Bunca savaş, terör, cinayet, tecavüz haberi arasında bana insan olduğumu hatırlatan tek bir haber bile görsem, tadını çıkara çıkara bu köşede sizlerle paylaşmaktan büyük keyif alıyorum. Bugün de öyle yapacağım.
Belki onca haber arasında dikkatinizden kaçmıştır.
MÜSİAD'a üye Kilisli hayırsever işadamları bir araya gelip bir mahalleyi ziyarete gitmişler. Esnafın veresiye defterlerine göz atmışlar. Ne kadar borç varsa ödeyip ekonomik güçlük içinde oldukları için utançtan esnafın önünden bile geçemeyen vatandaşın yarasına merhem olmuşlar.
Aynı zamanda borçlarını tahsil edemeyen esnafa da soluk aldırmışlar.
Bunun eski bir Osmanlı geleneği olduğunu biliyorum.
Ahilik düzeninde, o zamanki esnaf odalarının işlevini gören loncalar bunu her ay düzenli olarak yapar, üyelerini çarşılarda gezdirip veresiye defterlerindeki borçları sildirirlermiş.
Hatta öyle bir esnaf ahlakı varmış ki; hilecileri, hurdacıları aralarında asla barındırmazlarmış.
Örneğin; bir ayakkabı ustası, özürlü bir malı müşterisine satmaya mı kalktı?
Hemen o ayakkabı, teşhir amacıyla dükkanın damına fırlatılır, o esnaf da loncadan kovulup dükkanı kapatılırmış. Zaten 'Pabucu dama atılmak' deyimi de işte buradan geliyor.
Yıllar sonra esnaf ahlakının gündeme getirilmesi, işadamlarının hayır işlerine yönlendirilmesi çok hoşuma gitti.
Umarım, bu gelenek Kilis'ten dalga dalga tüm yurda yayılır.
Ancak uygulamada gözüme çarpan bir olumsuzluğu da yazmadan edemeyeceğim.
Haberde, işadamlarının söz konusu veresiye defterlerini hatıra olarak yanlarında götürdükleri belirtiliyordu. Keşke defterleri orada yakıverselerdi.
Daha şık olmaz mıydı?
Malum, sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmaması, hayrın en makbulüdür.