Televizyon sektörümüz teknik olarak pek çok ülkeden ileride diyoruz ama iki şimşek ile bir gök gürültüsüne teslim oluyoruz. Önceki gece Muhteşem Yüzyıl'ı Digitürk ve uydu üzerinden izleyenler 'hava muhalefeti' ile karşılaştı. Yeni bölümün ilk dakikaları izlenemedi. E elin ağzı torba değil ki büzesin, sanal âlemde hemen komplo teorileri uçuşmaya başladı. "Bak gördün mü, Kuzey Güney'ciler Muhteşem Yüzyıl'a sabotaj yaptı!"
Ne alakası varsa?
Hazır söz 'teknik'ten açılmışken, Muhteşem Yüzyıl'ın 500 bin lira harcandığı iddia edilen savaş sahnelerinden de bahsedelim. Geçen yıl dizinin savaş sahnelerindeki animasyonları epeyce eleştirmiştik. Bu kez Mohaç Savaşı için günler öncesinden hazırlanmış, yüzlerce figüran, bir o kadar savaş araç gereci getirmişler.
Sahneler, geçen sezondan daha iyiydi ama şu patlama efektleri bir türlü olmuyor. Sen bu sahneler için onca para ve emek harca, sonra top mermisi düştüğünde millete 'ilkokul öğrencisi karalaması' izlettir...
Diğer yandan şu Sümbül Ağa'nın uzun elbisesi ile yürümesi bana Michael Jackson'ın ünlü moonwalk yürüyüşünü anımsatıyor. Ayakları görünmeyen Sümbül Ağa yürümüyor da sanki ilahi bir kuvvetle havada süzülüyor gibi... Burak Özçivit ise Malkoçoğlu rolüne yakışmış. Ama bu kılık kıyafetiyle acaba at yerine bir Harley Davidson motosiklete binse daha mı yakışırdı diye de düşünmeden edemedim doğrusu...
Bu arada Osmanlı'nın üç günde 200 metrelik köprü kuran bölüğüne, bizim üçüncü köprü ihalesini versek mi diyorum... Burhan Altıntop'un (Engin Günaydın) Avrupa Yakası dergisindeki idari müdürlük görevinden Topkapı Sarayı İdari Müdürlüğü'ne terfi etmesi de hoş oldu. (Aynı gece bir terfi de Kuzey Güney'de yaşandı. Bir Bulut Olsam'da Mustafa'nın belediye başkanı olan babası, Kuzey Güney'de golf turnuvası düzenleyecek kadar zengin bir holding patronu olarak karşımıza çıktı. Artık belediye ihalelerinden nasıl götürdüyse...)
Muhteşem Yüzyıl'ın bu hafta en beğendiğim bölümü, Kanuni'nin Mohaç zaferinden sonra nefsini ıslah etme çabalarıydı. Zaferden sona kibre büründüğünü hisseden Muhteşem Süleyman, kişiliğini yeniden tevazu çizgisine çekebilmek için kendisine karşı müthiş bir mücadele verdi. Öyle ki; savaş alanında bile bu kadar yorulmamıştı...
Kıssadan hisse: İnsanın en büyük düşmanı, kendi içinde büyüttüğü kibirdir. Kanuni'ye 46 yıllık iktidar getiren ve bugün bile 'Muhteşem' olarak anılmasını sağlayan; düşmanlarından önce kibrini mağlup etmesidir.