Önceki hafta Babil dizisi ve Müge Anlı'nın programında yaşanan olaylardan yola çıkarak 'Bedava peynir peşinde koşarken' başlığıyla, dolandırılmak için nasıl 'gönüllü' olduğumuzu anlatmaya çalışmıştım. Yazı büyük ilgi gördü. Okurlarımızdan Emekli Deniz Astsubay Mehmet Akif Türkay ise uluslararası alanda da nasıl 'dolandırıcılık cenneti' olarak görüldüğümüzü bizzat yaşadığı ve akıllara durgunluk veren bir örnekle anlatmış:
"Günaydın Yüksel Bey. Üç gündür acayip bir şaşkınlık yaşıyorum.
Bu konuya daha önce değindiğinizi görünce taze bir haber aktarayım dedim.
Amerikalı bir kadın astsubay, Linkedin'de profilimi incelemiş. Bana güvenebileceği aklına yatmış.
E-mail gönderip fikirlerini ve resimlerini paylaşıyor.
E-mailler çeviri programıyla Türkçe'ye çevrilmiş sanırım, çünkü cümleler düşük olarak geliyor. Kadın astsubay halen Afganistan'da görevliymiş.
'İki kere bombalı saldırıdan kurtuldum. Sözleşmem bitince senin ülkene geleyim, çok para biriktirdim, ülkende kalıp yatırım yapmak istiyorum, yardımcı olur musun?" gibi şeyler yazıyor. Devrimcilerin silah paralarına el koyup aralarında paylaştıklarını yazıyor.
Payına 3 milyon dolardan fazlası düşmüş güya. Define bulmuş kabul ediliyorlar gibi anladım ben, çünkü yüzde 30'unu Birleşmiş Milletler'e vermesi gerektiğini yazmış. BM diplomatı bana parayı teslim edecekmiş güya.
Diplomata iletmek üzere istediği şeyler ise şunlar;
1:Tam adınız 2: Ev adresi 3: Doğrudan telefon numarası 4: Mesleğiniz 5: Uluslararası pasaportunuzun veya kimlik kartınızın bir kopyası veya çalışan kimlik ya da sürücü belgesi.
Bu bir çeşit dolandırıcılık. Resimler de sahte veya çalıntı olabilir. Saygılar, selamlar."
Okurumuzun mesajının ilgili merciler nezdinde suç duyurusu, siz değerli okurlarımız açısından da önemli bir uyarı olmasını temenni ediyorum.
Dolandırmaya devam
Dolandırıcılardan nasibini (!) alan okurlarımızdan Sevilay Karamuduroğlu da benim eski bir yazımdan yola çıkarak ilgilileri bir kez daha uyarmış: "Sayın Yüksel Aytuğ, 25.07.2019 tarihli 'Dolandırılmaktan nasıl yırttım?' başlıklı yazınızdaki olayın üzerinden 6 ay geçmesine rağmen hâlâ güvenilir firmaların ürünlerini fason ürünlerle değiştirerek halkı soymaya devam ediyorlar. Siz yazınızda 'Yetkililere duyurulur' demiştiniz ama yetkililerden duyan olmamış. Köşe sekiz, hırsız dokuz... Namuslu vatandaşların hiç kaçarı yok. Birinden kaçarken diğerine yakalanıveriyorsunuz. Sizin yazınıza rağmen halen faaliyette olan Messe İnş. Yapı Malzemeleri Taşımacılık San Tic. Ltd. Şti. vatandaşı soyuyor. Mağdurlardan biri olarak lütfen sesimiz olur musunuz?" Alın size ayan beyan bir suç duyurusu daha. Umarım bu kez harekete geçen olur.
NOT: Geçen hafta da ünlü sanatçı Semiha Yankı ayakkabı almak isterken, internet üzerinden pazarlama yapan bir firma tarafından nasıl dolandırıldığını sosyal medyadan takipçileriyle paylaşmıştı.
Ramo dizisindeki mesaj
Köşemizin daimi tedarikçilerinden değerli okurum Ramazan Budaklar, bu kez de Ramo dizisindeki çirkin çağrışımlar uyandıran mesajı deşifre etmiş: "Ramo dizisinin tekrarında gördüğüm subliminal mesajı İllimünati örgütü bile vermemiştir! Drone uçurmaya çalışan çocuklardan biri, diğerine aynen şöyle dedi: 'İki elinizle bir drone'u kaldıramadınız.' Yanlış mı duydum, RTÜK anladı mı bilmem. Ama bizim zamanımızdaki uçurtma uçuran o güzel çocuklar nereye gittiler?"
Şeref kürsüsü
Bugün kürsümüzde, okurlarımızın da önerisiyle, engelli yarışmacının koltuğa çıkabilmesi için eğilip tabureyi önüne koyan Kim Milyoner Olmak İster? sunucusu Kenan İmirzalıoğlu var.
Z
ap'tiye
Geçen hafta "Araplar bizim oyunculara benzeyebilmek için estetik ameliyat oluyorlar" diye yazmıştık ya, okurumuz Baturhan Kezat da tam Zaptiye'lik bir yorumda bulunmuş: "Bu Araplar sadece oyuncularımıza benzemeye çalışmaktan vazgeçerek, biraz da milletimize benzemeye çalışıp az da olsa Suriyelilere el uzatsa ya!"
Ne demiş?
"Yaşam bize verilmiş bir borç. Hayatımız da bu borcu geri ödeme çabamızdan başka bir şey değil." (Bir Zamanlar Çukurova'da Fekeli'den bir özlü söz daha)