Hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Bazı kaynaklarda Saruhanlı olduğu söylenmekteyse de bu bilgi şairin Farsça divanından edinilen bilgilerle uyuşmamaktadır. Bir araştırmada Gülşenî'nin aslen Şirvanlı olduğu, "Şirvânî" nisbesinin istinsah hatası neticesinde "Saruhânî"ye dönüştüğü ileri sürülmektedir (Farzan, s. 72). Kendilerine methiye yazdığı şairlerden birinin Şirvanlı (Kâşifî), ikisinin Tebrizli (Mahmûd-i Mişkî ve Cedvelî), birinin Tuslu (Tûsî), birinin Heratlı (Nücûmî), birinin de Semerkantlı (Riyâzî) olması, ayrıca Şirvan ve Ebhaz gibi bölgelerde yaşayan şahsiyetlere methiyeler yazması onun Şirvanlı olduğu ihtimalini güçlendirmektedir.
Gülşenî büyük bir ihtimalle, çocukluk ve gençlik yıllarını Şirvan'da geçirdikten sonra Şehzade Mehmed'in (Fâtih Sultan Mehmed) âlim ve şairlere itibar gösterdiğini duyup Manisa'ya (Saruhan) gitmiş ve ona intisap etmiştir. Saruhânî nisbesini de bu şehirde üne kavuşmasından dolayı almış olmalıdır. 888'de (1483) vefat eden II. Bayezid'in oğlu Şehzade Abdullah için kaside yazmasına bakılarak onun bu tarihten sonra öldüğü söylenebilir.
Bazı kaynaklarda Gülşenî'nin, Halvetiyye tarikatının ikinci pîri Yahyâ-yı Şirvânî'ye (ö. 868/1463-64) intisap etmek için Saruhan'dan Şirvan'a gittiği ileri sürülmektedir. Tarih bakımından mümkün görünmekle birlikte divanının Farsça olması, Râznâme adlı Türkçe eserinde çok sayıda Farsça kelime kullanması, ayrıca sûfî olarak tanınmaması bu ihtimali oldukça zayıflatmaktadır.
Bazı kaynaklar Gülşenî-i Saruhânî ile Gülşeniyye tarikatının pîri İbrâhim Gülşenî'yi (ö. 940/1534) birbirine karıştırmışlardır (meselâ bk. Sâlim, s. 120-121).
Eserleri. 1. Dîvân. Methiye, hezeliyyât, gazel ve rubâîlerden meydana gelen bu Farsça eserdeki kasideler, biri hariç Fâtih Sultan Mehmed ile II. Bayezid için yazılmıştır. Eserin Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ndeki tek nüshası üzerinde (nr. 5280) Ebrahim Farzan tarafından bir doktora çalışması yapılmıştır (bk. bibl.). 2. Râznâme. 864'te (1460) tamamlanıp Fâtih Sultan Mehmed'e ithaf edilen bu Türkçe eser, aruzun "fâilâtün fâilâtün fâilün" kalıbıyla mesnevi tarzında nazmedilmiştir. Pendnâme adıyla da anılan, çeşitli "makale" ve hikâyelerden meydana gelen eserde şair ahlâkî ve tasavvufî konulara yer vermekte ve öğütlerde bulunmaktadır. Bazı kaynaklar, tasavvuftaki atvâr-ı seb'a konusunun işlenmesinden hareketle eserin yedi bölümden meydana geldiğini zannederek ona Heft Bâb adını vermişlerse de eser yedi bölüm değildir. Klasik mesnevilerde olduğu gibi tevhid, münâcât, na't ve methiye ile başlayan Râznâme'de Attâr'ın Manṭıḳu'ṭ-ṭayr ve Pendnâme'sinin tesirleri görülür. Eserde ayrıca Sa'dî'nin Bostân'ından birkaç hikâyenin manzum tercümesi de bulunmaktadır. Râznâme'nin Millet Kütüphanesi'nde mevcut iki nüshasının (Manzum, nr. 932; Ali Emîrî, nr. 859) tenkitli metni Ebrahim Farzan tarafından hazırlanmıştır (bk. bibl.). Eserin Yapı Kredi Bankası Kütüphanesi yazmaları arasında bir nüshası daha tesbit edilmiştir (nr. 15823). Tahsin Yazıcı, Râznâme'nin Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi'nde İsmail Hikmet Ertaylan tarafından istinsah edilmiş bir nüshasının olduğunu bildirmekteyse de (Fatih ve İstanbul, II/7-12, s. 87) yapılan araştırmada bu nüsha bulunamamıştır (Farzan, s. 78). Bazı kaynaklarda eser yanlışlıkla İbrâhim Gülşenî'ye atfedilmiştir (İA, IV, 836; TDEA, III, 399).
Bursalı Mehmed Tâhir Gülşenî'nin manzum bir mevlid yazdığını söylerse de (Osmanlı Müellifleri, II, 388) bugüne kadar böyle bir esere rastlanmamıştır.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi