22 Temmuz 1912'de Gazi Ahmed Muhtar Paşa hükümetinin kurulmasından sonra diğer İttihat ve Terakkî muhalifleri gibi İstanbul'a döndü. Gerek Ahmed Muhtar Paşa gerekse Kıbrıslı Kâmil Paşa hükümeti zamanında daha çok Sabahaddin Bey'in çevresinde siyasî faaliyetlere katıldı. Bâbıâli Baskını'nın (23 Ocak 1913) ardından yakalanıp idam isteğiyle yargılandı, fakat müebbet kürek cezasına çarptırıldı, Bodrum Hapishanesi'ne gönderildi. Buradan kaçma planları yaparken diğer mahkûmlarla beraber Sinop Hapishanesi'ne yollandı. Sayıları 600'ü bulan ve hemen hepsi Mahmud Şevket Paşa'nın katli dolayısıyla hapsedilen Sinop Kalesi'ndeki on beş arkadaşıyla birlikte tehlikeli bir deniz yolculuğunu göze alarak 1914 Mayısı sonlarında Sivastopol'a kaçtı. I. Dünya Savaşı'nın başlaması ve Almanya'nın Fransa'ya savaş ilân etmesi üzerine bazı arkadaşlarıyla birlikte Cenevre'ye gitti. Birkaç ay sonra İngiltere'den Fransa'ya dönen Sabahaddin Bey'in davetini alınca Paris'e geçti. Sabahaddin Bey'in münferit sulh teşebbüslerine katılmak için bir ara Atina ve Selânik'e gittiyse de savaş yıllarını Paris ve Cenevre'de geçirdi.
Mütarekeyi takip eden günlerde İsviçre'de bulunan Ahmet Bedevi, birkaç arkadaşıyla birlikte burada Türk Menfaatlerini Koruma Cemiyeti'ni kurdu ve Türkiye'nin haklarını savunan bazı yayınlar çıkardı. Sabahaddin Bey'den aldığı özel tâlimatla 23 Kasım 1919'da İstanbul'a döndü, bundan sonraki siyasî faaliyeti daha çok Sabahaddin Bey'in çevresinde geçti. İlk resmî görevi olan Gebze kaymakamlığına yine bu sırada tayin edildi. Bu görevinde iken çevredeki Rum çetecilerle mücadele eden Kuvâ-yi Milliyeciler'e yardım ettiği gerekçesiyle Eylül 1920'de Damad Ferid Paşa tarafından görevinden alındı. Cumhuriyet'in ilânı üzerine İstanbul'da Elektrik Türk Anonim Şirketi'nde abonman memuru olarak çalışmaya başladı (1923-1926). Bunu sırayla Muhtelit Mübadele Komisyonu'nun Ayvalık ve Giresun Takdîr-i Kıymet Heyeti âzalığı (1928-1930), Ankara'da Ziraat Bankası Umum Muâmelât Müdürlüğü neşriyat memurluğu (1930-1932), merkez müdürlüğü memurluğu (1932-1933), muhasebe memurluğu (1934-1937), fen müşavir memurluğu (1937-1938) ve Ticarî Krediler Müdürlüğü memurluğu (1938) takip etti. Daha sonra Toprak Mahsülleri Ofisi'nde müfettişlik ve kontrolörlük yaptı, 1948 yılında emekliye ayrıldı. Emeklilik yıllarını geçirdiği İstanbul'da yayın faaliyetlerini sürdürürken 24 Ocak 1966'da öldü, kabri Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır.
Ahmet Bedevi'nin oldukça geç bir yaşta başlamasına rağmen verimli bir yazı hayatı vardır. Onun yazı hayatı, esas itibariyle 1945 yılından sonra Akşam gazetesinde yayımladığı tarihî yazılarla başlamıştır. Bunları Vatan gazetesinde Prens Sabahaddin hakkında yazdığı bir seri yazı ile Yeni Sabah (1948), Resimli Tarih Mecmuası (1950), Tarih Dünyası (1950), Kudret (1950-1952), Millet (1952-1953) ve Dünya (1952) gazetelerinde çıkan siyasî ve tarihî yazıları takip etmiştir. Fakat Ahmet Bedevi'nin Türk tarihçiliğine asıl hizmeti, içinde bizzat bulunduğu Jön Türk hareketi üzerine ilk ciddi eserleri yazmış olmasıdır; bu sebeple "Jön Türklüğün tarihçisi" sıfatını almıştır.
Eserleri. İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler (İstanbul 1945); İnkılâp Tarihimiz ve İttihad ve Terakki (İstanbul 1948); Din Nedir ve İtikatlar Nasıl Gelişmiştir? (İstanbul 1952); Hüseyin Cahit Yalçın Bey'e Açık Mektup (İstanbul 1955); Osmanlı İmparatorluğunda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mücadele (İstanbul 1956; genişletilmiş ikinci baskı, İstanbul 1959); Harbiye Mektebinde Hürriyet Mücadelesi (İstanbul 1957); İsmet İnönü Paşa'ya Açık Mektup (İstanbul 1958).
Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ