Kindî, Abdülmesîh b. İshak kimdir ?
Abbâsî Halifesi Me'mûn'un yeğeni Abdullah b. İsmâil el-Hâşimî'nin kendisini müslüman olmaya davet eden risâlesine mukabil İslâm dinini eleştirip Hıristiyanlığın evrensel bir hak din olduğunu ileri süren bir risâlenin müellifi olarak kabul edilmektedir. Şarkiyatçılara göre Kindî, halifenin gayri müslim âlimlere karşı müsamahakâr davranması sayesinde hilâfet sarayında kendine bir yer edindi, Hâşimî ile arkadaşlık kurdu ve onunla hem İslâmiyet hem Hıristiyanlık hakkında bazı tartışmalar yaptı. Bu tartışmalar hakkında o dönemde yazılmış ve zamanımıza intikal etmiş herhangi bir belge mevcut değildir. Tartışmalara atıfta bulunan ilk âlim Bîrûnî olmuştur. Bîrûnî, Abdülmesîh b. İshak el-Kindî'nin Abdullah b. İsmâil el-Hâşimî'nin risâlesine verdiği cevapta Sâbiîler'in insanları Jüpiter adına kurban ettiklerine ilişkin bilgilere temas ettiğini belirtir (el-Âs̱ârü'l-bâḳıye, s. 205).
Louis Massignon risâlede zât-sıfat, sıfat-fiil ayırımı gibi kelâmî konuların hıristiyan ilâhiyatına uyarlanmış olmasından yola çıkarak gerçek müellifin bu konuları da bilen Yahyâ b. Adî (ö. 364/975) olabileceği ihtimalini ileri sürmüştür. G. Troupeau ise araştırmacıların çoğunun söz konusu risâlenin müellifinin Nestûrî olduğunu kabul ettiğini, öte yandan Hâşimî'nin kendisine hitaben yazdığı risâlede onun Nestûrîliğini ifade ettiğini belirtmiş, o dönemin şartlarında Nestûrî bir müellifin Ya'kūbîler'e ait bir tartışma konusunu metnine taşımasının şaşırtıcı bir durum olmadığını da söylemiştir (EI2 [İng.], V, 120-121).
Şarkiyatçılar arasında risâlenin müellifi gibi yazıldığı dönem hakkında da farklı görüşler vardır. Sir William Muir risâlede Me'mûn'dan, Ebü's-Serâyâ eş-Şeybânî'den, Bâbek el-Hürremî'nin isyanından (201/816) bahsedilmiş olmasından hareketle eserin 215 (830) yılında yazılmış olabileceğini ileri sürmüştür. Massignon, müellifin Hanbelî Berbehârî ile ilgili tenkitlerini Taberî'den almasını delil göstererek metnin telif tarihinin 300 (912) yılından sonra olması gerektiğini belirtmiştir. Paul Kraus ise risâle ile İbnü'r-Râvendî'nin eserlerinin muhtevası arasındaki benzerlikleri dikkate alıp onun IV. (X.) yüzyılın başlarında yazıldığı sonucuna varmıştır.
Kaynaklarda risâlenin bugün elde mevcut yazma nüshaları, sıhhati ve içeriği hakkında bilgilere yer verilir. Sir William Muir gibi Batılı araştırmacılar, Kindî'nin risâlesine ilişkin yazma nüshaların ilk defa Amerikalı misyonerler tarafından XIX. yüzyılda İstanbul ve Kahire'deki bazı kütüphanelerde bulunduğunu ileri sürerlerse de bunlarla ilgili herhangi bir kütüphane adı vermezler. Eser, Paris Bibliothèque Nationale'de bulunan nüshaları (nr. 204, 205) esas alınarak ilk defa 1880 yılında Londra'da yayımlanmış, daha sonra değişik baskıları yapılmıştır.
Müslüman yazarlar ise mevcut risâlenin Kindî'ye ait orijinal metin olmadığı kanaatindedir. Risâlenin dört yazma nüshasının Süryânî harflerle yazılmış Arapça bir metin (karşûnî) olması, Hâşimî'ye ve Kindî'ye ait iki risâlenin bir arada bulunması, risâlenin hıristiyan çevrelerde asırlar boyunca bilinmemesi ve üzerinde yapılmış herhangi bir çalışmanın mevcut olmaması, XX. yüzyıla kadar risâleye İslâm âlimleri tarafından hiçbir reddiyenin yazılmaması, fikir hürriyeti açısından Me'mûn devrinin bu açılıma uygun görünmeyip tam aksine düşünce ve inanç özgürlüğü üzerine baskı yapılması, risâlede Eski Ahid'den yapılan alıntılarda sifr adlarının yanı sıra verilen âyet numaralarının Protestanlar'ın elinde bulunan Kitâb-ı Mukaddes'teki rakamlarla aynı olması, eserde kullanılan bazı kelimelerin müteahhir dönem Arapça'sına ait bulunması, üslûbunun III. (IX.) yüzyıl üslûbuyla uyuşmaması, risâlede Me'mûn'un Mecûsîler hakkında kabul edilemeyecek derecede ağır ve hakaret içeren ifadeler kullandığına temas edilmesi, risâlenin besmele ile başlaması, yazma nüshalarında müellifinin adıyla ilgili şüpheleri ortadan kaldıracak bir kayda rastlanmaması gibi gerekçeler ileri süren müslüman âlimler, mevcut iki risâlenin sonraki asırlarda hıristiyanlar tarafından yazılıp Abdullah b. İsmâil el-Hâşimî ile Abdülmesîh b. İshak el-Kindî'ye nisbet edildiğini söyler.
1141 yılında Toledolu Peter tarafından Latince'ye çevrilen risâle, son asırlarda müslüman-hıristiyan polemiği açısından hem Doğu'da hem Batı'da önemli kabul edilmiştir. Risâlenin muhtevasına göre Abdülmesîh b. İshak el-Kindî ulûhiyyette teslîsin asıl olduğunu savunup İslâm dini ve Hz. Peygamber hakkında çeşitli ithamlarda bulunmuştur. Bunların bir kısmı şöyledir: Hz. Muhammed gençliğinde Lât ve Uzzâ adlı putlara tapmış, şehvetine düşkünlüğü sebebiyle çok kadınla evlenmiş, peygamber olmadığı halde Araplar'ı kandırarak kendisini peygamber diye tanıtmış, getirdiği din vasıtasıyla insanları çeşitli ihtilâflara sürüklemiş, kişileri şehvetlerine uymaya çağıran ve erkeklere karısını boşama hakkı veren Kur'an'ı mukaddes bir kitap olarak ileri sürmüş, ilâhî sünnetle bağdaşmayan namaz ve oruç gibi ibadetleri emretmiş, getirdiği dini kılıç zoruyla yaymış, müslümanlar da ona uyarak İslâmiyet'i zorla benimsetmişlerdir. Kindî buna mukabil Hıristiyanlığın evrensel ve hak bir din olduğunu, Hz. Îsâ'nın göğe yükseltildiğini ve Kur'an'ın da bunu teyit ettiğini söylemiştir.
Kindî'ye nisbet edilen bu görüşlerin müteahhir dönemlerde Protestan hıristiyanlar tarafından ileri sürüldüğünü kabul eden son devir âlimlerinden Nu'mân b. Mahmûd el-Âlûsî, el-Cevâbü'l-fesîh limâ leffeḳahû ʿAbdülmesîḥ adlı eserinde (Lahor 1306) sözü edilen görüşleri eleştirerek reddetmiştir. Âlûsî, kitabında İslâm diniyle Hz. Peygamber'e ve Kur'an'a dair iddiaların asılsız olduğunu belirterek bunların Resûl-i Ekrem'in ve getirdiği Kur'an'ın insanlığa sunduğu mesajların hem lafzına hem ruhuna aykırı düştüğünü kanıtlamaya çalışmıştır (bk. el-CEVÂBÜ'l-FESÎH).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi