TRT Belgesel kanalı müthiş işler yapmaya devam ediyor. Bu aralar günde en az bir-iki saatimi TRT Belgesel kanalının karşısında geçiriyorum. Salı akşamüstü de öyle yaptım. Önce, Lamekan adlı belgeselde; Cankurtaran surlarının yıkıntılarında yaşayan tinerci gençlerin dramlarına tanık oldum.
Tam ABD'li Sarai cinayetinin ertesine denk gelmişti; büyük bir ilgiyle izledim. Çünkü bugüne kadar sokak çocuklarıyla ilgili yapılan belgeseller arasında sonuca en çok ulaşan yapımdı.
Çocuklardan biri şöyle diyordu: "Ben çöpten yemek bulmaya çalışırken, yanımdan beni umursamadan geçiyorlardı.
Askerlik zamanım gelince, gitmedim. Beni görmeden yanımdan geçen o insanları mı koruyacaktım?
Sonra beni evlerinde yatıran, yemek veren, her yemeği bahane edip beni kötü alışkanlıklarımdan vazgeçirmek için saatlerce telkinde bulunan insanları tanıdım. Onlar sayesinde yeniden insan olduğumu hatırladım.
İnsanlarımı ve memleketimi sevdim.
Koşa koşa askere gittim..."
Kimbilir belki de Laz Ziya'ya şeytandan önce içimizden biri dokunabilseydi, ABD'li o kadıncağız yaşıyor olacaktı...
FACİA 'GELİYORUM' DEMİŞ
Ardından aynı kanalda bir başka belgesele gözüm takıldı. 1958 yılında İzmit Körfezi'nde sulara gömülen Üsküdar Vapuru'nun hikayesini anlatıyordu.
Sivil denizcilik tarihimizin en büyük faciası olan, çoğu ortaokul ve lise öğrencisi 400'e yakın kişinin ölümü ile sonuçlanan kazanın belgeseli başlı başına bir ibret vesikasıydı. Üsküdar Vapuru tam 31 yıllıktı. Yöre halkı, gemilerin yenilenmesi için dilekçe üstüne dilekçe vermiş ama dinleyen olmamıştı.
Tıka basa dolu olan gemi, 1 Mart 1958 günü körfezin orta yerinde fırtınaya yakalandı.
Öyle yorgun, öyle eski ve yıpranmıştı ki; önce rüzgardan kaptan köşkü uçtu, birkaç dakika içinde de sulara gömüldü. Kazadan kurtulan 10 kişinin anlattıkları, yürek parçalayacak cinstendi.
İlgililerin ilgisizliği, yetkililerin yetkisizliği; bu coğrafya üzerinde bir kez daha günahsız insanların hayatına mal olmuştu.
Eminim, Üsküdar Vapuru faciasından pek çoğunuzun bu yazı sayesinde haberi oldu. Çünkü biz ders almadan unutmaya pek meyilliyiz. Kim bilir belki de Üsküdar Vapuru faciasının üstü hemen örtülmese, sorumluları anında cezalandırılsa; yıllar sonra hızlandırılmış tren rezaletine onlarca kurban vermeyecektik.
1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı'nı bilmem ama 1 Mart'ı 'Denizcilik ve Sabotaj Günü' olarak ansak daha hayırlı olacak sanırım...