Gökberk Demirci'yle ilgili merak edilen sorulara yanıt geldi. Gökberk Demirci ile Özge Yağız ne zaman tanıştı, nasıl sevgili oldu, ne zaman evleniyor? Yemin dizisinin 4. Sezonu gelecek mi? İşte Gökberk Demirci'den dikkat çeken açıklamalar…
Nasıl gidiyor, nasılsınız?
İyiyim, dinleniyorum. Çok yoğun bir sezondan çıktık. Tadını çıkartmaya çalışıyoruz, malum şartlar altında. Pandemi dönemi; dikkatliyiz elimizden geldiğince.
Bitti mi dizi çekimleri?
Bitti. Şimdi artık biraz dinleneceğiz. Ondan sonrası bakalım kendiliğinden gelişecek.
Çocukluğunuzla başlamak istiyorum. Nasıl bir çocukluk geçirdi Gökberk Demirci, nasıl bir hayatı vardı?
Ben hep sakin bir çocuktum. Böyle biblo bebekler olur ya koyduğunuz yerde kalır, öyle bir çocukluktu; sakin, dingin… Babamın işinden dolayı böyle deniz kıyıları, daha çok doğayla hayvanlarla iç içe bir çocukluk. Güzeldi.
Babanız denizci olduğuna göre çok il değiştirdiniz değil mi?
Evet. Biraz fazla il değiştirdik. Aslında zor adapte olabilen bir insandım ama bende o sorunu çözdü diyebilirim. Girdiğim her yere daha çabuk adapte olmak, oranın bir parçasıymış gibi hissetme, aidiyet vs. bunları geliştirdi.
Bu durumu yaşayanlarda arkadaş edinmekte biraz sıkıntı olabilir. Her gittiğin yerde herkesin bir arkadaş grubu vardır, sen sonradan dahil olursun…
Evet o biraz üzücü oluyor. Üzücü de demeyeyim de insan biraz çekiniyor. Tabir-i caizse 'yeni çocuk' muamelesi her yerde olduğu gibi. Ama hiç sorun yaşamadım bununla ilgili. İkili ilişkilerim çocukluğumdan beri gerçekten çok iyiydi.
DOĞA VE HAYVANLAR AŞIĞIYIM
Peki bu kadar il değiştirmenin sonucunda "Keşke şurada yaşasaydım, gelmeseydik oradan" dediğiniz bir yer oldu mu?
Açıkçası olmadı. Her yer o kadar güzel ki… Türkiye'nin her yeri gerçekten çok güzel. Bugüne kadar bizim de taşındığımız oturduğumuz her yer çok güzeldi. Deniz manzarası olmasa da olur, deniz aşığı biri olduğumu sanmıyorum ama doğa ve hayvanlar aşığıyım. Bu nedenle gittiğim her yerde kendimi çok iyi hissettim ve hiç yabancılamadım. Oturduğum her şehirde, veya o şehrin farklı yerlerinde, sanki daha önce gidip görmüşüm gibi bir sıcaklık vardı.
HER İSTEDİĞİMİZİ ALABİLDİĞİMİZ BİR ÇOCUKLUK DEĞİLDİ
Çok sakin bir çocukluk geçirdim dediniz. Böyle alamadığınız için üzüldüğünüz, hatırladıkça içinizi acıtan bir şey oldu mu?
Elbette, çok olmuştur. Her istediğimizi alabildiğimiz bir çocukluk değildi benimkisi dürüst olmak gerekirse. Ama ukte kalmadı. Şuan mesela düşünce "Zamanında şunu çok beğenmiştim, alamamıştım" diyebileceğim gerçekten bir şey yok.
Bir de ben hatırlamakta çok güçlük çekiyorum. Çok unutkan bir insanım. Yer eden çok şey var zihinde kapılar ardında ama bu tarz örnekler verebileceğim şeyler yok.
Daha güzel aslında bu bence?
Güzel (gülüyor).
Bazen insan bazı şeyleri unutmak ister ya, ama hafızası çok kuvvetlidir unutamaz. O konuda bence daha şanslıyız bu nedenle…
Öyle. Barındırmıyorum, kötülüğe yer yok hafızamda.
İYİ Kİ OYUNCUYUM
Babanızın denizci olduğunu söylemiştiniz, hiç babanızın mesleğini yapmayı düşündünüz mü?
Düşünmedim. Zamanında çok ayrı kaldığımız oluyordu onun işleri icabı. Şimdi o günleri düşününce pek istemezdim açıkçası ayrı kalmak. Ama iş bu, herkesin işine de işine olan sevgisine de çok büyük saygı duyuyorum. Ben biraz aidiyetçiyim. Mesela "İyi ki oyuncuyum" diyebilirim. Daha önce spor aşığı da bir insandım. Zamanında da oyunculuktan önce "İyi ki sporcuyum" diyordum.
Biraz da mükemmeliyetçilik olabilir, yaptığı her işi en iyi şekilde yapıp bağlanmak…
Evet; başarılı, doğru yolda, en iyi şekilde yapabilmek. Onun hazzı çok daha başka oluyor benim için.
Oyunculuk serüveninizi konuşmak istiyorum. "Tesadüfen" oldu demiştiniz. Önce onu bir kısa dinleyebilir miyiz?
Ne kadar doğru bir cümle olacak bilmiyorum ama hayatı çok fazla planlı programlı yaşayan birisi değilim. Çünkü çok klişe olacak ama; malum hayat. Her an her şey olabiliyor. Başımıza ne geleceğinin garantisi yok. O yüzden kestiremiyoruz önümüzü. Bu benim için gerçekten tesadüf.
Deli gibi spor yapıyordum. Hayatımın her şeyi spordan ibaretti. Ya da hayatım spordan ibaretti. Şans eseri başladı. Bir iki ziyaret esnasında gelişen bir şey. Sonrası çorap söküğü gibi kendiliğinden geldi. Ama istemiştim, kendimi çok mutlu hissediyordum oyunculukla alakalı herhangi bir şey yaparken. Bulunduğum her yer sanki benim evim gibiydi, her insan ailemden birileri gibiydi. O yüzden dört elle sarılmıştım. Şükürler olsun istediğim mesleği de şu an yapıyorum.
O gün o tesadüf gerçekleşmeseydi, şu an hangi işi yapıyor olurdunuz?
Gerçekten hiç bilmiyorum. Hayat işte ne gösterirse. Elbette bir şeyler için çabalardım, ama büyük ihtimalle sporla ilgili olurdu. Hayvanlarla ilgili de olabilirdi.
Oyunculuk sizin için ne ifade ediyor?
Herkesin görüşüne, yorumlarına saygı duyuyorum. Herkes çok harika bir şekilde yorumlayabilir ama; benim için bambaşka bir şey ya. Hayatın kendisi gibi. Oynadığımız tüm karakterler, hikayeler bambaşka yerlere sürüklüyor. Tek bir cümle ile cevap verebileceğim bir şey değil benim içimdeki o hissiyat.
Bazı oyuncular bazı karakterleri kendi yaratır. Kendinden bir şeyler mutlaka katarlar. Sizin böyle bir durum oldu mu Emir karakterinde?
Elbette oluyor. Örneğin; o an bir sahne çekilirken o anki duyguyla yaptığınız herhangi bir şey. Bu ağızdan çıkan bir laf olabilir, bir mimik olabilir, vücut dili vs. O tamamen anlık zaten kendiliğinden gelişiyor. Katıyoruz evet, ama bu da birazcık karşılıklı oluyor. İşte oyuncu-yönetmen ilişkisi, o anki sahnenin o ana metni duygusuna bağlı kalarak gelişen şeyler. Yani hikaye aslında temel. Biz orada katları kayıt esnasında kendimiz çıkıyoruz. Yani oluyor uzun lafın kısası (gülüyor).
3 sezondur devam eden bir dizi Yemin, 4. Sezon galiba gelecek?
Yani, şimdilik öyle gözüküyor.
Peki diziden yanı sıra başka bir proje var mı, bir film mesela?
Şu an için net cevap verebileceğim herhangi bir şey yok. Görüşmeler oluyor, düşünülen bazı şeyler var. Hayırlısıyla sonuca kavuşturabileceğimiz. Fakat elle tutulur, gözle görülür kesin bir şey yok.
Hafta içi her gün yayınlanan diziniz hafta sonu iki gün yayınlanmaya başladı. Bu sizi rahatlattı mı?
Tempo olarak pek bir şey değişmedi hayatımızda. Haftanın 6 günü oradayım. Tek güne de düşse muhtemelen böyle olur.
Saat olarak belki yansımıştır…
Evet biraz daha saatler kısaldı. Ama onun haricinde çalışan olarak bizden pek bir şey değişmiyor.
Başrol değişikliğini Türk halkı pek sevmez, istemez genellikle başka başrol görmek. Bu yansıdı mı diziye?
Aslında önce şuna açıklık kavuşturayım. Bizde başrol değişikliği olmadı. Diziye bir oyuncu veda etti, birkaç oyuncu başladı. Başrol değişikliği veya birinin yerine birinin gelmesi gibi bir durum olmadı. Ama evet, bu durum her anlamda birçok proje için iyi etkiler de yaratabiliyor kötü etkiler de.
SET SINIRLARINA GİRDİĞİMDE GÖKBERK'E DAİR BİR ŞEY BARINDIRMIYORUM
Sizin açınızdan nasıl bir değişiklik oldu? Özge hanım (Yağız) gitti Cansu hanım (Tuman) geldi, bu Emir karakterine nasıl yansıdı?
Genel anlamda düşünecek olursak her sahnenin her anın bir heyecanı oluyor. Ama benim açımdan çok fark eden bir şey olmadı. Ben içimden geçtiği gibi konuşmak istiyorum. Ben o set sınırları içerisinde girdiğim zaman Gökberk'e dair pek bir şey barındırmıyorum içimde. Orada çalışıyorum ben; ve o an elimde bir senaryo var, yarattığımız bir karakter var, onunla alakalı oluyor büyün duygu ve düşüncelerim.
Direk 'Emir' oluyorsunuz o sete girince…
Evet Emir'im. Çünkü oraya işimizi yapmaya gidiyoruz. Bir an önce bitse de gitsek de demeyeyim de, farklı bir durum ya (gülüyor).
ÖZGE İLE YEMİN'DEN ÖNCESİ VAR
Hazır bahsetmişken Özge Hanım'la da bir ilişkiniz var, bunu zaten sosyal medyadan da paylaşıyorsunuz. Yemin dizisinin setinde başladığı sanırım birlikteliğiniz?
Öyle zannediliyor ama o bir vesile gibi oldu. Aslında Yemin'den öncesi var, aynı projedeydik kısa süreli, sonra bitmişti o dizimiz.
Hangi diziydi?
"Adını Sen koy" dizisinde birlikteydik. Fakat hiç yan yana gelmedik. Yani tanışmışlığımız oradan başlıyor. Yemin dizisi biraz daha vesile oldu diyebilirim ama Yemin'in haricinde gelişen bir durum.
KENDİLİĞİNDEN GELİŞTİ, İYİ Kİ DE GELİŞTİ!
Peki Özge Yağız ile ilişkiniz nasıl başladı? İlk görüşte aşk vardır, sonradan oluşan bir sevgi vardır… Sizdeki nasıl bir durumdu?
Kendiliğinden gelişti, iyi ki de gelişti.
İlk Özge Hanım (Yağız) mı açıldı yoksa siz mi?
İlk adım benden geldi.
Sanırım evlilik teklifi ettiniz, hayırlı olsun. Ne zaman düğün belli mi?
Şu an hiçbir şey belli değil. Görüyorsunuz pandemide üzücü hayatlar, koşullar… Artık biz zamana ayak uyduruyoruz. Zamanın gerektirdiği şekilde hareket etmeye çalışacağız.
Peki bu süreç çok uzarsa, sadece bir nikah yapmayı düşünür müsünüz?
Şu an için kesin bir şey yok ortada, program yok.
Sosyal medyada çok geniş bir fan kitleniz var. Çok seviliyorsunuz siz de, Özge Hanım (Yağız) da. Çok sayıda olumlu yorum geldiğini de biliyorum. Olumsuz yorumlar da elbet geliyordur diye düşünüyorum. Bunlar modunuzu düşürüyor mu? Ya da kafaya taktığınız oluyor mu?
Öncelikle sağ olsunlar bizi gerçekten çok mutlu ediyorlar. Ama oluyor. Eskiden, ben bir süre öncesine kadar çok fazla etkilenen bir insandım. Kayıtsız kalamıyordum; o hakaret içerikli mesajlar, beddualar, kin nefret söylemleri… Ama dedim ki; kime yaranabiliriz ki? Herkes istediğini düşünmekte özgür. Ama gönül ister ki bazı şeyler olduğu gibi bilinsin, farklı yorumlanmasın, farklı şeyler eklenmesin.
Hep saygı duyuyordum, ama üzülüyordum da. Şimdi sadece saygı duymayı öğrendim. Yani elbette okuyunca insan üzülüyor. "Bunu o insanlara yazdıran o mekanizma nedir?" diye düşünmeden edemiyorsun.
Cevap vermiyorsunuz ama siz…
Yok. Sadece saygı duyuyorum. Çünkü herkes istediğini düşünebilir ya.
Bunu başarabilmek de güzel bir şey ya.
ÇOK AĞIR UYARILAR ALIYORDUM
Evet benim için zor oldu dediğim gibi. Hatta çok ağır uyarılar alıyordum kendi çevremden. "Kaile alma, okumak zorunda mısın" dediler. Elbette zorunda değilim ama ister istemez arada bir merak edip bakıyorsun. Ve baktığın gibi o suratının düşüşü tüm dünyaya yansıyor. Özellikle iş anlamında modumu çok düşürüyordu, işe de yansıyordu. Çünkü o insanlara iş yapıyorsun.
Ama şunu anladım, herkese kendini sevdiremezsin. Herkese kendini sevdirmek için çabalamaman gerekiyor. Zaten seni sen olduğun için seviyor ve sevmeli insanlar. O yüzden artık sadece saygı duyuyorum. Ve bunun için yapabilecek elimden hiçbir şey gelmiyor.
Hayatta büyük tutkularınız var mıdır? Mesela antika tutkunu olduğunuzu biliyorum. Bir de motosiklet düşkünlüğünüz varmış sanırım.
Yok. Yani motor tutkum başlamadan bitti. Ben kardeşimi motosiklet kazasından kaybettim 18 yaşındayken.
Başınız sağ olsun…
Sağ olun. O yüzden de o tutkum başlamadan bitti. Ama hala gördüğüm zaman çok beğendiğim motorlar oluyor. Ama sadece uzaktan beğeniyorum.
Dediğiniz gibi en büyük tutkum antika. Son zamanlarda çok fazla huzur yaratıyor içimde. Maneviyat zaten bende vazgeçilmezdir. Ve en önemli şeylerden birisidir. Haliyle o objelerin, mobilyaların, ürünlerin vs. bir yaşanmışlığı var. Benim psikolojik anlamda mutlu olmama sebep oluyor. Yani iyileştirici özellikleri var benim için.
KISA SORULAR
Çok keşkeleriniz var mıdır hayatta?
Yok. Belki az vardır ama çok yok (gülüyor).
Hiç terk edildiniz mi?
Ne evet diyebilirim ne hayır. Ayrılıklar oldu evet. Ama terk edilmek, terk etmek… Bu tarz şeyler yaşamadım çok.
"Yuva yıkanın yuvası olmaz" sözüne katılıyor musun?
Katılıyorum. Bu biraz "Ne ekersen onu biçersin" gibi bir şey. Etme bulma dünyası, haliyle evet katılıyorum.
Nasıl bir arkadaştır Gökberk Demirci?
Bence çok iyi bir arkadaştır. Arkadaşlarıma da sorsanız aynı cevabı vereceklerdir (gülüyor). Yani ben çok uyumluyum biliyor musunuz? Arkadaşımla birlikteysem zaten çok mutluyumdur, o yüzden senin istediğin olabilir mesela. Haliyle çok uyumluyum, anlayışlıyım, fedakarım… Bunları kendin söyleyince belki itici geliyor olabilir ama artık herkes tarafından duya duya doğruluğuna inandığım için bir başkası gibi konuşabiliyorum kendimle alakalı. Ve benim için çok büyük bir mutluluk gerçekten iyi bir arkadaş olabilmek.
Her söylenene kolayca inanır mısınız?
Hayır. Her söylenene kolayca inanmam çünkü yalan da söyleniyor. Yalan da söylenen bir şey olduğu için. Garantici bir insan mıyım, elbette hayır. Kimsenin alnında da yazmıyor. Ama öyle her söylenene de inanmıyorum. Biraz araştırılır, biraz hissedilir…
UTANMAMI GEREKTİRECEK BİR ŞEY YAPMADIM
Daha önceden yaptığınız bir şey nedeniyle çok utanç duyduğunuz oldu mu?
Elimden geldiğince düşünerek hareket ederim. Rahmetli annemin bir lafı vardır hiç unutmam, çok klişe herkes biliyordur ama beni ben yapan en temel en önemli puzzle'ın parçalarından birisidir: "Oğlum sen sen ol, sana yapılmasını istemediğin bir şeyi asla karşındakine veya bir başkasına yapma." O yüzden utanılacak bir şeyler veya sonradan utanmamı gerektirecek bir şeyler yapmadım. Yapmamaya gayret gösterdim.
Romantik biri misiniz?
Öyle diyorlar (gülüyor).
Peki şıpsevdi biri misiniz?
Hayır, asla. Hayvanlarda şıpsevdiyimdir. Çünkü her şeyi seviyorum.
Hiç linç yediniz mi?
Ooo. 2-3 günde (gülüyor). Hayatımın eksik olmayanlarından oldu. Herkes istediğini düşünebiliyor ve kendi düşünceleri doğrultusunda inanılmaz tavırlar sergileyebiliyor.
Bunu sokağa yansıtıyorlar mı?
Yok, sokakta hiç olmadı. Sadece sosyal medyada.
Peki sokaktan nasıl tepkiler geliyor?
Sokaktan gerçekten çok güzel tepkiler geliyor. İnsanlar evlerinden biriymişim gibi davranıyorlar ve bu beni çok mutlu ediyor. O kadar karşılıklı ki hissiyat; onlar da benim için anında sanki ailemden birisiymiş gibi oluyor. Yani ilk defa karşılaşan bir kadınla veya erkekle edilen muhabbet gibi değil hiçbir zaman. O kadar içten, o kadar samimi…
Cimri biri misiniz?
Hiç değilim.
Peki en çok neye para harcarsınız?
Savurgan da değilim. Hiç birkaç hobisi olan bir insan olmadım. Bilinen bir şey antika tutkusu bendeki. Genelde o temel ihtiyaçlar haricinde keyfi harcamalarım bu yönde oluyor.
En büyük hayaliniz nedir?
Hayvanlar, antikalar, aşk… Böyle hepsinin harmanlandığı bir şey.
Neyi asla affedemezsiniz?
Birçok şey var. Elimden geldiğince doğruluktan sapmamaya çalışıyorum. Sapma düşüncesi bile aklının ucunda barınmayan biriyim. O yüzden "Affedemem" demiyorum; üzülürüm, yıkılırım, keşke olmasaydı derim işte o zaman. Yanlış yol, bu çok geniş kapsamlı bir şey. Ama hepsinin üstüne bir paragraf atmak gerekirsek; yanlış yol.
Hayat felsefeniz nedir?
Yok. Sağlıklı, mutlu, huzurlu bir yaşam. Ve doğru yoldan sapmadan. Eğer bu bir felsefeyse (gülüyor).
10 yıl önceki Gökberk'e ne söylemek isterdiniz?
Keşke jöle sürmeseydim o kadar derdim (gülüyor).
PARA PARA PARA
-Ne kadar verseler şuanda yaptığınız mesleği değiştirirsiniz?
Kimsenin cebinde yoktur o para.
-Ne kadar verseler rol arkadaşınızın ayağını kaydırırsınız?
Bu konularda paranın geçtiğini zannetmiyorum.
Sizde para çok geçmiyor galiba?
Bende para çok geçmiyor gerçekten. Özellikle bu konularda. Az önce konuştuğumuz gibi, etme bulma dünyası. Pek ben bulaşmam öyle şeylere.
- Ne kadar verseler sosyal medyadan 1 ay uzak durursunuz?
Bunun için neden para vereceklerine bağlı aslında, ona göre bir miktar belirlerim (gülüyor). Dürüst olacağım; sosyal medyadan uzak durmam için para vermelerine gerek yok.
Pek aranız yok o zaman sosyal medyayla?
İçimden geldiği gibi konuşmak istiyorum; sosyal medya teknoloji cahiliyimdir. Şu telefon olmasa hiçbir şey hissetmem hayatımda.
Şu dönemde bunu başarabilmek çok zor…
Kitaplar var. Pek düşkünlüğüm yok benim öyle sosyal medyaya. He evet vakit geçiriyorum, arada bir geziyorum. Ama benim Instagram'ıma girdiğiniz zaman "Bu ne ya" deyip geri verirsiniz. Çünkü sadece köpekler, vahşi yaşam ve antikalar. Bazen deli gibi dalıp gidiyorum fotoğraflara bakıyorum. "Ne yapıyorum ben" diyorum. Bu tutku bambaşka bir şey bendeki.
O zaman bir şey paylaşmak yerine gezmeyi seviyorsunuz sosyal medyada. Aslında doğru kullanılsa çok güzel bir mecra gerçekten…
Evet her şeyin olduğu gibi olumlu ve olumsuz yanları var ama ben esiri değilim. Orası benim için bir vakit geçirme yeri. Evet, fotoğraf paylaşıyorum. Ama uzak durmam için para verilecek derecede değil. Bağımlılık asla yok.
-Kaç para verseler antikalarınızdan vazgeçersiniz?
Vazgeçmem. Sınırı yok. Antika parayla yan yana konulduğu zaman hiçbir değeri kalmıyor. Haliyle benim için parayla ölçülmüyorlar. O yüzden vazgeçmem çok zor olur.