Özgürlük meselesi hepimizin sonuna kadar savunduğu ancak bazı gerçekleri göremediğimiz ve empati yapamadığımız durumlarla dolu. Körü körüne savunduğumuz şeyleri farklı bakış açısıyla görmeye çalışmadığımız gibi, sabit fikirliliğimize de özgürlüğüme çok düşkünüm diyoruz.
Hıncal Uluç'un bu hafta özgürlüğe dair yazdığı satırlar düşündürdü. Tüm bunları yanısıra özgürlük diye başkalarına zarar verirken kendimi sabote edişlerimle yüzleşeceğimi de hiç düşünmezdim. İnsanın özgürlüğe karşı bakışı değişince bencilliği de hemen ortaya çıkıyor, değişik bir aydınlanma... Belki de bu yazı tüm özgür kızların büyümesine bir davet diyorum içimden. Özgürlüğümüz başkalarına zarar vermediği sürece özgürlüktür, bu bakış açısına göre bakınca vicdan da giriyor işin içine, istemeden de olsa zor durumda bıraktığımız insanları düşünün örneğin. Ya da kendi sınırlarımızı genişletirken başkalarının alanlarını işgal ettiğimiz durumları.
Özgürlük dediğimiz şey farkında bile olmadan sınır ihlalleriyle dolu, düşününce ise vicdanın rahat olmadığı bir özgürlük olmasın daha iyi. Şimdi Hıncal Uluç'un yazısından bir bölümle sizi özgürlük diye bugüne kadar yaptığınız her şeyi tek tek hatırlamaya, düşünmeye, yüzleşmeye davet ediyorum
"Özgürlüğün tarifini hem de Trump gibi 'Liberal' düşünür, John Stuart Mill şöyle yapar.. 'Özgürlük, başkalarına zarar vermediği sürece canımızın istediğini yapmak ve o başkaları tarafından, yanlış, hatta aptalca bulunsa bile yapmaya devam etmektir.' Burada anahtar, şifre cümle "Başkalarına zarar vermediği sürece" sözüdür. Bu özgürlüğün standart tarifidir."
Bu tarif hepimize özgür olalım ama bencil olup başkalarına zarar vermeyelim'i hatırlattığın için teşekkürler Hıncal abi.
ÇİÇEK SEVMEYEN İNSAN, İNSAN SEVMEZ
Sulamayacağın çiçekleri sevme der Özdemir Asaf. Evine dekor diye alıp bakamadığın yaşatamadığın, bir bağ kuramadığın çiçeği alma. Çiçek sevmeyen insan da sevmez, ben buna inanırım. Çiçeklerin pozitif enerjisinden haberi olmayan insan sakinlik, dinginlik, rahatlatıcı, mutluluk verici, zihin açıcı gibi birçok faydalı özellikleri nasıl hissedebilir. Kimin umurunda köşede güzel dursun yeter diyemezsiniz onlara, anlarlarsa dekor olduklarını küserler yaşamak istemezler. Çiçek sevmeyenler gerçekten varmış. Alerji değil baya baya sevmiyorlar, yazık.
HAYVANINI VAHŞİ YETİŞTİREN DE CEZALANDIRILMALI!
Merakla beklenen 5199 no'lu hayvanları koruma kanununda, Meclis'in onayına gidecek yasa tasarısının bazı maddeleri dikkat çekiyor. Ne mutlu ki teklifte artık hayvanlara yönelik eziyet, kötü muamele, öldürme gibi eylemlerde hapis cezası öngören hayvan hakları var. Hiçbir hayvanın hak ettiği gibi yaşadığını söyleyemeyiz, öte yandan Petshop'larda satış gerçekten bitecek mi? Kafeslerin içinde tutulan köpeklere yapılan işkenceler, sirk ve yunus parklarıyla ilgili düzenleme var mı, Kürk hayvanı üretimi ve kürk satışına yasak gelip gelmeyeceği de henüz bilinmiyor. Hayvanını sokağa terk edenlere on bin lira para cezası kesilecek mi, kesilmeyecek mi? Sokak hayvanlarına kısırlaştırma zorunluluğu getirilip, buna uymayan ve sürgün uygulayan belediyelere ceza gelecek mi, gelmeyecek mi? En önemli konu başlıkları. Öte yandan büyük köpekler alıp Instagramda fotoğraflarda kullanan ve onları saldırgan yetiştiren sahiplerine de ciddi cezalar getirilmeli.
BU ALBÜMÜN SOLİSTİ ENSTRÜMANLAR
Enstrümantal şarkılar, söz içermediği için evrenseldir. Farklı dilden ırktan kültürden tüm insanlara başka başka duygular yaşatır. Başarılı aranjör Febyo Taşel hazırladığı enstrümantal albümden bahsediyorum... Döngü, Bomonti Müzik etiketiyle tüm dijital platformlarda, şimdi hemen açıp dinlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Bu albümün solisti enstrümanlar ve yaşattığı duygular da çok derin. Tüm şarkıların müziklerine Febyo Taşel'in imza attığı albümde birbirinden önemli müzisyenler enstrümanlarıyla yer alıyor. 5 şarkıdan oluşan albümde Taşel'e, Timur Atasever, Uğur Varol, Volkan Kaplan, Caner Güneysu ve Eyüp Hamiş eşlik etmiş. 'Döngü' isimini verdiği albüm için Taşel: "Şarkılarda elektronik soundlara etnik enstrümanlarımızı dahil ettim. 'Döngü'yle Doğu ve Batı arasındaki kültürel ve müzikal alışverişi bir albümde buluşturdum" diyor. Ne mutlu bize ki, önce doğu ve batı, sonra 'Döngü' ile buluşmuşuz.