sistem, anayasa mahkemesi, yasama ve yürütme organları ile devletin görevi konularını incelediği eserde Kur'an'ın devlet yapısının teşkiline ilişkin olarak hak, adalet ve toplumun iyiliğini gözetecek genel prensipleri ortaya koymakla yetinip zamana ve mekâna göre değişiklik arzeden ayrıntıların belirlenmesini insanlara bıraktığını ileri sürmüştür. 5. el-Ḳurʾân ve's̱-s̱evratü's̱-s̱eḳāfiyye (Kahire 1974). Halefullah'ın, İslâm dünyasında Amerika veya Rusya'nın temsil ettiği ilkeler çerçevesinde politikalar üretilmesine itiraz olarak yazdığı eser insanî değerler konusunda Kur'an'ın getirdiği ilkelerin üstünlüğüne dikkat çekmektedir. 6. el-Ḳurʾân ve müşkilâtü ḥayâtine'l-muʿâṣıra (Kahire 1967; Beyrut 1982). Eserde özgürlükler, ideal yönetim biçimi, adalet paylaşımı, farklı din mensuplarının barış içerisinde bir arada yaşaması, evlilik ve eşlerin birbiriyle ilişkileri gibi güncel problemlere Kur'an çerçevesinde çözüm yolları aranmaktadır. 7. el-Üsüsü'l-Ḳurʾâniyye li't-teḳaddüm (Kahire 1984). İslâm dünyasının içinde bulunduğu geri kalmışlık ve donukluğu Kur'an'a bağlayanlara cevap olarak kaleme alınan eserde, ilerleme ve değişimle İslâm arasında organik bir bağ kurularak bu iki idealin Kur'an'daki temelleri ele alınmaktadır. 8. Mefâhîm Ḳurʾâniyye (Küveyt 1984). Halefullah'ın, Kur'an'da geçen ve kamuoyunu etkilemek isteyenlerce sıkça atıf yapılan kavramları incelediği eser iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde peygamberlik-mülk, şeriat-hüküm, ümmet-kavim, şûrâ-velâyetü'l-emr, egemenlik-tâbiiyetten oluşan siyasî içerikli altı kavram çifti ele alınırken ikinci bölümde ilim-mârifet, tartışma-diyalog, hak-bâtıl, helâl-haram, sorumluluk-karşılık, adalet-zulüm, emanet-hıyanetten meydana gelen toplumsal içerikli kavram çiftleri incelenmektedir. 9. ʿUrûbetü'l-İslâm (Rabat 1990). Halefullah'ın editörlüğünü yaptığı el-Vaḥde dergisini çıkaran el-Meclisü'l-kavmî li's-sekāfeti'l-Arabiyye tarafından basılan eser yazarın Arap milliyetçiliğine ilişkin görüşlerini içermektedir.

Dil ve Edebiyat. 1. Ṣâḥibü'l-Eġānî Ebü'l-Ferec el-İṣfahânî (Kahire 1953, 1962). Birinci doktora çalışmasının reddedilmesi üzerine Halefullah'ın hazırladığı ikinci doktora tezidir. Eserde İsfahânî'nin hayatı, dönemi, ilim ve siyaset çevreleriyle ilişkileri, hadis, edebiyat ve tarih başta olmak üzere İslâm düşünce geleneğindeki yeri incelenmektedir. 2. Aḥmed Fâris eş-Şidyâḳ ve ârâʾühü'l-luġaviyye ve'l-edebiyye (Kahire 1955). Halefullah'ın 1955 yılında Kahire Üniversitesi'nden uzaklaştırılmasının ardından görevlendirildiği, Yüksek Arap Araştırmaları Enstitüsü Edebiyat ve Dil Araştırmaları Bölümü öğrencilerine verdiği konferanslar dizisinin bir araya getirilmesiyle meydana gelmiştir. 3. Dirâsât fi'l-mektebeti'l-ʿArabiyye (Kahire 1958). Müellifin 1958'de, Temel Eğitim Merkezi'ndeki okuma yazma seferberliği programı kapsamında üstlendiği, Arap kütüphaneciliğinin tarihiyle ilgili ders için hazırladığı bu kitapta, kütüphanecilik tarihi ve Arap kütüphaneciliği hakkında bilgi verildikten sonra çeşitli alanlara ait temel eserler tanıtılmaktadır.

Biyografi. 1. el-Kevâkibî ḥayâtühû ve âs̱âruh (Kahire 1956). Eserde Osmanlı ve hilâfet karşıtı reformcu görüşleriyle bilinen, fikirleri bilhassa XX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Arap milliyetçileri arasında rağbet gören gazeteci ve yazar Abdurrahman el-Kevâkibî ele alınmaktadır. 2. ʿAbdullāh Nedîm ve müẕekkirâtühü's-siyâsiyye (Kahire 1956). Mısırlılar'ın birlik olup Osmanlılar, Fransızlar ve İngilizler'in müdahalelerine karşı koymalarını, ülkede sosyal ve siyasal reformlar yapılmasını savunan bu çalışmanın birinci bölümünde Abdullah Nedîm'in hayatı ele alınırken ikinci bölümde onun olaylara dair tuttuğu notlar, bazı konuşma ve makaleleri yer almaktadır. 3. ʿAlî Mübârek ve âs̱âruh (Kahire 1958). Halefullah'ın Arap rönesansının öncüsü olarak nitelendirdiği Ali Paşa Mübârek hakkındadır.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA