Sinema salonu sahiplerinin hem yapımcı, hem de dağıtımcı olma meselesinin çözümü, ülke sinemamıza ya evrim ya da devrim yaşatabilir. Amerika'da 1948'de Paramount'a açılan antitekel davası sinema dünyasında tekelciliğin önüne geçmek için atılmış en önemli adımlardan biriydi ve bu yasaklanmıştı.
Gelelim konunun ülkemizdeki gecikmiş gündemine. Geçtiğimiz haftalarda 'Afife filmine CGV Mars Cinema Group nasıl ortak yapımcı olabilir?' diye yazmıştım, CGV Mars Cinema Group'tan bir açıklama geldi. Açıklamada 'Grubumuz şimdiye kadar hiçbir projede yapımcı olarak yer almamıştır' yazıyordu. Sadece dağıtımını yaptıkları bazı filmlere dağıtım şirketinden avans vererek, 'Sen filmini çek, sonra zaten gişeden geri ödenir' şeklinde bir anlaşma yapılıyormuş. Hatta 'Müslüm' ve 'Mucize 2' filmleri bu anlaşmalara örnek. Özetle yeni sistemde yapımcılık adı altında değil, destek amaçlı filmlere finansman sağlanıyor.
'ENDİŞELERİM VAR'
Mars'ın, CGV'ye satılmadan önce birçok projede başka şirket adı altında yapımcı olarak yer aldığı da biliniyor.
Bu durumun rekabet hukukuna uygun olup olmadığını Rekabet Kurumu Başkanı Birol Küle'ye sordum. İşte Küle'nin konuyla ilgili yorumu:
"Sinema ile ilgili benim de bir süredir rekabet endişelerim var. Bir teşebbüsün dikey bütünleşikte faaliyet yapması belli kriterlere bağlı. Rekabet kısıtı oluşturacağını düşündüğümüz konularda kurulun muafiyet vermesi gerekir.
Uzmanlara ön inceleme talimatı verdim, bayramdan hemen sonra netleşir. Yerli yapımcılar ve dağıtıcılarla görüşürsek konuya daha detaylı yaklaşabiliriz. Ayrıca sizin yazdıklarınızdan hareketle, henüz detayları bilmemekle birlikte Rekabet Hukuku'na uygun görünmüyor. Üzerinde çalışmak gerek ve her iki konu soruşturmaya neden olabilir. ABD Yüksek Mahkemesi'nin 1940'lardaki Paramount davasından beri sinema sektöründe yapımcılar, dağıtıcılar ve gösterimciler dikey ayrışmaya tabi tutulmuştur.
ABD'de de hâlihazırda 1948'deki Paramount Kararı sorgulanmakta olup bu soru işaretlerindeki en büyük pay da Disney, Amazon ve Netflix gibi şirketlerin kararın tarafı olmamalarıdır. Dolayısıyla, kararın sorgulanan tarafı yapımcıların gösterim yani filmlerin seyirci ile buluştuğu noktayı kontrol etmesinin yasaklanmış olması değildir. Şayet Paramount ile bu dikey bütünleşme engellenmemiş olsa ve 5 büyük entegre stüdyo ile diğer birkaç minör oyuncu sektörde risk yönetimi argümanı altında yapım-dağıtım-gösterim aşamalarının her birinde aktif olsaydı yeni fikirler ve eserler için rekabet söz konusu olmayacaktı. Daha da önemlisi, dikey bütünleşme bahse konu davada da ortaya konulduğu ve aşağıda açıklandığı üzere, fiyat tespiti ve filmlerin gösterimine ilişkin her türlü parametreyi tüketici tercihlerini kısıtlayacak şekilde piyasa dışında belirlenmesini de kolaylaştırmaktadır.
'DİKKATLE İZLENİYOR'
Ülkemizde sektörün yapılanmasına bakıldığında, yapımcı-dağıtıcı-gösterimci ilişkisinin özellikle devralmalar sonrası karmaşıklaştığı, Mars Grubu'nun ekonomik bütünlük olarak ele alındığında yapım, dağıtım ve gösterim segmentlerinin her birinde mevcut olduğu görülmektedir. Bu noktada şüphesiz en önemli konu özellikle dağıtımcının kritik rolü ile dikey bütünleşmenin nihai ürünlerin kalitesi, maliyeti ve fiyatlamasındaki bozucu etkileridir. 4054 sayılı Kanun'un 4. Maddesi, yatay ya da dikey ayrımı yapmaksızın herhangi bir piyasada tüketici refahına zarar veren gizli ya da açık anlaşmaları yasaklamaktadır. 6. Madde ise hakim durumdaki teşebbüslerin gerek mevcut ve potansiyel rakipleri dışlayıcı, gerekse de tüketicileri veya müşterilerini sömürücü davranışlarını yasaklamaktadır. Yine aynı kanun, Rekabet Kurumu'na herhangi bir piyasadaki yapısal aksaklıkları tespit etme ve bu aksaklıkların giderilmesi adına çalışmalarda bulunma olarak tarif edebileceğimiz rekabet savunuculuğu görevi de yüklemiştir. Bu bağlamda, yerleşik şirket konumundaki Mars Grubu'nun davranışları ile yapısal diğer meselelerin 4054 sayılı Kanun kapsamında dikkatle izlenmektedir. Önümüzdeki süreçte sinema ve benzeri sektörlerdeki incelemelerde en önemli ilke ise mekanik yaklaşımların ötesine geçilmesi ilkesidir.