Asıl adı Amr olup Mekke'de kıtlığın hüküm sürdüğü bir yıl Suriye'den getirdiği ekmekleri kırarak et suyu ile çorba yapıp hacılara dağıttığı için "Hâşim" (kıran, ufaltan) lakabıyla meşhur olmuştur. Kureyş kabilesi adına Sâsânîler, Himyerîler, Habeşîler ve diğer bazı devlet ve kabilelerle ticarî ve diplomatik ilişkiler kuran Hâşim, Bizans İmparatoru I. Leon ve Gassânî melikiyle anlaşarak ülkelerine Kureyşliler'in serbestçe ticarî seyahat yapabilmelerini sağladı. Böylece Kureyş'in Mekke ve çevresiyle sınırlı olan ticarî ilişkileri daha geniş bir boyut kazandı. Kureyş'in kış ve yaz olmak üzere yılda iki defa ticarî seyahat yapmasını gelenek haline getiren Hâşim kışın Yemen ve Habeşistan'a, yazın da Suriye ve Anadolu'ya kadar giderek ticaret yapardı. Hâşim, Habeşistan'da da serbestçe ticaret yapabilmeleri için Necâşî'ye bir mektup gönderdi ve kervan yolu üzerinde yaşayan kabilelerle ticarî antlaşmalar yaptı. Kureyşliler bu kabilelere ait malları Bizans topraklarına götürüp satacaklar, parasını masraf almadan kendilerine teslim edecekler, onlar da Kureyş kervanlarının yol emniyetini sağlayacaklardı.
Hâşim Mutayyebîn ittifakının lideri idi. Mutayyebîn ile Ahlâf (Leakatü'd-dem) arasındaki çekişmenin ardından Kureyş ailesi içinde barış sağlanınca rifâde* ve sikāye* görevlerini de üstlendi; hac ibadetiyle ilgili bazı düzenlemeler yaptı. Hacıların ve Kureyş kabilesinin su ihtiyacını karşılamak üzere Mekke'de Bezr ve Sicille adlı iki büyük kuyu kazdırdı. Dedesi Kusayy'in yaptığı gibi hac mevsiminde Mekke'deki kuyulardan develerle su taşıtarak zemzemin çıktığı mevkide bulunan deriden yapılmış havuza doldurur ve hacıların su ihtiyacını karşılardı. Hâşim bu faaliyetleriyle, hem kendi kabilesi hem de Arabistan'daki diğer kabileler ve komşu devletlerin hükümdarları nezdinde itibar kazandı. Kardeşi Abdüşems'in oğlu Ümeyye, Hâşim'in nüfuzunu kıskanarak onu münâfereye (nesep, şan ve şeref konusunda övünme) davet etti. Yenilen Ümeyye, önceden kararlaştırılan şartlara göre elli deve vermek ve on yıl müddetle Dımaşk'ta ikamet etmek zorunda kaldı. Şarkiyatçıların, Emevîler'le Hâşimîler arasındaki mücadelenin ilk safhasını teşkil eden bu hadiseyle ilgili rivayetlerin sonradan uydurulmuş olduğunu iddia etmeleri (Caetani, I, 263) rivayetleri topyekün reddetme gibi yanlış bir anlayışın sonucudur.
Hâşim ile Abdüşems'in ikiz olduklarına, birbirine bitişik olarak dünyaya geldiklerine ve aralarının ancak bir kılıçla ayrılabildiğine dair rivayetler büyük bir ihtimalle doğru değildir. Onun yirmi veya yirmi beş yaşlarında iken öldüğüne dair haberler de ihtiyatla karşılanmalıdır.
Hâşim, ticarî bir seyahat için Suriye'ye giderken Yesrib'de (Medine) Neccâroğulları'ndan Amr b. Zeyd b. Lebîd'in misafiri oldu ve hem babasının hem de kendisinin dostu olan Amr'ın kızı Selmâ ile evlendi. Bu evlilikten Hz. Muhammed'in dedesi Şeybe (Abdülmuttalib) dünyaya geldi. Selmâ, hamile kaldığı takdirde doğumun kendi ailesinin yanında olmasını nikâh esnasında şart koştuğu için çocuğunu Yesrib'de doğurdu (Belâzürî, I, 64). Hâşim, karısını Yesrib'de bırakıp ticaret maksadıyla Suriye'ye giderken Gazze'de öldü ve oraya defnedildi. Oğlu Abdülmuttalib sekiz yaşına kadar Medine'de kaldıktan sonra amcası Muttalib tarafından Mekke'ye getirildi. Hâşim'in Abdülmuttalib dışında üç oğlu ve beş kızı olmuştur.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi