Ünlü futbolcu Engin Verel ile Yeşilçam efsanesi Bahar Erdeniz'in oğlu Can Verel, Sabah'ın Youtube kanalında Yasemin Döngel'in konuğu oldu. Futbol kariyeri ön çapraz bağlarının kopması nedeniyle sona eren Can Verel, oyunculuğa nasıl bir aşk ile bağlı olduğunu anlattı. "Sabah kalktığım zaman kendimi işe gidiyor gibi hissetmiyorum" diyerek mesleğine bağlılığını anlatan Verel, aynı zamanda "Eleştiriler beni hırslandırır" da diyor. İşte Can Verel'in röportajından tüm detaylar…
-Nasılsınız, nasıl gidiyor?
İyiyiz tatildeyiz, nisan başı gibi ara verdik. Bayramdan sonra da çekimlere başlayacağız 4. Sezona. Özlemeye başladım biraz seti. İyi dinlendik. Ben işimi çok seviyorum, sette çok mutluyum. Ekimiz ve yönetmenlerimiz çok iyi. Sette olmayı seviyorum. Çalışmayı çok seviyorum, çalışmadığım zaman mutsuz oluyorum diyebilirim.
'ÇOCUĞUNUZLA ARKADAŞ GİBİ OLUN' DURUMUNA KARŞIYIM
-Ünlü futbolcu Engin Verel ile bir Yeşilçam efsanesi Bahar Erdeniz'in oğlu Can Verel olarak, hikâyenizi en baştan dinlemek istiyorum. Can Verel nasıl bir çocukluk geçirdi? Anne ve babasıyla nasıl bir iletişimi var?
Bu saydığınız kavramda ailelerin çocukları biraz daha ukala olabilir. Her zaman söylerim; annem çok büyük bir şans benim için. Keza babam her zaman arkamda hissettirir varlığını. Hep mütevazi şekilde yaşamayı öğrettiler bana. O yüzden çok şanslıyım. Aile olarak çok kenetleniriz birbirimize. Aile bağları çok önemlidir benim için. Annem benim akıl hocamdır. Çoğu şeyi ona danışırım. Arkadaş gibiyizdir zaman zaman belli bir ölçüde. Ona da çok karşıyım, "Çocuğunuzla arkadaş gibi olun" diyorlar. Çocuğunuzla arkadaş gibi olmayın, çocuğun anne ve babaya ihtiyacı var anne ve baba gibi olun, çocuğun zaten arkadaşları olacak. O rolü anne ve babanın üstlenmesini doğru bulmuyorum.
ALLAH VERGİSİ BİR YETENEĞİM VAR
-Futbolcu bir baba ve oyuncu bir anne profili… Neden babanızın değil de annenizin kariyer yolculuğunu takip ettiğinizi merak ediyorum…
Aslında spor benim hayatımın bir parçası. Çocukken de öyleydi, spor için yaşardım. Yapmadığım spor dalı kalmadı diyebilirim. Hepsini de iyi yaptım, bu konuda çok mütevazi olmayacağım (gülüyor). Allah vergisi bir yeteneğim var. 12 yaşında Fenerbahçe'nin alt yapısına girdim ve gerçekten de bu torpille filan olmadı. Spor-sanat gibi yetenek gerektiren mesleklerde torpil olmuyor. Sonra Fenerbahçe'nin yıldız takımına seçildim. 18 yaşına kadar devam ettim alt yapıda. Sonra dizimden ameliyat geçirdim, ön çapraz bağım koptu. O dönem bir 6 ay kadar ara vermek zorunda kaldım çok ağır bir ameliyat. Fizik tedavi de çok zorlu geçti. O sıra tam da üniversiteye giriş zamanım, görsel sanatları seçtim, tiyatro okumaya başladım. Bir anda rota yeniden oluşturuldu (gülüyor).
ANNEM VE BABAM ÜZERİMDE BASKI KURMADI
Yani o sakatlık olmasa futbolcu mu olmak isterdiniz?
Ailem hiçbir zaman beni bir şeye yönlendirmedi. Futbolcu baba oğlunu futbolcu yapmak için bir çaba içine girmedi. Ya da oyuncu annem benim üzerimde baskı kurmadı. Tamamen bana bıraktılar. Ben ne karar verirsem ona saygı duydular. O anlamda çok şanslıyım. Sabah kalktığım zaman kendimi işe gidiyor gibi hissetmiyorum.
TORPİL KULLANMAYI TERCİH ETMEDİM
-Hayat sizin için kolay mıydı? Tanınmış bir anne-babanın çocuğu olmak şöhret kapılarını daha rahat açtı diyebilir miyiz?
Benim ailem beni herhangi bir ailede yetişir gibi yetiştirdi. Zaten kendileri de öyle insanlar. Şaşalı bir hayatımız olmadı. Torpil gibi bir şansımız olabilirdi ama kullanmadım, tercih etmedim. Çünkü benim kendim bir şeyler başarmam gerekiyor. Bu anlamda yardım ya da destek almadım.
-Sizi 3 sezondur Yemin dizisiyle ekranlarda görüyoruz. Nasıl gidiyor?
İyi gidiyor. Birkaç sene uzun soluklu bir projede başrol almamıştım. "Öyle bir iş gelsin ki başımı kaldıramayayım çok yoğun olsun" dedim, oldu. İyi de gidiyor. Tuttu, sevildi. Emeğimizin karşılığını alıyoruz.
-Nasıl bir set ortamınız var?
Bizim set ortamımız çok keyifli. Çok eğleniyoruz.
YURT DIŞINDA SEVİLMEK GÜZEL BİR ŞEY
-Dünya çapında izlenen ve çok sevilen bir diziniz var. Nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Dizinin Balkan ülkelerine satıldığını biliyordum ama pandemiden dolayı uzun süredir yurt dışına çıkmamıştım. Geçen hafta da Montenegro'ya gittim. Daha uçak indi havalimanına çıktık insanlar hemen yanıma geldi, ilgi alaka gösterdiler. Yurt dışında sevilmek güzel bir şey.
-Unutamadığınız bir set anısı var mı? Çok güldüğünüz, çok zorlandığınız, çok üzüldüğünüz…
Çocukluğum Metin Akpınar'ın filmleriyle geçti. Papatyam'da onun üvey oğlunu oynamıştım. Onunla bire bir sahnemiz vardı. Çok etkilenmiştim, yılların duayeniyle bir anda karşı karşıya… Değişik hissetmiştim.
-Set dışında bir gününüzü nasıl geçirirsiniz?
Sabah güne genelde spor ile başlıyorum. Erken kalkmayı seviyorum. Sezonda çok fazla ailemizle ve sevdiklerimizle vakit geçiremediğimiz için onlara vakit ayırıyorum. Tenis oynamaya çalışıyorum. Ama dediğim gibi daha çok kız arkadaşımla, kızımla, ailemle, arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Sezonda yapamadıklarımı yapmaya, o arayı kapatmaya çalışıyorum.
-Sosyal medyada büyük bir fan kitleniz var. Çok sayıda güzel yorum alıyorsunuz mutlaka. Peki hiç eleştiren, olumsuz yorum yapanlar da oluyor mu?
Zaman zaman bakıyorum. Kötü bir şey görmedim şu ana kadar.
ELEŞTİRİLER BENİ HIRSLANDIRIR
-Peki eleştiri gelse bu modunuzu düşürür mü?
Zaten ben kendimi çok acımasızca eleştirebilen bir yapıya sahibim. Başkasının bunu yapması beni çok olumsuz yönde etkilemez. Eleştiriye açığım, yapıcı olmayan dahi bir eleştiri alsam da bu beni motive eder. Daha çok hırslandırır. Mükemmelliyetçi bir tarafım var zaten bu da beni yoruyor, biraz baskılamaya çalışıyorum. Çok fazla mükemmelliyetçi olmak da iyi bir şey değil çünkü.
-Peki biraz da aşkı konuşmak isterim. Can Verel'in dünyasında aşk nedir?
Aşk insanı ayakta tutuyor. Hayata karşı motive ediyor. İşe duyulan aşk da, sevgiliye duyulan aşk da, çocuğuna duyduğunuz aşk da… Bunlar insanı çok mutlu eden, hayata karşı ayakta kalmanızı sağlayan bir duygu aşk.
AŞKIN OLDUĞU YERDE MANTIK OLMAZ
-İlişkilerinizde romantik ve duygusal mısınız, yoksa aklınız yönetimde midir?
Duygusallığım bir tık önde tabii. Mantık olur mu canım aşk ilişkisinde? Aşk girince mantık gider. Çok da mantıksız bir şeye körü körüne gitmem yani. Ama aşkın olduğu yerde mantık olmamalı bence. Çok mantıksız bir şey yaşamak da insanın ruh sağlığına zarar verir. O da olmaz. Mantıksız bir ilişki de olmamalı, ama mantık da olmamalı bu işin içinde.
ONA BAKTIĞIM ZAMAN GÖZLERİM PARLIYOR
Babalık nasıl bir duygu. Baba olduktan sonra hayatınızda neler değişti? Kızınızla nasıl bir ilişkiniz var?
Tarif edilemeyecek ve yaşanması gereken bir duygu. Hayata bakış açınız tamamen değişiyor. Bir baba için kız çocuk sahibi olmak çok özel bir şey. Çünkü hem evlat, hem aşk yaşıyorsunuz onunla. Ben şanslıyım kızım olduğu için. Gözlerim parlıyor ona baktığım zaman.
KISA SORULAR
-Çok keşkeleriniz var mıdır hayatta?
Çok fazla keşkelere takılmak istemiyorum. Yaşamanın bir sebebi olduğunu düşünüyorum. Yapılan hatalardan ders çıkartılması gerektiğini düşünüyorum. Bazı dönemlerde keşkeler oluyor ama çok fazla takılmamak lazım bence. Yaptığımız hatalardan ders alıp bir an önce telafi etmek gerektiğini düşünüyorum.
-Gamsız biri misiniz?
Gamsız biri değilim. Öyle görünebiliyorum, bunu söyleyen yakınlarım var ama öyle değilim. Tam tersiyim yani (gülüyor).
-Takıntı derecesinde bir huyunuz/özeliğiniz var mı?
Mükemmel olması lazım her şeyin. Ama bunu baskılamaya çalışıyorum. Her şey mükemmel olamıyor. Çok kitap okudum bununla ilgili, hala da okuyorum. İyi gidiyor, fazla takmamaya çalışıyorum.
-Hiç terk edildiniz mi?
Bir kere terk edildim, 18 yaşında. Sonra bir daha yaşamadım hiç. İlk ve son oldu yani.
-Hiç aldatıldınız mı? Ve bunu gözünle gördüğünüz/yakaladığınız oldu mu?
Bilmiyorum. Olduysa da haberim olmadı.
-Nasıl bir arkadaşsınız?
Arkadaşlarımı mutlu etmeyi seviyorum. Sosyal yanım kuvvetlidir. Kötü gün dostuyum.
-Her söylenene kolayca inanır mısınız?
İnanmam. İkna olmam gerekiyor. Şüpheci değilim ama her zaman kafamda bir soru işareti olur.
-Sizi en çok ne sinirlendirir?
Zeki bir insan olduğumu düşünüyorum, aptal yerine konulmak sinirlendirir.
-Daha önceden yaptığınız bir şey nedeniyle çok utanç duyduğunuz oldu mu?
Utanç duyulacak bir şey yapmadım.
-En büyük zaafınız nedir?
Kızım. Kız arkadaşıma karşı da zaafım var (gülüyor). Ailem, sevdiklerim… Sevdiğim herkese karşı zaafım var.
-Romantik biri misiniz?
Hiç romantik değildim esasında. Ama bu ara romantiğim (gülüyor). Romantik olacak bir şey yaşamadım belki bugüne kadar.
-Peki, şıpsevdi biri misiniz?
Hiç değilim, tam tersi çok zor severim.
-Kendinizi güzel/yakışıklı buluyor musunuz?
Kendimi beğenmiş birisi değilim, ama kendimi beğeniyorum.
-Şanslı biri olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Şanslıyım tabii şanslı olmaz olur muyum? Sevdiğim işi yapıyorum, mükemmel bir ailem var, harika bir kızım var, çok mutlu bir ilişkim var… Çok şanslı hissediyorum.
-Hafızanız kuvvetli mi? Öyleyse olmamasını diler miydiniz?
İsim hafızam çok kuvvetsiz. Kolay kolay sima unutmuyorum. Ama ezber sorunu yaşamam. Metne hakim olamazsa oyuncu, performansını ciddi şekilde olumsuz yönde etkiler. Hakim olursa tam tersi iyi yönde etkiler.
-Cimri biri misiniz?
Cimri değilim, tutumluyum.
-En çok neye para harcarsınız?
Yemek yemeye harcarım. Giyinmeye çok para harcamam.
-Tek başınıza kaldığınızda yaptığınız en saçma şey ne olur?
Kendi kendime konuşurum. Kendiyle konuşmak iyi bir şey insanlar için. Senaryo oynarım çok. Hatta geçen yolda yürürken yaptım, bu oyuncuların şizofrenik yönü var herhalde bu çıkmaya başlıyor yavaş yavaş (gülüyor).
-Stalk yapar mısınız?
Hayır. Ben Instagram'da çok fazla vakit geçirmiyorum. Paylaşım yapmayı unutuyorum. Ben anı yaşamayı seviyorum.
-Neyi asla affetmezsiniz?
Affedilmeyecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bana bir zarar verip gelip özür dileyen bir insana sırtımı dönmedim. Elimi uzattım elini sıktım. Affedemeyeceğim şeyin çok ciddi olması lazım. Affettikten sonra eskisi gibi olabilir mi, önemli olan o.
-Günlük hayatta ünlülüğünüzü kullanır mısınız?
O zaten kendi kendine oluyor. Bir ayrıcalık beklemiyorum ben. Bir şekilde o sizin işinize yarıyor. Çok da bunu kullanacak bir durum yok.
-10 yıl önceki Can'a ne söylemek isterdiniz?
"Keşke 10 yıl önceye dönsem şu hataları yapmazdım" diyorum bazen. Kendimi geliştirmeye çok özen gösteriyorum son birkaç senedir. Keşke bunu çok daha önceden yapsaydım.
PARA PARA PARA
-Kaç para verseler şuanda yaptığınız mesleği değiştirirsiniz?
Öyle bir para birimi, var tabii ki de (gülüyor). Ama çok mutsuz olurum ya. Çok düşünmem lazım bu konuyu. Bir 30 milyon lazım. Euro dersem ayıp olur, TL olsun (gülüyor).
-Kaç para verseler en sevdiğiniz insanın ayağını kaydırırsınız?
Öyle bir şey yapamam ben. Kimsenin ayağını filan kaydıramam.
-Kaç para verseler hafızanızın bir bölümünün silinmesine izin verirdiniz?
Bedava da yaparım ki ben onu. Yaşadığım kötü şeyleri silsinler. Üzerine para da veririm. İyi şeyleri silmesinler. Ona da çok para lazım. 30 milyondan fazla eder iyi şeyler. 40'ta anlaşırız.
-Kaç para verseler sosyal medyadan 1 ay uzak dururdunuz?
Arkadaş gruplarımız var Whatsapp'ta, onu seviyorum. Onun için para isterim. Instagram için gerek yok. Whatsapp'ta arkadaş gruplarımla şakalaşmayı seviyorum. İşi bıraktığım parayı isterim onun için (gülüyor).
-Kaç para verseler, uğurunuz olarak gördüğünüz ve asla birine vermeye kıyamadığınız bir şeyden vazgeçerdiniz?
Benim sevdiğim mal kıymetlidir. Çok sevdiğim eşyalarım var, bir gözlüğüm var bayılıyorum ona mesela. Değerini verirse alır gider sıfırını alırım. Anlaşırız o konuda.