Cansu Tuman, 2015 yılından itibaren dizilerde oynamaya başladı. Arka Sokaklar ve Kiralık Aşk dizilerinden sonra rol aldığı Ufak Tefek Cinayetler dizisinde Tülin Özen'in hayat verdi. 2020 yılında Öğretmen dizisi kadrosuna dahil oldu. Şimdilerde Yemin dizisinde Feride karakterine hayat veren Cansu Tuman, merak edilenlerini sevenleriyle paylaştı...
-Hoş geldin, nasılsın?
İyiyim teşekkür ederim, sen nasılsın?
-Ben de iyiyim teşekkür ederim. Hemen şöyle başlamak istiyorum; Şöhret basamaklarını hızla çıkan bir oyuncu olarak merak ediyorum, Cansu Tuman nasıl bir çocukluk geçirdi?
Çocukluğum çok hareketliydi benim. Çok kıpır kıpırdım. Hiperaktif olmamdan şüpheleniyorlarmış hatta doktora filan götürmüşler. Gerçekten hiç yerimde durmazdım. Bu yüzden de spora yöneldim. Tekvandoya başladım çok küçük yaşta ve hep sporla geçti çocukluğum. Hentbola başladım bir ara, sporla iç içe büyüdüm yani.
OYUNCU OLMAYI KAFAMA ORADA YAZDIM
-Peki oyunculuğa geçişin nasıl oldu?
Artık aklımın ermeye başladığı zamanlarda, dizi izlerken filan özeniyordum "Ben de orda olmak istiyorum" diyordum. "Onlar kim, ne yapıyorlar?" diye soruyordum. Bunları öğrendikçe oyuncu olma isteği doğdu içimde. Zamanla da tiyatroya katıldım ilkokuldayken. İlk anlamadım ne olduğunu, provalarda filan anlaşılmıyor. Ama sahneye çıktığımda inanılmaz bir heyecan geldi. Ve dedim ki; "Ben bunu yapmak istiyorum, burada olmak istiyorum." O anda kimseyi görmedim, sadece orada başka bir karakterde ve oyunun içindeydim. O his bana çok güzel geldi. Çok eğlendim, çok keyif aldım. Bu yüzden oyuncu olmayı orada yazdım kafama. Ondan önce veteriner olmayı düşünüyordum.
-Sporcu filan bekledim ben…
Benim biraz kafam karışık o zamanlar, maymun iştahlı diyorlar bana (gülüyor). Sporcu olmayı da istiyordum aslında. Spora da çok yatkınım ve çok seviyorum. Ama hayvanları da çok seviyorum. Hatta aileme sorsanız, "Kızınız ne olmak isterdi?" diye "Veteriner" derler. Çok seviyordum.
AİLEM OYUNCULUĞA MESLEK GÖZÜYLE BAKMADI
-İlk başrolünüz Yemin'le göz önündesiniz şu an ama çok popüler işlerle de tanıdık sizi. Biraz ekran yolculuğunu dinleyebilir miyiz?
Aslında dediğim gibi çok küçük yaştan beri oyunculuk istiyordum ama ailem çok destek olmadı bu konuda. Oyunculuğa çok meslek gözüyle bakmadıkları için, "Boşver, ne yapacaksın oyuncu olup" dediler. Öyle bir algı var maalesef, çok fazla ailede var. "Mesleğini oku, eline diplomanı al, sonra ne yaparsan yap"a geldi konu. Benim kafamda hep oyunculuk olduğu için üniversiteyi İstanbul'da okudum. Oyunculuk alanında iş imkanı daha iyi olduğu için ilk adımım İstanbul'a gelmek oldu. Aile de meslek oku diye baskı yapınca, 'Genetik' okudum. Sonra 'Genetik' okurken bir arkadaşım sayesinde bir rol vardı, "Görmek ister misin?" dedi, "Tamam" dedim. Hem seti görürüm diye düşündüm, yaz tatilindeydik. Sonra seti göreyim diye gittim, tuttular beni orada "Sen devamlı olacaksın" dediler. Diyalog filan verdiler ama hiçbir şey bilmiyorum. Hiç eğitimim yok, kamera karşısına geçmemişim… Sadece çok istiyorum. Yönetmek çok sevdi beni orada, "Sen devam etmek istiyor musun bu işe?" dedi. "Evet" dedim, zaten amacım bu. Eğitim almamı söyledi, beni bir yere yönlendirdi akademiye. Oradan eğitim almaya başladım.
BAŞLARKEN DESTEK GÖRMEDİM
Dediğim gibi destek görmedim başlarken. Sonra okul bitti, "Ufak Tefek Cinayetler"e girdim ve o serüven başladı benim için.
-Yemin nasıl gidiyor?
Güzel gidiyor. Sezon finalini çektik. Tatile girdik. Çok yoğun bir sezondu gerçekten. Çok fazla şey atlattık. Çok keyifliydi, bana çok şey kattı.
ÇOK KAZIK YEDİM
-Yemin'de Feride'de karakterine hayat veriyorsun. Var mı Feride'nin Cansu ile benzerlikleri? Ya da "Şu özelliğimiz asla aynı değil" dediğin bir yönü?
Feride bir kere çok güçlü bir karakter. Kendi ayakları üzerinde durabilen, başkasına muhtaç olmayan. Bu yönüyle benziyoruz. Ben de hep 'kendim yapayım, kendim başarayım' diyen bir karakterim. Feride de böyle bir karakter. Çok merhametli, iyi niyetli, gerçekten içinde art niyet olmayan biri. Bu yönden de benziyoruz. Ben yeni bir insanla tanışsam art niyet aramam. Tam güvenle başlarım insanlara. Zamanla tanıdıkça o güven ya sağlamlaşır, ya da eksilir. Ona göre yoluma bakarım. Bunun zararlarını gördüm mü, gördüm. Ama değiştirebildiğim bir yanım değil bu.
Özellikle İstanbul'a ilk geldiğim zamanlarda İstanbul insanıyla tanıştığımda tabii çok kazık yedim. Ama hayatı öğreniyorsunuz. Yaşadığım her tecrübeden bir ders çıkardım ve ona göre yaklaşıyorum. Ama bu benim samimiyetimi eksiltmedi. Sadece artık biraz daha ne olabileceğini kestirip, ona göre kendimi korumaya alabiliyorum.
-Sen diziye sonradan dahil olan bir oyuncu oldun. Nasıl karşıladılar, set ortamınız nasıl biraz bahsedebilir misin?
Zaten ben dahil olduğumda ekip de değişmişti. Oyuncular hariç bütün ekip sıfır gibiydi. O yüzden ben sonradan dahil olmuşum gibi olmadı. Herkes çok sıcaktı, hiç sonradan dahil olmuş gibi hissetmedim. Ve ben çok ekipçi bir insanım aslında. Çünkü sete gittiğimde bir insanın bile suratını asık gördüğümde ben etkileniyorum. "Ne oldu acaba, üzgün mü?" diyorum, o bana da yansıyor biraz. Tabii ki sahneye geçtiğimde onu siliyorum ama istiyorum ki herkes iyi bir şekilde çalışsın, mutlu çalışsın, eğlenelim… Zaten çok kötü bir süreçteyiz, insanlar evde bunalıyor. Sete gittiğimde mesela şarkı açarım, oynarım, sataşırım, "Hadi enerjik olun" filan derim.
ÇOK ÜSTÜME GELDİLER
-Yemin dizisine sonradan dahil oldun. Özge Yağız'ın gitmesiyle yeni başrol olarak ekibe katıldın. Bu tarz değişiklikleri Türk halkı tarafından pek benimsenmez. Konuyla ilgili olarak nasıl tepkiler aldın, acımasız yorumlar, mesajlar aldığın oldu mu?
Genel olarak insanlarda şöyle bir algı var; alıştığımız bir şey gittiğinde tepki gösteriyoruz. Bu bende de var, sokaktaki bir insanda da var. Başlarda çok üstüme gelindi ama takmadım aslında çok. Modumu düşürmedi ama şuna üzüldüm; insanların tanımadıkları birileri hakkında çok fazla hakaret edici ve hoş olmayan sözler söylemesine üzüldüm. Sonuçta onları beni Cansu olarak tanımıyorlar. Karaktere yorum yapmak ayrı bir şey, karakteri eleştirebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz. Ama benim kişiliğime yönelik bir hakaret geldiğinde orada diyorum ki, sen beni hiçbir şekilde tanımıyorsun. Hiç görmedin, karşılaşmadık. Ama benimle ilgili bir sürü fikrin var, yargın var, bir sürü hakaret içerikli şey yazıyorsun. Ben bu düşünceye aslında üzülüyorum. Böyle insanların olmasına üzülüyorum. Bence o noktada biraz kendilerine bakmalı insanlar. Asıl sorun bence kendi mutsuzlukları. Göz önünde olan bir sürü insana yapılıyor ve bence yanlış. Ben umursamıyorum yazılan şeyleri ama umursayan bir insan da olabilirdim. Bu beni çok düşürebilirdi. Hayatımı çok kötü etkileyebilirdi. O yüzden insanların biraz bunu düşünmesi gerek.
-Var mı unutamadığın bir set anın diye merak ediyorum…
Ben çok sakar bir insanım. Sette kime sorsanız herkes bilir bunu. Bir gün ormanda bir koşma sahnem var. İşte kaçıyorum, kaçırılmışım. Elinden kurtulmuşum kaçıyorum, ben de çok hızlı koşarım. Ayhan hoca da bilmiyormuş çok hızlı koştuğumu. Ben "Başla" dedikleri anda fırladım. Ondan önce de düşeceğim yeri belirledik. Set amiri de beni bildiği için bana sürekli, "Sınırın bu, burada düş" diyor. Ben başlayınca herkes şoka girdi, "Nasıl bu kadar hızlı koşuyor?" diye. Düşmem gereken noktada da çok hızlı koştuğum için uçtum ve süzülerek düştüm. Dizim mata girdi ama mattan taşa çarptı. Dizim mosmor oldu, bir buçuk ay filan geçmedi.
-Kendinle barışık biri misin? Değiştirmek istediğin fiziksel bir özelliğin veya bir huyun var mı?
Kendimle barışığım ama saçma takıntılarım olabiliyor. Mesela sağ omzumu kapıya çarpıyorum, eksiklik hissediyorum gidip sol omzumu da çarpıyorum. Bu öpmede de var. Biri gelip sağdan öperse yanağımı soldan da öptürüyorum. Üçüncüyü öperse dördüncüyü de öptürüyorum, o çift olacak illa.
-"Hayatımın dönüm noktasıydı" dediğiniz bir an var mı?
"Ufak Tefek Cinayetler" dizisine girmem herhalde. Çünkü ilk profesyonel işimdi.
HERKESİN BİR KEZ BİLE OLSA AŞIK OLMASINI İSTERİM
-Peki biraz da aşkı konuşmak isterim. Cansu Tuman'ın dünyaısnda aşk nedir?
Bence aşk ilk görüştedir. Ben öyle hissediyorum, öyle inanıyorum. Ve biriciktir. Gözlerinde kaybolmak ve orada hapsolmak gibi bir his. Aynı zamanda dokunmaya kıyamazken, dokunmadan da duramamak. Aşk çok karmaşık bir duygu aslında. Çok mutlu edebilirken dizi bir anda çok mutsuz da edebilir. Onu dengelemek lazım. Ama gerçekten güzel bir duygu. En azından insanların hayatta bir kez bile olsa aşık olmasını isterim.
-Aşık olduğunda nasıl biri oluyorsun?
Çok enerjik bir insanım aslında. Aşık olduğumda da ultra enerjik oluyorsam yazık diyeyim, yorucu olabilir (gülüyor). Belki birazcık kıskançlığım devreye giriyor olabilir. Paylaşamama duygusu. Bir insanı boğmak gibi değil, o dengeyi kurmak lazım. Ve bence aşk tek bir duygu olarak yetmiyor. Çok güçlü bir duygu ama bunu besleyen duygular olması gerekiyor. Sevgi, sadakat, güven, saygı… Bunlar gerçekten çok önemli. Zaten bunlar olduğu zaman ilişki ilerleyebiliyor, yoksa bitiyor.
KISA SORULAR
-Çok keşkeleriniz var mıdır hayatta?
Yok ya. Yaşadığım her olay ve anı bana bir tecrübe. Keşke demek yerine o olaydan ders çıkarmayı tercih ediyorum.
-Gamsız biri misiniz?
Yok, asla değilim.
-Takıntı derecesinde bir huyunuz/özeliğiniz var mı?
Birinin bana ayağıyla dokunmasına tahammül edemiyorum.
-Hiç terk edildiniz mi?
Edildim galiba.
-Hiç aldatıldınız mı? Ve bunu gözünle gördüğünüz/yakaladığınız oldu mu? (Mesaj, el ele görme gibi)
Yok, bildiğim kadarıyla aldatılmadım. Ama terk edildim.
-Çok acı vermiş miydi?
Yok. Zaten terk edildiysem ben öyle istediğim içindir (gülüyor).
-Nasıl bir arkadaşsınız?
Çok iyi (gülüyor). Arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Ben çok spontane yaşamayı severim bu arada, planlı bir insan değilim. "Hadi şunu yapalım" diyen ben oluyorum. Ve arkadaşlarım da hep ayak uydurur bana.
-Her söylenene kolayca inanır mısınız?
Öyle saf bir yanım var ya. "Niye yalan söylesin bana?" diye bir algım olduğu için. O yüzden inanırım.
GEREKSİZ YALAN BENİ ÇOK SİNİRLENDİRİR
-Sizi en çok ne sinirlendirir?
Sanırım yalan. Tahammül edemediğim bir şey. Tamam bazen insanlar yalan söylemek zorunda kalabiliyor. Gereksiz yere yalan söyleme olayı var ya bazı insanlarda, o beni çok sinirlendirir.
-Daha önceden yaptığınız bir şey nedeniyle çok utanç duyduğunuz oldu mu?
Kesin olmuştur. Bide zaten çok sakar bir insanım. O sette düştüğüm gün mesela çok utanmıştım (gülüyor). Bunun konusu hiç bitmedi sette, her yeni gelene anlatıldı.
-En büyük zaafınız nedir?
Sevdiklerim.
-Romantik biri misiniz?
Biraz göreceli. Çok değil, karşımdaki insana göre sanırım. Bazen çok odun bir insan da olabiliyorum, bazen de inanılmaz romantik olabiliyorum. Dengeleyebiliyorum bence bunu.
-Peki, şıpsevdi biri misiniz?
Yok ya. Değilim. İnsan tanımayı çok severim, ama her tanıdığıma aşık oldum gibi bir şey yok.
-Kendinizi güzel/yakışıklı buluyor musunuz?
Güzellik algısı kişiden kişiye göre değişir ama tabii ki (gülüyor). Yalan söylemiyim, güzel buluyorum. Samimi bir insan olduğumu söylediğim için dürüstçe cevap veriyorum. Kendime kusur da bulurum ben, egoist değilim.
-Şanslı biri olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Şanslıyım. Değişik bir şansım var ama var. Mutluyum o konuda.
-Hafızanız kuvvetli mi? Öyleyse olmamasını diler miydiniz?
Kuvvetlidir. Bazı konularda öyle olmamasını isterdim. Yaşadığım kötü anıların bazılarını silsek güzel olurdu.
-Hiç linç yediniz mi?
Dizinin başlarında büyük ihtimalle edildim. Çok fazla bakmıyordum zaten çok yoğun çalışıyoruz. Sosyal medyayı çok fazla kullanan bir insan da değilim. Ama bildiğim kadarıyla yedim.
-Linçler modunuzu düşürür mü?
Hayır. Mesela biz bu konu üzerine "Öğretmen" dizisini çektik. Bir kızın intihar olayını anlatıyor. Yediği linçler, sosyal medya. Bunu çektik, dizinin ilk bölümünde orada bir arkadaşıma linç yapıldı. Bizim anlattığımız şey; bunu yapmayın, kızın intiharına sebep oldu idi. Ama birinci bölümde arkadaşımız linç yedi. Böyle bir çelişki işte.
-Cimri biri misiniz?
Yok ya değilim.
-En çok neye para harcarsınız?
Gezmeye. Çok seviyorum gezmeyi çünkü yay burcu olarak.
-Tek başına kaldığınızda yaptığınız en saçma şey ne olur?
Çocukluğumdan beri kendi kendime sahne oynarım. Hep vardı o, büyüdüğümde de devam etti.
-Neyi asla affetmezsiniz?
Aldatılmak olabilir. Çünkü o konuda çok hassasım. Aldatma gereksinimi duyuyorsa, o ilişki zaten bitmiştir. O yüzden bunu açıkça ve dürüstçe söylemeyi ve söylenmesini tercih ederim.
-Günlük hayatta ünlülüğünüzü kullanır mısınız?
Yok. Kullanmadım hiç, kullanmam.
GELECEKTEN BİRAZ KORKUYORUM
-Geçmişe mi gitmek isterdiniz, geleceğe mi?
Geçmişi merak ediyorum, o dönemde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu. Ama geleceği de merak ediyorum. Gelecekten biraz korkuyorum da aslında. "Nereye doğru gidiyor bu dünya?" diye bir korku da var. Şu anda olmaktansa geçmiş ya da geleceği tercih edebilirdim.
Kendi hayatım için de geçmişe gidebilirdim. Yaptığım bazı seçimleri yapmazdım.
-10 yıl önceki Cansu'ya ne söylemek isterdiniz?
"Asla pes etme ve asla vazgeçme" derdim. Her şey gelip geçiyor, istediğin şey için mücadele etmeye devam et. Bir gün istediğin şeyi alacaksın.
PARA PARA PARA
-Kaç para verseler şuanda yaptığınız mesleği değiştirirsiniz?
Yok ya. Öyle bir para yok. Zaten bu mesleği para kazanmak için yapmıyorum, gerçekten sevdiğim için yapıyorum. Dram bile oynarken keyif alıyorum. O yüzden öyle paraya filan bırakmam.
-Kaç para verseler en sevdiğiniz insanın ayağını kaydırırsınız?
Yok ya, onu da yapmam. Çok vicdanlı bir insanım ben, yapamam.
-Kaç para verseler hafızanızın bir bölümünün silinmesine izin verirdiniz?
Güzel anılarımı vermem. Kötüleri alsalar her türlü anlaşabiliriz (gülüyor).
-Kaç para verseler sosyal medyadan 1 ay uzak dururdunuz?
Bunun için para vermelerine gerek yok, ama illa vermek istiyorlarsa bir yardım kuruluşuna bağış yapın ben uzak dururum diyebilirim. Hiç girmiyor değilim ama bağımlı değilim. Sosyal medya insanları bir çukur gibi çekiyor. Sadece orayla yaşayan insanlar var, sağlıklı bulmuyorum. Tabii ki iyi yanları da var ama o sınırı korumak lazım.
-Kaç para verseler, uğurunuz olarak gördüğünüz ve asla birine vermeye kıyamadığınız bir şeyden vazgeçerdiniz?
Vermem onu da. Bir cevşenim var beni koruduğuna inandığım, onu zaten vermem. Bir de kolyem var, köpeğimle ikimizin fotoğrafı var üzerinde o yüzden vermem. Uğurum olarak görüyorum.