Tabii ki her ünlüyü değil, toplumu yozlaşmaya ve kötülüğe sürükleyenleri...
Bu öneri bana değil, Türkiye'de gösterime girmeyen 'God Bless America' filmine ait!
Filmin kahramanı Frank, 40'lı yaşlarında işsiz ve aşksız bir adam... Ağır depresyonda olan Frank'ın hayatı zap yaparak geçiyor. Yaşadığı tüm aksiliklerin üzerine, bir de beyninde bir tümör olduğunu ve kısa süre içinde öleceğini öğreniyor.
Tam intihar etmek için silahı ağzına sokmuşken, TV'deki bir reality şovda kendisine hediye edilen son model arabayı beğenmeyen bir ünlü görüyor. Ve filmin gidişatı o an değişiyor.
Frank kendi kendine, "Madem bu hayattan göçüyorum, bari bu dünyayı yaşanılmaz hale getiren, yozlaştıran ünlüleri de yanımda götüreyim" diyor. Ve berbat reality şovları, yetenek ve güzellik yarışmalarını basıp; midesini bulandıran ünlüleri tek tek öldürmeye başlıyor.
KASABANIN ŞERİFİ!
Frank'in çok geçmeden bir hayranı da oluyor; 16 yaşlarında bir kız.
Bu ikili, bir noktadan sonra sadece toplumu yozlaştıran ünlüleri değil, mesela sinemada yere mısır dökenleri ya da arabasını yanlış yere park edenleri de öldürmeye başlıyor. Yani sonunda hak ettiklerini düşündükleri herkesi tek tek vurmaya başlıyorlar.
Filmde, bir şekilde sistemde iyileştirme olmadığı sürece bireysel adalet dağıtıcılığının bir çözüm olmadığı işleniyor. Hatta filmin kahramanları bir noktadan sonra kızdıkları düzenin 'reyting oyuncağı' olup çıkıyor.
Filmin üstünde durduğu noktaların bir çoğunun Türkiye'de de olduğunu düşünüyorum. Sonuçta Türkiye, trafikte sollama yüzünden insanların öldürüldüğü cinnet geçirenler ülkesi değil mi?
Adalete ve hukuka güven azaldığında insanların yavaş yavaş 'kasabanın şerifliğine' soyunmaları da bir Türkiye klasiği...
Neyse ki hâlâ şanslıyız da 'kasabanın şerifleri' planlı programlı hareket etmediği için henüz seri katillerimiz yok.
Ve herkes şov programları yerine belgesel izliyor!
DVD'sini bulursanız 'God Bless America'yı izleyin, belki bu yazıyı da hatırlarsınız!