1480 civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Babası Ferhad Bey, annesi II. Bayezid'in kızı Selçuk Sultan'dır. Babası Adana muhafızı olduğu sırada Kölemenler'e karşı bir savaşta şehid düşmüş (1485), annesi de II. Bayezid'in sağlığında vefat ederek İstanbul Beyazıt Camii yakınında bir türbeye defnedilmiştir. Bir vakfiye kaydından Neslişah Sultan adında bir kardeşinin olduğu anlaşılmaktadır (Saraybosna Şer'iyye Sicili, nr. 1).
Hüsrev'in tahsili ve hayatının ilk dönemlerine ait bilgiler çok yetersiz ve karışıktır. Babasının vefatından sonra kendisine Serez'de büyük bir çiftliğin intikal ettiği, annesiyle birlikte İstanbul'a yerleştiği bilinmektedir. Hüsrev de diğer sultanzâdeler gibi hususi tahsil görmüş olmalıdır. Dayısı Şehzade Mehmed Kefe sancak beyliğine tayin edildiğinde (909/1503) onunla birlikte gittiği, hatta onun elçisi sıfatıyla Moskova'ya gönderildiği belirtilir. Daha sonra Semendire sancak beyliğine gönderilen Hüsrev Bey, bu görevde iken Belgrad'ın muhasara ve fethinde önemli hizmetlerde bulundu. Bu önemli kalenin düşmesini kolaylaştırmak için Sava nehrinin öte tarafında bulunan Zemun (Zemlin, Semlin) Kalesi'ni aldı ve Belgrad'ın fethinden sonra Bosna sancak beyliğine getirildi (Peçuylu İbrâhim, I, 71). Dört yıl kaldığı bu görevi sırasında Knin, Skradin, Ostrovica kalelerini ele geçirdi. Ancak Yayça (Jaice) Kalesi muhasarasındaki başarısızlığından dolayı 1525 yılında kısa bir süre görevinden alındı. Daha sonra yeniden Bosna sancak beyliğine getirildi ve bu defa 1533 yılına kadar görevde kaldı. Bu süre içinde Kanûnî Sultan Süleyman'ın bazı seferlerine iştirak ettiği gibi Bosna bölgesinde yeni fetihlerle sancağının sınırlarını genişletti. Mohaç Muharebesi'ne Bosna sipahileriyle katılarak Bâlî Bey'le birlikte Macar kuvvetlerini içeriye çekip arkadan vurma taktiğini başarıyla uygulamıştı. Bundan sonra Bosna, Dalmaçya (Dalmacija), Slavonya (Slavonija) ve Hırvatistan'da askerî bakımdan önemli birçok kale ve palangayı zaptetti. Yayça'nın geri alınması Hüsrev Bey'in en önemli başarılarından biridir. Bosna Krallığı'nın son merkezi olup 1463'te Fâtih Sultan Mehmed zamanında fethedilen, ancak daha sonra Macarlar'ın eline geçen Yayça'yı ikinci defa kuşatarak teslim almayı başardı (1528).
Gazi Hüsrev Bey 1533 yılı sonlarında Semendire sancağına nakledildi ve 1536 yılı ortalarına kadar burada görev yaptı. Bu sırada komşu devletlerle, özellikle de Habsburglar'la çeşitli diplomatik temaslarda bulundu. 1536'da üçüncü defa Bosna sancak beyliğine tayin edilen Hüsrev Bey ölümüne kadar bu görevde kaldı. Böylece toplam on yedi yıl kadar Bosna sancak beyliği yapmış oldu. Üçüncü Bosna beyliği sırasında Yahya Paşa oğlu Mehmed Bey'le birlikte Pojega (Pozega) ve civarını zaptetmiş (1536), ardından Klis Kalesi'ne (Kliška Tarotava) saldırılarda bulunmuştu. Arşidük Ferdinand'ın gönderdiği 10.000 kişilik kuvvete karşı Hüsrev Bey'in kethüdâsı Murad Voyvoda'nın kazandığı zafer üzerine Klis Kalesi teslim olmuş, Klis sancak beyliği Murad Voyvoda'ya verilmiş, ayrıca zeâmetlerine ve Hüsrev Bey'in haslarına ilâveler yapılmıştı.
23 Safer 948'de (18 Haziran 1541) Saraybosna'da vefat eden Hüsrev Bey, önceden yaptırmış olduğu Gazi Hüsrev Bey Camii avlusundaki türbeye gömüldü. Bu gazi cengâverin eceliyle ölümünü halk bir türlü içine sindirememiş, onun şahsiyeti, faaliyetleri etrafında çok çeşitli menkıbeler ortaya çıkmıştır. Fetih ve gazâdaki maharet ve başarısı sebebiyle "gazi" lakabıyla anılır olmuştur.
Gazi Hüsrev Bey, yoğun fetih ve gazâ faaliyeti yanında Saraybosna ve çevresinin İslâmlaşmasında çok önemli rol oynayan dinî, ticarî ve kültürel tesisler yaptırmıştır. Bu sebeple Saraybosna'nın ilk kurucusu olarak Îsâ Bey, ikinci kurucusu olarak da Gazi Hüsrev Bey gösterilir. Onun şehrin ortasında tesis ettiği külliyesi bir sembol olmuş, yüzyıllarca topluma hizmet vermiş, medresesinden pek çok kimse yetişmiştir. Külliye içinde kendi adıyla anılan kütüphane ise Arapça, Türkçe, Farsça, Boşnakça ve diğer dillerde zengin bir koleksiyona, ayrıca çok değerli Türkçe belgelere ve sicillere sahip olan bir kültür hazinesiydi. Bu külliyeye tahsis edilen han, hamam, bedesten, çarşı ve dükkânlar tesis için önemli bir gelir kaynağı olduğu gibi şehrin ticarî-iktisadî hayatında da mühim rol oynamıştı.
Kaynaklarda ve bazı yabancı elçilik mensupları ile seyyahların tasvirlerinde Gazi Hüsrev Bey iriyarı, giyimine çok dikkat eden, ihtişamı seven, âdil, vakarlı, fakirlere karşı merhametli, gayri müslimlere karşı müsamahakâr bir şahsiyet olarak tavsif edilmektedir.
Saraybosna'daki Gazi Hüsrev Bey Camii'nde (Begova Džamija) her gün öğle namazından sonra ruhuna ithaf edilmek üzere hatim okunması bir gelenek halinde günümüze kadar gelmiştir. 1988'de Saraybosna İslâm Teoloji Fakültesi'nde Gazi Hüsrev Bey Medresesi'nin 450. kuruluş yıldönümü münasebetiyle büyük bir merasim tertiplenerek Gazi Hüsrev Bey yâdedilmiş ve dış ülkelerden heyetlerin de katıldığı bu toplantı vesilesiyle muhtelif neşriyat yapılmıştır (bk. 450 Godina Gazi Husrev-Begove Medrese u Sarajevu, Sarajevo 1988).
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi