Müge Anlı günlerdir bir kayıp vakasının peşinde. 85 yaşındaki Bekir Sevinç, Hac ziyareti sırasında kaybolmuş, ailesi ondan bir daha haber alamamış.
Sonunda çareyi Müge Anlı'nın atv'deki programına başvurmakta bulmuşlar.
Cuma günkü programda Müge, konuyla ilgili son derece yerinde bir saptamada bulundu. 85 yaşındaki bir insanın tek başına Hac ziyaretine gönderilmesinin sakıncalarına değindi.
Müge çok haklı. 65 yaşını aşmış olanlar evlerini, arazilerini satarken bile sağlık heyeti raporu almak, akıllarının başlarında olduğunu ispatlamak zorundalar. Peki 8 bin kilometre öteye tek başlarına gönderilirken kimse 'Yahu bu adam orada ne yapacak? Yüz binlerce insanın ortasında, 50 derece sıcakta ya başına bir iş gelirse?' diye sormuyor mu? Yakınları o dedeyi oraya tek başına göndermeye nasıl razı oluyor? Diyanet İşleri, niye tehlikeleri öngörerek, yanında bir refakatçi bulundurulmasını zorunlu kılmıyor?
HAK ETMİYOR MU?
Biliyorum, bu aralar Müge Anlı'yı fazla yazıyorum. Ama sizce de hak etmiyor mu? İşte son haftadan iki icraatı daha:
1- Müge Anlı, geçtiğimiz yıl hayata geçirdiği Sevgi İzi projesiyle kayıp engelli vatandaşlarımızın bulunması konusunda müthiş bir hizmet vermişti. Bu yıl da kayıp hayvanlarının ardından gözyaşı döken sahiplerinin umutlanmasını sağlayacak www.patibuldular adlı internet sitesini hizmete açtı. Projede, kaybolan hayvanların resimleri paylaşılarak sahibinin bulunması hedefleniyor. Hayvanlarla pek haşır neşir olmayanlara, evlerimizde beslediğimiz dostlarımızın bir süre sonra 'evlat' yerine geçtiğini anlatmak kolay değildir. Anlamakta güçlük çekerler. Ama yaşayan bilir. Zaman zaman bu tür dramları yaşamış bir hayvansever olarak, bu hizmetinden dolayı Müge Anlı ve ekibine şükranlarımı sunuyorum. Evde televizyonun kumandası kaybolduğunda bile aklıma Müge Anlı'nın gelmesi boşuna değil!
2- Müge, bu sezon Arakan'da zulüm gören din kardeşlerimizin de sesi ve nefesi oldu. Önderliğini yaptığı müthiş kampanya sayesinde evlerinden sürülmek zorunda kalan Arakanlılar, tam 240 konuta kavuşacak. 'Senin mazlumun, benim mazlumum' diye bir şey olamaz. İnsanlığınızı test edebilmenin yolu; din, dil, ırk, coğrafya farkı olmadan zulüm gören, haksızlığa uğrayan her masum için üzülebilmek ve endişe edebilmekten geçer. Suriye'de Esad'ın bidon bombalarıyla parçalanan çocuğa, Nijerya'da Boko Haram'ın eve kapatıp köleleştirdiği genç kızlara, Arakan'da Budist rahiplerin palalarla biçtiği yavrulara da en az naylon torba içinde çöpe bırakılan bebeğimiz kadar gözyaşı dökebiliyorsak, işte o zaman 'insanız' demektir.
Müge, aldığı her reyting puanının karşılığını 'iyilik' olarak ödemeye kararlı görünüyor. Helal olsun...