İstanbul'u yönetenler, yoğun yağmur yağışı olacağı konusunda uyarılar yapmıştı.
Uyarılardan haberdar olanların çoğu 'Yaz yağmurudur, yağar geçer' diye yola çıktı. Ama kimse metrekareye 65 kilogram yağış beklemiyordu. Yollar dereye dönüştü, bodrum katları ve metro istasyonlarını su bastı. Özetle; İstanbul adeta mega bir Venedik'i andırıyordu.
Toplu taşıma ulaşımı belli bir süre durdu, insanlar yollarda mahsur kaldı. Sabah işe gitmeyip evde oturanlar ise kahvelerini yudumlarken sosyal medyadan şehri yönetenleri eleştiri yağmuruna tuttular, esprili yorumlar, caps'ler paylaştılar.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
Bu köşede de zaman zaman yazıyoruz; yoğun yağışlar altyapısı gelişmiş ülkeleri de vuruyor. Yetkililer İstanbul'u felç eden yağışla ilgili 'Bu bir afettir' diyor. Evet, metrekareye 65 kilogram yağış bir afettir ama 'Afettir' diyerek sorunları görmezden gelmek olmaz.
Öncelikle bundan sonra İstanbullular hava durumuna dair uyarıları mutlaka dikkate almalılar, özel araçlarıyla yola çıkmamalılar.
Tüm dünyada bilim insanları, iklim değişikliğinin yaratacağı sorunlardan bahsediyor. İstanbul da son yıllarda bu değişiklikten payını alıyor, anormal yağışlara bağlı olarak sel ve su baskınları yaşanıyor.
Sanki başka bir gezegende yaşıyormuş gibi iklim değişikliğine duyarsız kalamayız.
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi de imar planlarını yoğun yağışlara, sel tehlikelerine karşı değiştirmeli. Üsküdar'da yapılan yeni meydan örneğinde olduğu gibi her yoğun yağışta denizle kara birleşmemeli!
En küçük yağmurda bile trafik felç oluyor artık.
Bakın şu görsel her şeyi özetliyor.
İstanbul betonlaştıkça, orman alanları yok oldukça toprak suyu ememiyor. Doğada yağan yağmurun yüzde 50'sini toprak emiyor. İstanbul gibi betona doymuş şehirlerde ise yağan yağmurun yüzde 15'ini toprak emiyor, yüzde 30'u buharlaşıyor, kalan yüzde 55 ise yağışa bağlı olarak su baskınlarına, sellere neden oluyor. İstanbul daha ne kadar büyüyecek, betonlaşacak?
Bu şehir bu nüfus yoğunluğunu, betonlaşmayı kaldırmıyor artık. Sorunlar ortak akılla çözülebilir.