Magazin dünyası günlerdir Deniz Bulutsuz ve Ozan Güven'i konuşuyor. Güven'in de, tıpkı Sermiyan Midyat gibi darp iddialarına yönelik kendini kamuoyuna karşı haklı göstermek amacıyla olaydan sonra çekilmiş fotoğrafları ortaya çıktı. Ben de Sermiyan Midyat'tan şiddet gören ve Bulutsuz ile aynı kaderi yaşayan Sevcan Yaşar'ı arayarak bu olay karşısında neler hissettiğini sordum.
Bulutsuz için çok üzüldüğünü söyleyen Yaşar, "Senaristler Ozan Güven'e karşı cephe almışlar duyduğum kadarıyla. Bana 'Seni bu sektörde yaşatmam, daha bunun iş kısmı var, her türlü kötülüğü yapacağım sana' diyen adama böyle bir şey yapılmadı. Böyle bir şey yapılmadı derken, bunu da onaylamıyorum. Bana göre yapılması gereken insanların ekmeğini elinden almak değil, cezasını mahkeme vermeli. Toplum olarak başta erkek çocuklarını eğitirken çok dikkatli olmak gerekiyor" dedi.
Ünlü erkeklerin her şeyi kapatacak güçlerinin olduğunu düşündükleri için böyle davrandığını belirten Yaşar, şunları söyledi:
"Ünlü adamlar, oynadıkları karakterlerden elde ettikleri sempatiyle ya da siyasi kimlikleriyle her şeyi kapatacak güçlerinin olduğunu düşünüyor. Kendi mesleğimizden, çevremizden, ailemizden çekinip, yanlış tercihlerimizin duyulmasından utanıp gururumuza yediremediğimiz için darp fotoğraflarının basına çıkması, insanlara duyurulması zor oluyor. Mesela beş polisin zor tuttuğu Sermiyan, kolundaki savunma izlerini göstererek 'Darp edildim' demeye utanmıyor. Ben kadın olarak vücudumun o halini insanlara göstermeyi gururuma yediremedim. Bulutsuz'un o fotoğrafları yayınlamak zorunda bırakılması ise çok üzücü gerçekten."
Sermiyan Midyat'a 1 TL'lik manevi tazminat davası açtığını belirten Yaşar, sözlerine şöyle devam etti:
"Olay sonrasında dört şahidim, videolar, fotoğraflar ve darp raporu olmasına rağmen psikiyatristimin ve avukatların önerisi doğrultusunda, ruh sağlığım ve dava sürecinde delillerimi açık etmemek için belge paylaşmadım. Sermiyan da bunu kullanarak ve belgelerin olduğunun farkında olmadığından herhalde, 'Hiçbir delil, belge yok, getirsinler göstersinler ben de bu işi bırakırım' gibi demeçler verdi. Bu şekilde benim yalancı olduğumu ima ederek itibarıma zarar vermeye çalışarak şiddetine devam etti. Bu yüzden çıkmış demeçlerini ileterek dava açtık."
'Bu zihniyetlerle mücadeleyi yekvücut yapmalıyız'
Sanatçı Alpay ile yaptığım söyleşi sonrası sosyal medyada yine küfürler, hakaretler havada uçuştu. Bunları gördüğümde sosyal medyada düzenleme yapılmasının gerekliliğini bir kere daha anladım. Söyleşim sonrası benzer şeyler yaşayan Cahit Berkay'a, sosyal medyadaki bu ortamı ve düzenlemeye yönelik ne düşündüğünü sordum. İşte cevabı...
'Klavye delikanlıları var, oturdukları yerden herkese saldırıyor. Hele hele kadınlara saldırmak çok daha büyük ayıp. Sen başka birine veya onun ailesine nasıl terbiyesizce saldırırsın. Bunu yapanların annesi, kız kardeşi veya eşi yok mu? Sormak lazım. İnsanlara bel altından hakaret etmek, namusuna veya ailesine laf söylemek kimsenin haddi değil. Bu ahlaki çürümeye karşı toplum olarak mücadele etmek zorundayız. Bunu yapanlara 'Benim mahallemin adamı' diye tepkisiz kalınmamalı. Hakaret, küfür ya da alçakla saldırılara karşı caydırıcı şekilde cezalar verilmeli. Çifte standart olmaksızın her kim insan onuruna, namusuna dil uzatırsa tepki koymak gerekiyor. Bir insana, özellikle de kadına alçakla hakaret edenleri kınıyorum. Bunlar nasıl insanlar anlamak mümkün değil. Şunu da belirtmek isterim ki, sosyal medyayı yasaklayarak da bir yere varamayız. Düzenleme yapılması gerekiyor. Bu zihniyetlerle mücadeleyi yekvücut yapmalıyız.'