284 (897) yılında doğdu. Çağdaş araştırmacıların çoğu İsfahânî nisbesinden hareketle İsfahan'da doğduğunu ileri sürmektedir; bazıları ise el-Eġānî'de ailesi hakkında verdiği bilgileri dikkate alarak Bağdat'ta doğmuş olmasını daha kuvvetli bir ihtimal olarak görmektedirler. Dedesi Muhammed b. Ahmed'in Sâmerrâ'nın tanınmış şahsiyetleri arasında yer alması, babasının Bağdat'ta ikamet etmesi, amcası Hasan b. Muhammed'in Abbâsî Halifesi Mütevekkil-Alellah zamanında önde gelen kâtiplerden sayılması ikinci görüşü desteklemektedir. Meşhur olduğu İsfahânî nisbesi, Emevî ailesine mensup dedelerinin Abbâsîler'in zulmünden kurtulmak için bir süre İsfahan'da ikamet etmeleri dolayısıyla ailenin bu nisbe ile anılmasından kaynaklanmış olmalıdır. Esasen Ebü'l-Ferec'in aldığı mûsiki ve şiir kültürü de onun Bağdat'ın aristokrat ailelerinden birine mensup olduğunu göstermektedir.
İlk öğreniminin ardından şiir ve mûsiki kültürünü aile muhitinde edindikten sonra Kûfe'ye gitti. Burada Mutayye b. Eyyûb, Muhammed b. Ca'fer el-Kattât, Hüseyin b. Tayyib eş-Şücâî, Muhammed b. Hüseyin el-Kindî, Ahmed b. Îsâ el-İclî gibi âlimlerden hadis ve tarih okudu, ayrıca lugat ilmini öğrendi. Daha sonra döndüğü Bağdat'ta İbn Düreyd, Ebû Bekir el-Enbârî, Ebû Bekir es-Sûlî, Ebû Abdullah Muhammed b. Abbas el-Yezîdî, Ahfeş el-Asgar, Niftaveyh, Ca'fer b. Kudâme, İbn Cerîr et-Taberî gibi âlimlerden gramer, lugat, edebiyat, şiir, ensâb, ahbâr, tarih, megāzî, tefsir, hadis, mûsiki, eyyâmü'l-Arab, tıp, baytarlık ve nücûm dersleri aldı. Eserinde yer alan bazı bilgilerden İsfahânî'nin Basra, Kûfe, Rakka, Antakya gibi yerlere de seyahatlerde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Öğrenimini tamamladıktan sonra ders vermeye başlayan Ebü'l-Ferec kısa zamanda meşhur olunca her taraftan talebeler ve ilim meraklıları derslerine katılmak için Bağdat'a akın etmeye başladılar. Muhaddislerden Dârekutnî, Ebû İshak et-Taberî, Ali b. Ahmed er-Rezzâz, Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Mâlik b. Âiz el-Endelüsî, şair ve edip Ali b. Dînâr ve Ebû Ali Muhassin et-Tenûhî onun meşhur talebeleri arasında yer alır. Bunlardan son ikisi aynı zamanda kendisinden eserlerini rivayet izni almıştır. Ali b. Dînâr, el-Eġānî'nin tamamını Ebü'l-Ferec'den okuduğunu övünerek nakletmektedir.
Ebü'l-Ferec'in edebiyat ve dil konusundaki bilgisinin derinliği, tarih ve ahbarla ilgili mâlûmatının zenginliği, ayrıca hoşsohbet ve nüktedan olması sebebiyle devrinin tanınmış âlim ve edipleri onun sohbetlerine devam ederlerdi. Bunlar arasında Ebû İshak es-Sâbî, Kādî et-Tenûhî, Vezîr el-Mühellebî, Ali b. Hârûn el-Müneccim ve Ebû Saîd es-Sîrâfî gibi kişileri saymak mümkündür. Bağdat'ta tahsil arkadaşı olan Hasan b. Muhammed el-Mühellebî, Büveyhî Emîri Muizzüddevle'ye vezir olunca Ebü'l-Ferec onun nedimi oldu. Mühellebî, on üç yıl devam eden vezirliği süresince Ebü'l-Ferec'i yanından ayırmadı; kendisine maddî ve mânevî her türlü yardımda bulundu. Ebü'l-Ferec'in, Halep Emîri Seyfüddevle el-Hamdânî ve Büveyhî Veziri Sâhib b. Abbâd ile de gıyabî alâkası vardı. Nitekim el-Eġānî'yi yazıp bitirince Seyfüddevle'ye göndermiş, Seyfüddevle de kendisine 1000 dinar vermiştir. Sâhib b. Abbâd durumu öğrenince Seyfüddevle'nin Ebü'l-Ferec'in hakkını yediğini, eserin verilen paranın birkaç katına lâyık olduğunu söylemiştir.
Son Emevî halifesi Mervân'ın soyundan geldiği için Endülüs Emevîleri ile gizli irtibat halinde olan Ebü'l-Ferec'in yazdığı eserleri onlara da gönderdiği ve kendilerinden yardım gördüğü, hatta bazı eserlerinin Doğu'da tanınmadan önce Endülüs'te tanındığı rivayet edilmektedir. Makkarî, Endülüs Emevî Halifesi II. Hakem el-Müstansır-Billâh'ın Ebü'l-Ferec'e 1000 dinar gönderdiğini kaydeder.
Aynı zamanda şair olan Ebü'l-Ferec'in el-Eġānî'ye aldığı şiirlerle ilgili edebî tenkitlerin değeri bu vasfından dolayıdır. Ancak onun şöhreti tarihçiliğinden ve özellikle el-Eġānî adlı eserinden kaynaklanmaktadır. Ebü'l-Ferec'in hayvanlara karşı da özel bir ilgisi olduğu, beslediği kedi, horoz ve koyunun ölmesi münasebetiyle yazdığı mersiyelerden anlaşılmaktadır.
Ebü'l-Ferec'in Şiî olduğu rivayet edilmekteyse de çağdaşları İbnü'n-Nedîm ile Ebû Nuaym el-İsfahânî, ayrıca kendisinden hadis rivayet eden Dârekutnî, Ali er-Rezzâz ve İbn Dûmâ gibi âlimler bu hususta herhangi bir şey söylemedikleri gibi bugüne ulaşan eserlerinde Şiîliğini gösterecek bir bilgiye de rastlanmamaktadır. Bu rivayet, Hatîb el-Bağdâdî'nin Ebü'l-Ferec hakkında kullandığı "rivayeti çok olan" mânasındaki "müttesiîn" kelimesinin daha sonra yanlışlıkla "Şiî taraftarı" anlamındaki "müteşeyyiîn" şeklinde okunmasından (İbn Hallikân, III, 307) kaynaklanmış olmalıdır.
Ebü'l-Ferec'in içki içtiği, mûsiki ile meşguliyetinden dolayı şarkıcı câriye ve kölelerle arkadaşlık ettiği nakledilir. Ömrünün sonlarında aklî dengesi bozulan ve felç geçiren Ebü'l-Ferec 14 Zilhicce 356 (20 Kasım 967) tarihinde Bağdat'ta öldü.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi