Star TV'nin iddialı dizisi Babil için ekran başına geçtim. Ama milyonuncu kez aynı konuyu karşımda bulunca isyan ettim. Hasta çocuk dramı ta eski Yeşilçam döneminden beri gişeye tahvil edilir. Çocuk amansız bir hastalığa tutulmuştur. Doktorlar "Evropa'da ameliyat ettirmelisiniz" derler. Para yoktur falan, filan... Sonunda kalantor Hulusi Kentmen, çocuğun kendi torunu olduğunu öğrenince insafa gelir ve mutlu son...
O zamanlar mesele bir saat 20 dakikada çözülür ve hepimiz yazlık sinemadan evlerimize mutlu mesut dönerdik.
Ama dizilerde öyle mi? Kanırt babam kanırt... Çocuk ölecek mi, kalacak mı, 20 hafta ekran karşısında eziyet çek.
Babil'de de durum farklı değil. Öğretim görevlisi adam komploya gelip üniversiteden atılıyor. Aynı zamanda oğlunun beyninde tümör tespit ediliyor. O dakikadan sonra ameliyat parası bulabilmek için doğru bildiği her şeyden vazgeçen bir babanın çaresizliği kerpeten olup kalbimi kıstırıyor. Ekran karşısında ruhum daralıyor. Sizin gibi başka kanala geçme şansım da yok. Televizyon yazarıyım ya, izlemeliyim sonuna kadar...
Yaşım ilerledi diye mi yoksa çocuk sahibi olduktan sonra dünyaya bakış açımın değişmesinden mi bilinmez, ekrandaki şu çocuk sömürüsüne artık katlanamıyorum. Toplumun bu en büyük zaafının reytinge, paraya tahvil edilmesine artık tahammülüm yok. Evet, biliyorum, bunlar hayatın gerçekleri, senaristler bu olayları Mars'ı gözlemleyerek yazmıyorlar, bu da doğru. Ama ekran başındaki insanları duygulandırmak için ille de bir çocuğun ölümcül bir hastalığa yakalanması mı gerekiyor? Dramdan tek anladığınız bu mu? Yoksa 'zaaf deşmek' kolayınıza mı geliyor. Bunun, kömürlükteki 'çocuk istismarından' ne farkı var ki?
Velhasıl, Halit Ergenç ve Ozan Güven'in 'kalburüstü' oyunculuğuna rağmen bu dizi bana hiç de iyi gelmedi.
Bu arada dizide hem patronunu, hem en yakın arkadaşını dolandırmaya kalkan Ozan Güven'i, reklam arasında herkese güven vermeye çalışan bankacı olarak izlemek de garipti doğrusu...
***
Şanslı çocuklar
Şimdiki çocuklar ne şanslı... Biz sömestir tatilinde ne yapacağımızı bilemez, sokak arasında çivi ya da misket oynamakla yetinirdik. Oysa şimdi çocuklar için onlarca eğlence alternatifi var. Bunlardan biri de sinema. Yarı yıl tatiliyle birlikte çocuklar için iki harika animasyon filmi vizyonda. Birincisi, Minika TV'nin çizgi starları (ve bizim ufaklığın en büyük favorisi) Maceracı Yüzgeçler'in sinema versiyonu.
Diğeri de BKM yapımı Gamonya: Harikalar Ülkesi. Bu ikincisi, 6 yaş üzeri çocuklar için adeta bir hayat dersi niteliğinde. Umudun insanlar için önemini vurgulayan Gamonya'yı özellikle dünyası bilgisayar ekranı ile çerçevelenmiş, hayat ve yaratıcılık fukarası çocuklara ve onların ebeveynlerine öneriyorum.
***
Teşekkürler Acun Ilıcalı
Acun Ilıcalı, cuma gecesi O Ses Türkiye'de müjdeyi verdi. 10 yıldır devam eden yarışmada iz bırakmış 24 eski yarışmacı, Acunn. com'da yapılacak seyirci oylamasıyla belirlenecek. Bu yarışmacılar 10 Şubat'taki canlı yayında yarışacak. Birinciyi ise seyirci oyları belirleyecek. Programın tüm geliri ise Acun'un yıllardır kol kanat gerdiği işitme engelli çocukların eğitimlerine harcanacak.
Teşekkürler Acun. Yarışmadan 'o sesi' bekliyorduk zaten...
***
Ne demiş?
"Günay Museyeva geceye kalça kemiği dekolteli elbisesiyle katıldı." (Kanal D'de yayınlanan Magazin D Pazar'daki bir haber seslendirmesinden)
***
Gaf kürsüsü
Tuğba Özay'ın canlı yayın gafı herkesi gülümsetti: "Ben olsam 80 milyon liralık yılbaşı ikramiyesini 80 milyon nüfusa bölerdim. Herkese 1 milyon lira düşerdi..." (Tuğba'nın hayali gerçek olsa herkes 1 lira ile yetinecekti)
***
Zap'tiye
Metrobüslerdeki tutamaçların üzerinde TRT'nin Tutunamayanlar dizisinin reklamı var. Kim akıl ettiyse helal olsun. Dizinin absürt komedi ruhunu nasıl da güzel dile getirmişler.