Dünya gelişiyor, değişiyor ve hızını kaybetmeden dönmeye devam ediyor. İnsanoğlu ise hayatın hızına kapılmışken çeşitli zorlukları yaşıyor, aşmaya çalışıyor. Hepimizin dilinden düşürmediği, yakamızdan bir türlü düşmeyen Kovid-19 virüsüyle beraber yeniden çoğalan 'çip' konuşmaları ise sadece büyük resme küçük bir açıdan bakmak demek. Hayatın tamamını sensörlü bir şekilde yaşıyoruz aslında ama haberimiz yok.
PASAPORTTAN KİMLİĞE
Çip teknolojisi ve veri bankaları birbiri ile aynı yola girdiğinden beri, birçok alanda gizlilik üzerine konuşuyoruz. Eski alışkanlıklarımızı bırakıp yenilerine evrilmeye çalışıyoruz. Güvenlik konularını tartışmak bir yana, verilerimizden havuz oluşturmaya çalışan şirketlere de bilgi vermeye devam ediyoruz. En basiti, sosyal medyanın global manadaki gücünü hangimiz yadsıyabilir? Bu bilgilerin ceplerimizden alınıp, uzaydaki uydulara gönderilmesi sanallaşan dünyanın getirilerinden sadece bir tanesi… Teknoloji maalesef her yere eşit bir şekilde gitmiyor. Dünyanın kimi noktalarında henüz bir telefon bile aşırı yadırganırken, günümüzde Silikon Vadisi olarak adlandırdığımız bölgede, önümüzdeki yıllarda ne gibi teknolojik atılımların yapılacağına dair beyin fırtınaları kopuyor. Hal böyle olduktan sonra büyük çapta etkisi olan şirketlerin dünyanın her yerine teknoloji götürme isteği hiçbirimizi şaşırtmayacak. Neredeyse 100 yıl sürecek olan Kova Çağı'nın başladığı günlerin eteğinde otururken, herkes teknolojinin bir şekilde elinden tutmak isteyecek. O yöne doğru kayacak, ya da rüzgarın ritmine kendini bırakacak.
YÖNÜMÜZ TEKNOLOJİ
Günümüz dünyasında herkes her dakika bir şeylere maruz kalıyor. Gerek geleneksel kitle iletişim araçlarında, gerek medyada, gerekse kamusal yaşamın içerisinde. İşte burada çiplenme konusuna farklı bir bakış açısı getirelim. Çünkü hepimiz sonsuzluğa doğru açılıyoruz. Elimizdeki evrakların, dokümanların küçülmesi, fiziksel kopyaların artık tarih olduğu hatta nikah sonrası fotoğrafların en önemli üyesi olan evlilik cüzdanlarının bile boydan çektiğini görmek, nasıl bir boyuta taşındığımıza ayna olacak. "Sanal dünya işte!" deyip geçmemek lazım. Dünyanın en baskıcı politikaları bile yönünü bir şekilde teknolojiye çevirirken, insanlığın geride kalması düşünülemez bile. Derimizin altına çiplerin yerleştirilmesi evresine daha gelmedik. Lakin hayatımızın her bölümünde verilenme, şifrelenme ve "big data"ya hizmet etmeye doğru ilerliyoruz.