Haber bülteninde dehşetle izledim. Kapkaççı, yaşlı kadının arkasından sinsice yaklaşıyor. Çantasının sapına yapışıp, çekiştirmeye başlıyor. Kadın direniyor, yerlerde yuvarlanıyor. Gaspçı, araçların geçtiği caddenin ortasına kadar sürüklediği zavallı kadının yüzüne darbeler indiriyor. Sonunda amacına ulaşıyor ve koşarak uzaklaşıyor. Neyse ki olay, güvenlik kameralarına takılıyor ve Yunuslar, o insanlıktan nasibini almamış genci yakalayıp, götürüyorlar. Benim merakım, o gence ne ceza verileceği... Gasp var, darp var, hatta "öldürmeye teşebbüs" var... Zira görüntülerde habercilerin dikkatinden kaçan detay hâlâ gözümün önünde... Gaspçı, kadını sürükleyerek ve yumruklayarak caddenin ortasına getirip, çantasını aldıktan sonra hızla gelen bir araç yolun ortasında yatan kadını son anda fark ediyor ve usta bir manevra ile sola kırıp, zavallıyı ezilmekten kurtarıyor. Yani kadıncağız, bir şoförün ustalığı sayesinde ölümden kurtuluyor. İkinci merakım, küçük Melisa'nın "nefesini" çalan hırsızlara -eğer yakalanırlarsa- ne ceza verileceği... Olay, bizim gazetenin 4'üncü sayfasının dibinde iki sütundu. Hırsızlar bir eve girmişler. Geçirdiği bir tren kazası sonucu yatağa bağımlı halde yaşamaya mahkum olan 6 yaşındaki Melisa'nın oksimetresini ve oksijen konsantratörünü, yani minik kızın "nefesini" ya da "ciğerini" çalmışlar. Aletlerin değeri altı milyon liraymış ve emekli maaşıyla kıt kanaat geçinen babaya zimmetliymiş. Şimdi bu vicdansızlar yakalanırsa, sadece hırsızlıktan mı yargılanacaklar yoksa cinayete teşebbüsten mi? Üçüncü merakım, kurban skandalı davasında suçu sabit görülenlere ne ceza verileceği? Acaba basit bir dolandırıcılıktan mı hüküm giyecekler, yoksa kamu vicdanında hayır kurumlarına yapılacak yardımlar konusunda kocaman bir soru işareti yarattıkları ve hayırseverlerin şevkini kırarak, muhtaçlara yardımı engelledikleri için daha büyük bir cezaya mı çarptırılacaklar? Ne savcıyım, ne yargıç, ne hukuk profesörü, ne de Adalet Bakanı... Sadece vatandaş Yüksel olarak kanayan vicdanıma bir yara bandı arıyorum...