Yılmaz Erdoğan ve
BKM oyuncularının rol aldığı
"Neşeli Hayat" filmini çok sevdim.
"Abartma"nın reyting ve tiraj anlamına geldiği şu
"yapay" günlerde,
Yılmaz'ın
"yalın ve sahici" bir sinema dili kullanmasını çok takdir ettim. Hemen söyleyeyim; oyuncuların
"Mutfak"tan çıktığına aldanıp, filme gevrek kahkahalar atmak, gözü yaşarana kadar gülmek için gidenler
"ters köşeye" yatabilir. Evet, gözler nemlenebilir ama gülmekten değil... Zira film; cinselliğe, küfre, kelime oyunlarına baş vurmadan da mizah yapılabileceğini kanıtladığı kadar, son derece
"dokunaklı" insan hikayelerini de perdeye taşıyor.
"Neşeli Hayat" sanki normal kamera ile değil de, alış veriş merkezlerine, varoşlara ve hatta fukara odalarına konulmuş
"güvenlik kameraları" ile çekilmiş izlenimi veriyor.
"Kamerayı şöyle evirip, çevireyim, iki de efekt ekleyeyim de millet sanat görsün" öykünmelerine saplanmadan da
"sinema" yapılabileceğini ispatlamış
Yılmaz. Ve her şeyden önemlisi, bu projeye
"yüreğini" yatırmış. Yazmış, yönetmiş, kurgulamış ve pek çok ünlü oyuncuyu kıskandıracak kadar da iyi oynamış. Film,
"Utanmadığın şeye sahip çık, sahip çıktığın şeyden utanma" ekseninde keyifli bir yolculuğa çıkarıyor izleyiciyi. Ve
"konuşma balonu doldurma mizahının" kolaycılığı yerine, hem gülümsetiyor hem de
"İnsan gözünü tepeye diktikçe, aşağılarda darlanıyor" gibi önemli mesajları, komedi sosuna bulayıp, hiç çaktırmadan afiyetle yediriyor. Filmin başarısında oyunculukların payı çok büyük.
Ersin Korkut,
"Mutfak"tan çıkan mönünün tatlısı kıvamında. Ama
Büşra Pekin, gerçekten de
"ana yemek" olmuş. Sinemamız müthiş bir kadın karakter oyuncusu kazanmak üzere, benden söylemesi... Vee...
Cezmi Baskın... İşte ona ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Yılların usta oyuncusu,
"Belalı kayınpeder Ali" rolünde muhteşem... Mimik, diyalekt, vücut dili, tonlama, bakış, ifade... Bereketli bir toprak gibi, ne istenirse adeta iki mislini vermiş.
"Neşeli Hayat", şehir yaşamında her an gördüğümüz, bazen yanından geçerken göz kırptığımız, bazen dokunup, makas aldığımız, kimi zaman farkına bile vermediğimiz
"janjanlı" ambalajların içindeki koyu dramı resmediyor. Ama bunu
"gözyaşı döken palyaço" klişesine saplanmadan yapmayı başarıyor. Tebrikler
Yılmaz Erdoğan ve
Necati Akpınar, helâl olsun emektarlar ve bravo tayfa!..