Ramazan davulu, pide, güllaç, Hacivat-Karagöz ve meddah... Mübarek ayın geçmişten geleceğe uzanan sembolleri... Yemek yemeyi çok sevdiğimiz için pide ve güllaçtan vazgeçemedik ama Hacivat-Karagöz'ü ve özellikle de meddahı çoktan unuttuk..
Cumartesi sabahı Atv'nin Kahvaltı Haberleri'nde İbrahim Sadri şahane bir şey yaptı. Doğum gününde merhum Erol Günaydın'ı anarken, onun Münir Özkul ile birlikte ramazan ayında yaptığı bir davulcu atışmasını ekrana taşıdı. İzlemeye doyamadım...
İsmail Dümbüllü, Erol Günaydın, Münir Özkul, Nejat Uygur, Ahmet Gülhan, Zeki Alasya, Ferhan Şensoy ve niceleri... Onlar çocukluğumun Ramazan eğlencesiydi. Sonraları bir tek Sunay Akın'ın Mahya Işıkları'nda bulmuştum aynı lezzeti. Şimdilerde devletin televizyonu TRT'de bile meddah yok... Komedyen payesi verilmiş onca sanatçımız var ama içlerinden biri de "Ben şu Ramazan ayında meddahlık yapayım" demiyor. Yahu haber öncesi insanların gününü güzelleştirecek 15 dakikalık meddah gösterisini üstlenecek bir tane komiğimiz kalmadı mı? Ne o? Yoksa 'mahalle baskısından' mı korkuyorsunuz?.
Tabii ki kabahat sadece onlarda değil. Bunu aklına getirmeyen, getirmek istemeyen yapımcılar ve kanal yöneticilerinde de suç var. Oysa Ramazan sadece yemek programı yaparak geçiştirilecek bir ay değil. Onlara göre bu mübarek ay sadece sahur ve iftar saatlerini bekleyip, tıkınmaktan ibaret sanki... Nerede orta oyunu, nerede Hacivat-Karagöz, nerede meddah?.. Sonra da gençler neden köklerinden kopup, türlü musibete bulaşıyor diye ağıt yakıp, duruyoruz...
Metrobüsle gelen 1 milyon
Yeni şarkıcılar kendilerini göstermek için çeşitli metotlar uyguluyorlar. Kimi YouTube başta olmak üzere sosyal medyayı kullanıyor, kimi kendine ünlü oyuncu, şarkıcı ve yapımcılardan sevgili buluyor.
'Yanmış Bir Yürek Var' adlı şarkısıyla üç haftada 1 milyon 'organik' izlenmeye ulaşan Meltem Eren ise İstanbul'un Anadolu ve Avrupa yakasındaki metrobüs duraklarına afişini astırarak 1 milyon izlenme rakamına ulaştı. Popüler müziğin revaçta olduğu bu süreçte arabesk bir şarkıyı cover'layarak bu izlenmeyi yakalamanın bir başarı olduğunu dile getiren Eren "Projeyi tanıtmak için dinleyiciye bire bir ulaşmak gerektiğini düşündük ve metrobüs duraklarında afişimizi yayınlattık. Böylece ilk dinleyiciye direkt ulaştık ve organik tık'lanmada rekor kırdık" diyor.
Eminim bu yeni yöntem, adını duyurmak isteyen genç şarkıcılar tarafından büyük rağbet görecek. Görünen o ki; toplu ulaşım, sanatçıların kitlelere de 'toplu ulaşımını' sağlayacak...
Ramazan sofrasına yakışmamış
Turkcell, özel günlerde yaptığı birbirinden anlamlı ve duygu yüklü reklam kampanyalarıyla bu köşeden sıkça övgü alır. Ama bu yıl hazırladıkları 'Ramazan'da salla kazan' reklamındaki görüntüleri biraz yadırgadım.
Bir kere, 10 kişilik geniş ailenin Ramazan sofrası etrafında toplanırken maske, mesafe ve hijyen kurallarına uymamaları kötü bir mesaj oluşturdu. Ayrıca büyüklü küçüklü herkesin elinde cep telefonu vardı ve sallayıp duruyorlardı. Oysa Ramazan sofrasında uyulması gereken kurallardan biri de hem sükutta hem sohbette aşırıya kaçılmamasıdır. Üstelik, en büyük mikrop kaynağı cep telefonlarının sofrada elden ele dolaşması da kabul edilir gibi değildi. Sağlık açısından böylesine kritik günler yaşarken naçizane uyarayım istedim.
Gaf kürsüsü
"Galatasaray bu sene şanzımanı dağıtarak şampiyonluğa veda etti. Anadolu'da ona başka şeyi dağıtarak derler de burada söyleyemiyorum, RTÜK var." (Rasim Ozan Kütahyalı'nın Beyaz Futbol'da tüm Galatasaraylıları rencide eden çirkin sözleri)
Zap'tiye
Ne demiştim büyük vurgundan bir gün önce bizim Zap'tiye'de? "Kripto paraya yatırım yapanlara şaşırıyorum. Adı üzerinde, 'kripto' işte. Sonradan çıkar oyunu..." Çok mu falcıyım ne?
Ne demiş?
"Caner Erkin de sol elinin küçük parmağı acıdı diye 4 dakika yedi. Sanki viyolonsel konçertosu çalacak..." (Ünlü piyanist Fazıl Say'dan Başakşehir maçında elinden sakatlanan Fenerbahçeli futbolcuya sitem)