Önceki akşam Özcan Deniz'in filmi Ya Sonra'yı galada izlerken, "Eyvah" dedim içimden, "Yandı burnu büyük sinema eleştirmenleri. Türkücünün biri daha güzel bir film yapmış..." Romantik komedi en zorudur. Zira romantizm ve mizah sırt sırta durur. Romantik bir ortamın içinde espriyi patlatırsanız, o yoğun duygusal atmosferi darmadağın edersiniz. Yok eğer mizah dolu bir ortamda duygusal bir konuyu öne çıkarırsanız, herkesin keyfini kaçırırsınız. Ama bu düşman kardeşleri el ele tutuşturmayı başarırsanız, insanlara en güzel duyguları art arda yaşatır, hisleri gürül gürül bir çağlayana dönüştürürsünüz. Özcan bunu başarmış. Beni en çok hayrete düşüren ise harika öykü, usta işi senaryo ve çarpıcı diyaloglardı. Özcan, filmi adeta ilmek ilmek örmüş. Gösterimden sonra yanına gidip, "Senaryoyu yazarken hiç yardım aldın mı?" diye sordum. "Hayır almadım, ben yazdım. Gazetelerde yazılıp, çizilenlere bakma, hepsi uydurma. Bu konudaki tüm detayları sana daha sonra anlatacağım ağabey" dedi. İnandım. Gala sonrası Beyaz Show'cular mikrofon uzatıp, "Sıralama yapsanız, Özcan Deniz'in yazarlığını mı, yönetmenliğini mi, oyunculuğunu mu ilk sıraya koyarsınız?" diye sordular. Tereddütsüz "Senaryo yazarlığını" dedim. Özcan son derece mütevazı, hatta sıradan gelebilecek bir konuyu öyle güzel bir kurgu ile önümüze koyuyor ki, insanlar film boyunca Adem ile Didem'in masalını kerteriz noktası kabul edip, ister istemez kendi ilişkilerini sorguluyorlar. Yani filmin DVD'si yapıldığında üzerine rahatlıkla şu ibare konulabilir: "Yıpranmış Aşklar İçin Onarıcı Bakım Seti." Özcan'ın bir başka başarısı, 'kusursuz' bir cast oluşturması. Sanki karakterleri yazarken, önce oyuncuları seçmiş gibi. Barış Falay yine muhteşem. Janset, "Ah özledik senin sitcom'larını" dedirtiyor. Ragıp Savaş, 'Hercai Recai' rollerinin aranan oyuncusu olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Deniz Çakır böyle giderse televizyondan sonra sinemanın da parlayan yıldızı haline gelir. Özcan'ın mutfakta tek başına karısının yaptığı çorbayı içerken çocuklar gibi ağladığı sahne, onun göğsünde oyunculuk adına şeref madalyası olur. Ama biri var ki ayrı bir paragrafı hak ediyor: Naz Elmas... Bu film onun kariyerinde bir dönüm noktası olacak. Bugüne kadar hep ağlak kadın karakterleri canlandıran Naz, bundan böyle romantik komedi filmlerinin aranan oyuncusu haline gelebilir. Ondaki bu cevheri keşfeden Özcan'a ekstradan bir alkış daha... 90'lı yılların Amerikan romantik komedilerini izlerken iç çekip, "Bizde niye böyleleri yapılmıyor?" diye hüzünlenirdik. Son iki yılda enfes romantik komediler çekmeye başladık. Hem yeni bir sinemacının doğuşuna tanıklık etmek, hem hoşça vakit geçirmek istiyorsanız, bu filmi kaçırmayın. Bir de öneri: Varsa, filme sevdiğinizle gidin. Çıkışta ona daha sıkı sarıldığınızı fark edeceksiniz. Ve kıssadan hisse: "Ya sonra?" diye durakladığınız her an, aşkın hanesine eksi bakiye olarak düşer, unutmayın!..